ZAMLAR MAAŞLARI ERİTİR

Türkiye, 2022 yılının ilk günlerine doğalgaz, akaryakıt ve elektrik zamlarıyla uyandı. Salgının başladığı günden bu yana temel ihtiyaçlara yapılan fahiş zamlara devletin yaptığı yüksek zamlar eklenince, halkın beli iyice büküldü. Yapılan zamların asgari ücrette, memura ve emekliye gelen maaş artışlarını eriteceğine vurgu yapan HÜDA PAR ve Memur-Sen, hükümetin yeni yılda yaptığı zamlarla ekonomideki olumlu havayı dağıttığına dikkat çekerek zamların geri alınması çağrısında bulundu.

Ekleme: 05.01.2022 07:12:45 / Güncelleme: 06.01.2022 07:42:30 / manşetler
Destek için 

DOĞRUHABER / Mehmet Güllü Bozdaş

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından haftalık gündem değerlendirmesinde CHP’li Özgür Özel’in Kur’an Kursu açıklaması, enerjiye yapılan son zamlar, öğretmenlik meslek kanunu, mülakat zulmü ve dış gündeme ilişkin önemli açıklamalar yer aldı. Açıklamada, “Mevcut mülakat sistemi her türlü suiistimale açık bir uygulamadır. Hukuki ve bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. Memleketin evlatlarına bu zulüm reva görülmemelidir.” denildi.

“YAPILAN ZAMLAR, ASGARİ ÜCRETTEKİ ARTIŞI ŞİMDİDEN ERİTMİŞTİR”

Son yapılan zamlara tepki gösterilen açıklamada, "Hükümetin düşük faiz, yüksek ihracat, üretim, yatırım ve istihdam vaadiyle yeni bir ekonomi politikasına geçildiğini ifade etmesi sonrasında hiçbir şey eskisi gibi kalmadı. Yaşanan ekonomik dalgalanma nedeniyle bireysel ve toplumsal büyük mağduriyetler yaşandı. Bu durumun iktisadi sonuçları kadar siyasi ve sosyal sonuçları da olacak ve daha uzun bir süre konuşulacaktır. Ancak şimdi yapılması gereken; tahribatları asgariye indirebilmek için harekete geçmek ve kısır ekonomik tartışmaları terk etmektir." ifadelerine yer verildi. 

Döviz kurunun düşmesinin ardından piyasada büyük bir indirim beklentisi oluştuğu kaydedilen gündem değerlendirmesinde, " Ancak yeni yıl ile birlikte özellikle doğalgaz, elektrik ve akaryakıtta astronomik fiyat artışları, oluşan olumlu havayı dağıtmaya yetmiştir. Asgari ücrette yapılan iyileştirme daha şimdiden geri alınmış oldu. Ekonomik kararlar alınırken bu kararların topluma ve piyasaya yansımaları mutlaka hesaba katılmalıdır. Son süreçte hükümet, toplumla ve piyasayla olan iletişimde ciddi kopukluklar yaşamaktadır. Bu yüzden alınan kararların sonuçlarının neler olabileceğinin hesabı yapılamamaktadır." denildi.

Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: "Yeni ekonomi yönetiminin verdiği iyimser mesajlar halkın beklentilerini yükseltmesine rağmen kurdaki düşüş fiyat etiketlerine şimdiye kadar yansımadı. Merkez Bankası 2022 yılı enflasyon hedefini yüzde 5 olarak ilan ederken daha şimdiden bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığı görünmektedir. Diğer yandan dört kişilik bir aile için açlık sınırı 4 bin, yoksulluk sınırı ise 13 bin TL seviyesini aştı. Yılbaşında yapılan son zamlarla birlikte bu rakamlar daha da yükseldi. Temel ihtiyaç mallarının raf fiyatlarının dalgalanmadan önceki seviyeye inebilmesi ve fiyat istikrarının sağlanması sadece kontrol ve denetim mekanizması işletilerek gerçekleştirilemez.

Kurlardan kaynaklanan fiyat artışlarının, kurdaki düşüşler sonrasında geri alınmamasının yeterli izahı yoktur. Kamunun belirlediği fiyatlar, enflasyonu ve hayat pahalılığını tetikleyen en önemli unsurdur. Kamunun yüksek zamlar şeklinde ortaya koyduğu irade, piyasaya da yansıyacak, özel sektör de aynı stratejiyi uygulayacaktır. Kamunun ortaya koyduğu bu pratik, fiyat istikrarının sağlanmasını geciktirecek, ekonominin düzelmesini büyük oranda engelleyecektir.

Ekonomi yönetimi, dövizdeki son düşüşle yakaladığı toplumsal krediyi iyi değerlendirerek dile getirdiği yapısal politikalara ivme kazandırmalı, başta yatırım ve istihdamın artırılması olmak üzere tarımsal kalkınma ve sanayi üretiminde hedeflerine varmak için kararlı ve güçlü adımlar atmalıdır. Diğer taraftan dar gelirlileri enflasyona ezdirmemeli, emekliler başta olmak üzere açlık sınırının altında bir gelirle hayatını devam ettirenlere nefes aldıracak adımlar atılmalıdır."

