Haber Merkezi -Yusuf Can
Türkiye'nin bir bütün olarak yaklaşık 100 yıldır çektiği sıkıntıların temelinde yer alan Irkçılık belasının baş mimarlarından olan Hüseyin Nihal Atsız'ın ölüm yıl dönümünde onun yolunda gitmeye aht edenler tek tek yüzlerini gösteriyor.
Tabii bu ırkçılığı sadece milliyetçilik ekseninde ele almamak gerekir. Ülkedeki DİN DÜŞMANLIĞININ temelinde de aynı ırkçılığın olduğu unutulmamalıdır.
Nihal Atsız, Türkçü ideolojinin en önemli isimlerinden birisi. Türkçülükte gittiği yol sebebiyle başka Türkçülerle bile çatışmalar yaşayan Atsız’ın hangi dine inandığı ise epey tartışmalı bir konu. Ancak oğlu Yağmur Tatsız babasının Müslüman olmadığını açık bir şekilde ifade ediyor: “Atsız Müslüman olarak tanımlanamazdı. Onun bu mevzudaki konumunu bence en iyi ‘lá-dînî' olarak tavsîf etmek yerinde olur.
Evet, ‘Semâvî Dinler'le başı hiç de hoş değildi ama ‘tanrıtanımaz/ateist' de değildi. Káinátı yaratan bir güce inansa da bu gücün káinátı yarattıkdan sonra ‘olaylar'a müdáhale ettiğine inanmazdı. Yani kısacası bugünkü deyimle 'Deist' idi.
Atsız'ın hayatının sonuna doğru, herhalde ‘hidâyete ererek' Müslümanlığa dönüşü palavradır. Bir kere bu, Atsız'ın karakterine aykırıdır. Onu zerre kadar tanıyanlar bilir ki farz-ı muhâl aklından geçmiş bulunsaydı bile sırf “yaklaşan ölümü hissetti de korkup döneklik etti” dedirtmemek için böyle bir şey yapmazdı.” Bu manzara size bazı kaynaklarda geçen; Hz Peygamber (sav) amcası Ebu Talib'in son nefesini vereceği esnada "Kureyş, Ebu Talib son nefesinde korktu da iman etti!" demesin diye "Kelime-i Tevhid" getirmemesine ne kadar da benziyor!
Ancak Nihal Atsız'ın Ebu Talib gibi İslam'a ve Müslümanlara hizmet ettiği görülmemiştir.
Tam aksine ondan sadır olan ifadeler Müslümanlığı bir tehdit olarak gösteriyor.
Netice olarak; Müslüman olarak canını teslim etmemiş bir insandan bahsediyoruz. Ancak mesele sadece bununla sınırlı değil. Nihal Atsız aynı zamanda Müslümanların siyasi bir perspektifle attıkları adımların da büyük bir düşmanıydı. Kendi ideolojisine düşman olarak gördüğü Müslümanları tahkir eden yazılar yazdı. Daha detaylı bilgi için aşağıdaki bağlantı incelenebilir ancak Nihal Atsız gerçek bir İslam düşmanıydı.
"Tanrı Dağı kadar ırkçı, Hira Dağı kadar İslam düşmanı" olarak anlatılan Nihal Atsız'ın son günlerde, önce Meral Akşener sonra Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi tarafından 'Saygıyla' yad edilmesi hayrete muciptir.
Döneminde ırkçılığından dolayı Hitler'le özdeşleştirilen Atsız, faşiszmin sembol ismlerinden biri olmayı sürdürüyor.
Devam eden milliyetçi hezeyanlar Atsız gibi İslam düşmanlarına da “büyük düşünür, şair, dava adamı” gibi müspet sıfatlar yakıştırılmasına sebep oluyor. Özellikle sosyal medyada Nihal Atsız’ın öldüğü tarih festival gibi kutlanıyor. İşin acı tarafı ise bu sene bu anlamsız işe Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi de dahil olmuş!
“Yazar, düşünür ve öğretmen Hüseyin Nihal Atsız’ı vefat yıl dönümünde saygı ile anıyoruz.” başlığıyla yapılan paylaşım sığınmacı mantığın içler acısı halini gözler önüne seriyor. “Bütün dünyayı ve beşeriyeti yaratan bir tanrı değil, Türk tanrısıdır. İşte Türklerin bu millî dinine Şamanizm diyoruz.” sözleriyle kendi ırkçı, faşist ideolojisine kutsal paye biçmeye çalışan Nihal Atsız’ı saygıyla anmak Allah katında ağır bir vebal olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi sosyal medya hesabındaki paylaşıma yapılan yorumlar ise bu paylaşımla ne elde edilmek isteniyorsa onun sağlanamadığının da açık göstergesi!