Açıklamayı yapan Türkiye Aile Meclisi Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Şemsettin Kırış, "17 Şubat 1926 tarihinde çıkartılıp 8 Aralık 2001 tarihinde yürürlükten kaldırılan 743 sayılı Türk Medeni Kanunu, Türk ailesini 75 yıllık bir süre içerisinde iki binli yıllara kadar taşıyabilmiştir. Bu kanun zamanın şartlarına göre yenilendi tezi bilimsel verilerle desteklenmiş bir savunma değildir. Bu kanunun yürürlükten kaldırılması sonrasında aile yapısı kurulma ve sürdürülebilme yönünden darbe almıştır. Bu kanun, uluslararası CEDAW sözleşmesine uymayan yanları olduğu için kaldırılmıştır. Boşanma oranlarındaki ciddi artış, evlenme yaşı ortalamasının yükselmesi, doğurganlık oranındaki keskin düşüş, yalnız yaşayanların artması, şiddet ve cinayet olaylarındaki artışların tamamı bu kanunun kaldırılmasıyla tırmanışa geçmiştir." dedi.
743 sayılı kanunun kaldırılmasıyla aile reisliği erkekten alındı
743 sayılı kanunun uluslararası sözleşmelere uymayan yanları ile ilgili de bilgi veren Kırış, "Eski medeni kanuna göre ailenin bir reisi vardı. 'Koca, birliğin reisidir' denilerek ailenin reisliği erkeğe verilmişti. Yeni medeni kanunda 'beraberce yönetirler' kaydı getirilmiştir. Aile reisliğinin tek bir tarafa verilmediği için birlikte yönetirler ifadesi pratik hayatta nasıl bir yansıma bulmuştur. 'Beraberce yönetirler' kaydını daha iyi anlamak için bazı örneklerden yola çıkarak sesli bir düşünme yapalım. Beraberce yönetirler demek, mesela okullarda müdürler olmayacak, öğretmen, öğrenci ve veliler okulu beraberce yetecekler demek gibidir. Resmi dairelerde müdürler olmayacak, memurlar beraberce yönetecekler demek gibidir. Mahallede muhtar olmayacak, mahalle sakinleri birlikte yönetecekler demek gibidir. Yeni medeni kanun 'beraberce yönetirler' demek suretiyle partnerlik hukukunu kabul etmiş, aileyi sahipsiz bırakmıştır. Yeni medeni kanun hazırlayıcıları 'Türkiye'deki aile yapısını 75 yıl erkek yönetti, bundan sonra da bir 75 yıl da kadın yönetecek' deseydi aile bu kadar sahipsiz kalmazdı. Ailenin şöyle ya da böyle bir sahibi olurdu. “Beraberce yönetirler” demenin pratikteki sonucunu ifade etmek için 'hiç yönetemezler' demek daha uygundur. Yıkılan yuvalardaki göz korkutucu artış, ailenin yönetilemediğini göstermeye kâfi bir delil değil midir?" diye konuştu.
TÜİK verilerine göre cinayet ve saldırı sonucu ölen erkeklerin sayısı kadınlara göre 4 kat daha fazla
TÜİK verilerine göre yaşanan şiddet ve cinayetlerin üzerinde düşünmek gerektiğini belirten Kırış, "TÜİK'in ölüm ve ölüm nedeni istatistikleri bizlere tüm cinayetler hakkında bilgi sunmaktadır. TÜİK, öldüreni değil öldürüleni dikkate alan bir veri havuzu oluşturmuştur. Ölüm nedeni istatistiklerinde ölüm nedenlerinin cinsiyete göre dağılımı tablosu var. Bu tabloda cinayet, saldırı olarak isimlendirilmiş bir ölüm nedeni ifade edilmiştir. 2016 yılında cinayet ve saldırı ile ölen bin 436 kişinin bin 180'i erkek, 256'sı kadın olarak tespit edilmiştir. 2017 yılı kayıtları 2018'de ilan edilirken bir revizyona tabi tutulmuştur. Revize edilmiş verilere göre 2017 yılında cinayet ve saldırı ile ölen bin 453 kişinin bin 180'i erkek, 273'ü kadındır. Revize edilmiş verilere göre 2018 yılında cinayet ve saldırı ile ölen bin 139 kişinin 942'si erkek, 197'si kadındır. 2019 yılında cinayet ve saldırı ile ölen 810 kişinin 629'u erkek, 181'i kadın olarak tespit edilmiştir. Verilere hangi açıdan bakarsanız bakın cinayet ve saldırı sonucu ölen erkeklerin sayısı kadınlara göre 4 kat daha fazladır. Kadın olsun erkek olsun bütün cinayetlere engel olmak için çabalamak gerekir. Bir insanı öldürmenin tüm insanlığı öldürmek kadar büyük bir vebal, ebedî cehennemlik olduğu ve 'sizin için kısasta hayat vardır' hakikatine ağırlık verilmelidir." şeklinde konuştu. (İLKHA)