STOKÇULUĞA MÜDAHALE ŞART

Dünyayı ve Türkiye’yi etkisi altına alan koronavirüs salgını ve bununla beraber baş gösteren küresel ekonomik sıkıntılar, zor şartlar altında hayatını idame ettirmeye çalışan halkı canından bezdirdi. Kamuoyu, piyasada başta gıda ve ilaç olmak üzere oluşan fahiş fiyatlarının sadece döviz kuru ile ilgili olmadığı, artan fahiş fiyatlarda en büyük pay sahibinin ise stokçuluk yapanlar olduğu dile getiriliyor. Stokçuluğun hem bireysel hem toplumsal açıdan ciddi zararlar barındırdığına dikkat çeken uzmanlar, yetkililerin ivedi bir şekilde stokçulara müdahale etmesi ve tedbir alması gerektiğini belirtti.

Ekleme: 26.11.2021 08:11:40 / Güncelleme: 26.11.2021 08:40:51 / manşetler
Destek için 

DOĞRUHABER / Mehmet Erkan Yavuz

Son dönemde finansal piyasalardaki dalgalanmaları fırsat gören bazı spekülatörler, çeşitli ürün ve ürün gruplarında arz-talep dengesiyle uyuşmayan fiyat artışları, stokçuluk ve benzeri piyasa fiyat oluşumunu bozucu davranışlar gerçekleştiriyor.

Uzmanlar, stokçuluk ya da istifçilik olarak da adlandırılan bu davranışın, hem bireysel hem toplumsal açıdan zararlarına dikkat çekiyor.

 Konuyu gazetemize değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Mali ve İdari İşler Başkanı Hamdullah Tasalı ile İktisat Bilimci Muhammet Hanefi Yağmur, stokçuluk yapanlara karşı yetkililerin sadece söylem geliştirmemesi gerektiğine vurgu yaparak, çok zor şartlar altında geçinmeye çalışan halkın bu fırsatçılarla baş başa bırakılmaması noktasında gereken adımların atılması çağrısında bulundu.

“STOKÇULARIN/VURGUNCULARIN AÇGÖZLÜLÜĞÜ SONUCU VAHİM SONUÇLARA NEDEN OLUYOR”

Stokçuların açgözlülüğünden dolayı vahim sonuçlar ortaya çıktığını dile getiren HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Mali ve İdari İşler Başkanı Hamdullah Tasalı, “Malum olduğu üzere iki yıllık salgın sürecince hem küresel hem ulusal düzeyde gıda –tedarik/üretim zincirinde ciddi aksamlar yaşandı, yaşanıyor. Ayrıca iklimsel/kuraklık gibi koşulların etkisi daha artmış bulunmaktadır. Yine küresel düzeyde artan enerji fiyatlarının da eskisi inkar edilemez.
Salgın ve iklimsel koşulların/kuraklık etkisinde azalan tarım/gıda ürünleri şimdi de stokçuların/vurguncuların açgözlülüğü sonucu daha vahim sonuçlara neden olmaktadır Stokçuluk ulusal ve küresel bir boyut kazanmış durumda. Ulusal düzeyde azalan üretim ile ihtiyaçlar/talepler kısmen ithalat ile giderilmeye çalışılmaktadır. Arz yetersizliği, kur farkı şimdi de piyasalar da spekülatörler/stokçular var olan ürünleri toplayıp/stoklama yoluna gitmektedirler.
Durum piyasalarda mal/ürün kıtlığına neden olduğu gibi yüksek fiyat artışlarına da neden olmaktadır.
Hükumet kısa sürede piyasalardaki arzı artırmak ve fiyatları dizginlemek için ithalata başvurmaktadır. İthalat kısa sürede faydası olduğu gibi orta ve uzun vadede yerli üreticiler için kötü sonuçlar doğurur.
Sahada yapmış olduğumuz gözlemler fiyat artışlarının önemli bir nedeni stokçular olduğu yönünde iddialar var. Bu iddialar ne kadar doğru mutlaka araştırılmalı.” şeklinde konuştu.