CHP’NİN YÜZ YILLIK KUR’AN DÜŞMANLIĞI

Haftalık gündem değerlendirmesinde, “Kurulduğu günden beri Müslüman halkımızın inancıyla uğraşan ve adeta bunu varlık sebebi olarak gören CHP, yaklaşık yüz yıldır inanç ve etnik aidiyetler üzerinden toplumu ötekileştirmektedir. Türkiye’de tek parti döneminde Kur’an-ı Kerim’e ve ezana yaptığı düşmanlıkla tanıdığımız CHP, her fırsatta düşmanlığını sürdürmüş, aradan geçen onca zamana rağmen halkın değerlerine saygı hususunda bir arpa boyu yol kat edememiştir. CHP Grup Başkanvekilinin 4-6 yaş grubu çocukların gittiği Kur’an kursları için kullandığı “orta çağ zihniyeti, bilim dışı kurumlar’ şeklindeki ifadeler açık bir İslam ve Kur’an düşmanlığıdır. Tek Parti ve 28 Şubat Süreci zihniyetini tekrar hortlatmak isteyen CHP, halkın kutsallarına aleni olarak saldırmakta beis görmemektedir.” denildi.

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “Geçmişte yaptıkları hatalar nedeniyle halk ile helalleşmeden söz eden CHP Genel Başkanı, eğer samimi ise bu helalleşmeye partisinin çatısı altında, Kur’an öğrenimini çağdışı olarak niteleyen meş’um zihniyetlileri ihraç etmekle ve halkımızdan özür dilemekle başlasın. CHP başta olmak üzere her fırsatta inancımıza ve manevi değerlerimize pervasızca saldıranlar bilmelidirler ki İslam, bu milletin mayasıdır. Kur’an bu milletin kutsal kitabıdır. İslam’ı milletimizin kalbinden söküp atmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.”

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun Meclis’e sunulduğu hatırlatılan gündem değerlendirmesinde, "Öğretmenlerin yıllardır beklediği kanunun geç de olsa gündeme alınması sevindirici bir durumdur.  Öğretmen ve okul yöneticilerinin atamaları, çalışma şartları, özlük hakları, kariyer durumu, öğretmenlikte adaylık kaldırma sınavının iptal edilmesi, sözleşmeli öğretmenlerin kadrolu öğretmenlerle aynı haklara sahip olması gibi köklü sorunların bir an önce çözüme kavuşturulması, kamuoyunun beklentisidir. Öte taraftan aday öğretmenlerin mesleki gelişimleri ile ilgili yapılan çalışmalar etkin bir program dâhilinde gerçekleştirilmediğinden “Eğitimci” profilindeki yetersizlikler eğitimin en önemli sorunu olmaya devam etmektedir. Yıllardır uygulanan göstermelik ve pasif programlardan istenilen verim alınamamaktadır.

Eğitim ve öğretim faaliyetinin gerçekleştirilmesinde öğretmenin rolü büyüktür. Öğretmen, öğrenciler için rol modeldir. Bunun için öğretmen yetiştirme sistemi mutlaka değiştirilmelidir. Kadim medeniyetimizin üzerine bina edildiği değerler mefkuresini önceleyen, sorumluluk sahibi, erdemli, araştırmacı, zamanın şartlarını iyi idrak eden ve insan yetiştirmeyi hedefleyen öğretmenler yetiştirilmelidir. Öğretmen bir mürebbidir. Eğitim fakültelerinin programı bu anlayışa göre hazırlanmalıdır. Böylelikle geleceğin toplumunu oluşturacak nesil de yetiştirilebilsin. Geleceği inşa etmede bu kadar etkili olan bu mesleğe alınacak kişilerin toplumun inanç ve değerlerine saygılı ve sorumluluk bilinci yüksek kimseler olması bir zorunluluktur." ifadelerine yer verildi. 

“MÜLAKAT ZULMÜ DEVAM EDİYOR”

KPSS'de yüksek puan aldıktan sonra mülakatta elenenler hakkında sert eleştirilerin yer aldığı açıklamada, "2022 Ocak ayı için 15 bin sözleşmeli öğretmen alımı ile ilgili atama takvimi oluşturulmuş, KPSS puanı yeterli olan öğretmen adayları başvurularını yapmış ve Kasım ayı içerisinde mülakatları gerçekleştirilmişti. Yapılan mülakatın sonuçları 27 Aralık’ta açıklandı. Ancak hangi kriterlere göre yapıldığı bilinmeyen bu şaibeli mülakatlar, yoğun tartışmaları da beraberinde getirmiştir. KPSS’de çok iyi puan alan öğretmen adaylarının denetleme imkânı bulunmayan mülakatlarla elenmesi hakkaniyete ve adalete aykırı bir uygulamadır. Büyük emek harcayarak üniversite bitiren ve aynı şekilde KPSS’ye hazırlanıp yüksek puan alan öğretmen adaylarının birkaç dakikalık sözlü sınava tabi tutularak yıllarca verdikleri emeklerinin heba edilmesi açık bir hak gaspıdır. Hukuki hiçbir dayanağı olmayan bu mülakat sistemi ile KPSS anlamını yitirmiştir." denildi. 

