Orhan Özsoy - Doğruhaber
Tarihler Hicretin sekizinci yılını gösteriyordu. Ramazan ayıydı. İslam ordusu Efendimiz (asm)`ın kumandasında dört koldan Mekke`ye girecekti. Ceziretül Arap`ta şirkin beli kırılmış, İslam`ın devri başlamıştı. Ne diyordu Necip Fazıl merhum: “Üzülme bu davanın sahibi Hak`tır. Hak olan davada zafer muhakkaktır!”
Onca işkence, onca çileden sonra Müslümanlar tekbirler eşliğinde yürüyordu tevhidin kalbi Mekke`ye. Mekke ki; Allah`ın yeryüzünde Harem kıldığı belde… Müşrik sermayedarların elinde puthaneye dönüşmüştü.
Efendimiz (asm) şirkin kökünü kazımaya, tevhidin bayrağını Mekke`nin burçlarında dalgalandırmaya geliyordu. Zaman sükut eyledi. Efendiler Efendisi`nin (asm) ne yapacağını nefeslerini tutarak bekledi.
Gün yeni sökmüştü. Efendimiz (asm) Kasvâ`nın üzerindeydi. Başında yemen işi bir sarık vardı. Kasvâ`nın üzerinde, başı hafif önünde. Gurura kapılmadan, Allah Azze ve Celle`ye hamdediyor, Şükrünü eda ediyordu. İslam ordusu evvelden verilen fetih müjdesine şahitlik etmişti. “İnna fetehna lek fethan mübina…” Dört koldan Mekke`ye geldi İslam ordusu. Her kolun başında bir komutan, Her kolda zafer nidaları…
Mekke kapıları fethe aralandı. Gönüllerde sürur vardı. Muhacirler varmıştı sılanın eşiğine. Ensar fethe seviniyordu, muhacirler ise yıllardır hasretini tütsüledikleri yurtlarına, ocaklarına dönmenin sevincini tadıyordu bu büyük günde.
Şehir dört koldan gelen İslam ordusu ile dolup taşmıştı. Efendimiz (asm) Mekke`deydi. Mekkeliler endişeli bir bekleyişle ne olacağını bilmeden bakınıyorlardı etrafa. Yıllarca düşmanlığın her çeşidini göstermişlerdi Müslümanlara. Müslümanlar tarafından kucaklanmayı beklemiyorlardı.
Efendimiz (asm) “Eman!” dedi. Tüm halka eman verildi: “Kim Ebû Süfyan`ın evine sığınırsa, ona eman verilmiştir. Kim elinden silahını bırakırsa, ona eman verilmiştir. Kim evine girer, kapısını kapatırsa, ona da eman verilmiştir.”
Kasvâ yürüyordu. Allah Rasül`ü (asm) Beytullah`a yöneldi. Yanında Ebu Bekr-i Sıddık (ra) ile muhacir ve ensardan bir topluluk vardı. Kabe'nin önüne gelince tekbirler yükseldi arz ve asumandan. Mekke çınladı “Allah-u Ekber” sadâlarıyla. Ol Rasuli Kibriya (asm) Kasvâ ile tavafa başladı. Tavafın ardından Makam-ı İbrahim`de iki rekat namaz kıldı. Allah Azze ve Celle`ye çokça şükretti bugünler için.
Sırada Kabe'nin etrafında bulunan putların yıkılması vardı. Efendimiz (asm) insanlığı içine düştüğü batıl inançlardan, sahte ilahlardan, zihinlerde, gönüllerde ve toplumlarda yer edinmiş, kalıplaşmış putlardan arındırmaya gelmişti. Elinde asa ile putlara doğru yürüdü. Hangi putu asası ile işaret etse devrildi. Paramparça oldu. “Hak geldi, batıl zail oldu! Gerçekten batıl, yok olmaya mahkumdur.” (İsra: 81)
Öğle namazı vakti girdiğinde Efendimiz (asm) emretti. Hazreti Bilal Kabe'nin üzerine çıkacak Ezan-ı Muhammedi'yi (asm) buradan okuyacaktı. Hazreti Bilal Kabe`nin üzerine çıktı. “Allah-u Ekber” sadâsıyla şirkin yüreğini parçalarcasına haykırdı cümleleri. Allah Azze ve Celle Müslümanlara şanlı bir zafer, büyük bir fetih nasip etmişti.