“HÜKUMET SEYİRCİ OLMAMALI, DENETLEME GÖREVİNİ HAKKIYLA YERİNE GETİRMELİ”
hükümetin stokçuluk yoluyla haksız kazanç elde edenlere karşı caydırıcı tedbirler alması gerektiğine vurgu yapan Tasalı, “Hükumet haksız kazanç elde eden stokçulara karşı önemli caydırıcı tedbirler almalıdır.
Elindeki imkan ve insan kaynakları(memurlarla) potansiyel ile asli görevi olan denetleyici görevini yapmalıdır. Vatandaş devletten bunu bekliyor. Haksız kazanç elde eden stokçular varsa teşhir edilmeli, elde ettikleri haksız kazançlarına kamu yararına el konulmalı.
Fiyatları düzenleme ve yeni market açmak devletin/hükumetin piyasalara girmesi ters tepebilir. Geçmişte yapılan tanzim satış merkezleri açmak çözüm değil.
İthalata bağımlılık azaltılmalı, yerli üretim teşvik edilmeli ve desteklenmeli. Çiftçiler/üreticiler korunmalı, sözleşmeli tarım projesi hayata geçirilmeli. Çiftçilerin üretim girdi maliyetleri minimize edilmeli. Üretici ile tüketici arsındaki aracıları azaltmak gerekir.
Lisanslı depoculuk amacı dışında kullanılmasının önüne geçilmeli; Kişisel çıkarlar ve haksız kazançlar elde etmek için değil, sektör kamu yararına revize edilmelidir. Lisanslı depoculukta aracılara yerine çiftçiler sübvanse edilmeli, ayni ve nakdi olarak desteklenmeli. Lisanslı depocuların en büyük müşterisi TMO(toprak mahsulleri Ofisi) dir. TMO ürünü direk üreticiden almalı, aradaki aracıları yok etmelidir. Lisanslı depoculuk çiftçilere ek maliyet/kira gideri yüklememeli.
Tüketicilere satın alma kotası uygulaması yeterli değil.
Vatandaş bir yolunu bulup bu uygulamayı etkisiz kılabilir. Ki aldığımız duyumlar uygulamanın çokta etkili olduğu söylenemez.
Tüketici taleplerini sorunsuz karşılamak için;
Ulusal bazda üretimi /arzı artırmak gerekir. Stokçulara karşı caydırıcı ve etkili tedbirler almaktır.
Fazla malı depolayıp, üzerine kira ödeyerek ticaret yapmak makul bir tutum olamaz.
Ancak her zaman ve her yerde az malın talep artışlarından dolayı fiyatı artar, daha da artması için stokçular/vurguncular için fırsat doğurur.
Devlet/hükumet seyirci olmamalı, denetleme görevini hakkıyla yerine getirmelidir.” ifadelerini kullandı.

“STOKÇULUĞA GİDEN YOLLAR KAPATILMALIDIR”

Stokçuluğun bireysel ve toplumsal facialara kapı araladığını belirten İktisat Bilimci Muhammet Hanefi Yağmur, “İslam’a göre stokçuluk caiz değil haramdır. Eğer bir kimse piyasadaki malların fiyatlarının yükselmesi için stokçuluk yapıyorsa bu da meşru bir şekilde belgelenmişse İslam devletinde kadı tazir cezalarından herhangi birini uygulayabilir. Tazir cezaları da değişen miktarlarda hapis cezası olabilir, sürgün olabilir, sopa cezası olabilir. Yani İslam şeriatında suç işleyenlere uygulanacak cezalardan herhangi birisini uygulayabilir. Eğer bu stokçu, toplumdaki fiyatların çok aşırı yükselmesi ve buradan da çok yüksek kar elde etmeyi toplumu sıkıntıya düşürmeyi hedefliyorsa ve tekelci konumunda birisiyse o zaman daha acıtıcı yüksek ceza verilir, verilmesi gerekir. Bu işin cezai boyutu, ama stokçuluğun yapılmaması ya da stokçuluğun yapılmasına fırsat verilmemesi açısından konuyu ele alacak olursak; İslam ekonomisinin bir bütün olarak uygulanması ile alakalı bir boyuttur. Yani faizin olmaması, bankacılık sisteminin bulunmaması, para sisteminin altına dayalı olması…” şeklinde konuştu.

“CAYDIRICI CEZALAR OLMADIĞI TAKDİRDE STOKÇULUK ÖNLENEMEZ”

“Bir de en önemli noktalardan birisi; stokçuluğun var olduğu dönemler ya da kıtlık dönemleri İslam devletinde geçmişte fazla rastlanılmayan şeyler.” Diyen Yağmur, sözlerine şöyle devam etti: “Kıtlık dönemleri var; Örneğin Ömer (r.a.) döneminde var. Bu tür dönemlerde devlet hemen içeride eksik olan ürün neyse dışarıdan hızlı bir şekilde temin ediyor. Türkiye’de şu anda un fiyatları aşırı derecede yükseliyorsa eğer bu stokçuluktan kaynaklanıyorsa, devlet dış piyasalardan uygun fiyata nereden buluyorsa piyasayı doyurur. Ama bu diğer taraftan da stokçuluk yapan kişiyi mutlaka cezalandırır. Yani bu İslam’da ekonominin bütünüyle alakalı bir şey. Fakat şunu söyleyeyim; geçmiş asırlarda yani İslam hükümlerinin tatbik edildiği dönemlerde stokçuluk pek rastlanılan bir şey değil. Kısmi olarak bazı bölgelerde olması söz konusu. Ama genel olarak ekonomiyi etkileyecek boyutta olaylar olmamış. Şuanda Türkiye’de hukuki yapı buna elverişli değil. Yani adamların stokçuluk yaptığını belgeleyeceksiniz, ondan sonra onu hakim karşısına çıkaracaksınız, hakim mevcut kanunlarla yargılanacak. Ancak verilen bu cezalar İslam hukukuna göre, caydırıcı nitelikte olması lazım. Yani adamın böyle bir işe teşebbüs etmesine tamamıyla pişman edecek ve elindeki mal varlığına el konulması, buna ek olarak ilave para cezası, hapis cezası olabilir… Bunu yaptıysa, onu pişman ettirecek hangi ceza olursa onu verir İslam.”