"HAK GASPINA UĞRAYAN ÖĞRETMEN ADAYLARININ HAKLARI İVEDİLİKLE İADE EDİLMELİ"

Açıklamanın devamında, "Mevcut mülakat sistemi her türlü suiistimale açık bir uygulamadır. Hukuki ve bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. Memleketin evlatlarına bu zulüm reva görülmemelidir. Liyakat ve kabiliyetin ölçülerini keyfi ve illegal güvenlik soruşturmaları belirleyemez. Mevcut sistem ya tamamen kaldırılmalı ve KPSS üzerinden bir değerlendirme getirilmelidir ya da mülakatlara şeffaflık getirilerek hukuki gerekçelere dayalı kıstaslara kavuşturulmalıdır. Öte taraftan hak gaspına uğrayan öğretmen adaylarının hakları ivedilikle iade edilmelidir." değerlendirmesinde bulunuldu. 

“EVDEN UZAKLAŞTIRMALAR ÇÖZÜM DEĞİLDİR”

6284 sayılı Kanun'un yaşattığı tahribata bir kez daha dikkat çekilen haftalık gündem değerlendirmesinde ,"Güya “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” amacıyla çıkarıldığı söylenen 6284 sayılı Kanun, aradan geçen on yılda uygulamalarıyla yuvaların dağılmasına neden olmuş, kadına yönelik şiddeti de önleyememiş tam aksine artırmıştır. Bu kanun, yürürlüğe girdiği 2012’den beri aile kurumumuza ciddi zarar vermiş, erkeği itibarsızlaştırıp gençlerin evlilikten uzaklaşmalarına sebep olmuştur. Kültürel kimliğimizin, değerlerimizin koruyucusu ve nesilden nesile aktarıcısı olan aile kurumumuz büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Sadece kadının beyanı esas alınarak belge ve delile ihtiyaç duyulmadan yuvalar dağıtılmaktadır.

Evden uzaklaştırmaların oluşturduğu mağduriyetler aile içi sorunları büyütmektedir. Aile içindeki en küçük tartışmayı karakola taşıma yöntemi sağlıklı değildir. Adaletten uzak, aile kurumunu derinden sarsan 6284 sayılı kanunun değdiği her ailede sorunlar daha da kangrenleşmekte ve aile bütünlüğü dağılmaktadır. Aile içinde yaşanan olumsuzluklarda erkeği evden uzaklaştırmanın çözüm olmadığı istatistiklerle net bir şekilde anlaşılmıştır. Sadece kadının beyanı üzerinden hüküm belirleyen bu yasa, ivedilikle revize edilmeli, aile hukukumuza “arabuluculuk” mekanizması dâhil edilmelidir." denildi.

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın: "Yüzde 30,5'lik artış közü söndürmeye yetmez"

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, aralık ayı enflasyon verisiyle eylül ayından itibaren kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerindeki alım gücü kayıplarının gün yüzüne çıktığını ifade ederek, şunları kaydetti:

"Özellikle toplu sözleşme sonrası etkisini gösteren fiyat artışlarının oluşturduğu alım gücü kayıplarının giderilmesi için hükümet nezdinde gerekli girişimleri yaptık. 'Ek zam/ilave ödeme' teklifimizin bütün kamu görevlilerine eşit yansıması için 'seyyanen' olmasını istedik. Hükümet tarafından ek zam gündeme alınmış ancak sadece yüzde 2,5'lik bir artış yapılmıştır. Ocak ayı itibarıyla maaşlara yansıyacak yüzde 22,48'lik enflasyon farkının toplu sözleşme hükmü sonucu olduğu, ocak zammı olan yüzde 5'in ise toplu sözleşme kararı gereği olduğu unutulmamalıdır."

Hükümetin yaptığı ilave zam ile 2022'nin ilk altı ayı için maaş ve ücretlerde yüzde 30,5'lik artış olacağını vurgulayan Yalçın, şöyle devam etti:

"Yüzde 30,5'lik artış ateşi bir miktar alır fakat közü söndürmeye yetmez. Bir an önce ekonomideki dalgalanmayı durdurmak, yükselen fiyatları indirmek gerekir. Bir kez daha ifade ediyoruz ki sabit gelirliler için en iyi zam düşük enflasyon ve piyasa istikrarıdır. Memur-Sen olarak; gelir dağılımında adaleti sağlama ve kamu görevlilerinin alım gücünü yükseltme mücadelemiz kararlılıkla sürecektir."