DOĞRUHABER
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, katıldığı TV programında ittifaklar, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Helalleşme" çıkışı, parti kapatmalar, asgari ücret, ekonomi, gençlerin farklı kuşlaklarda kategorize edilmesi, sistemdeki 50+1 tartışmaları başta olmak üzere seçim çalışmalarına dair önemli açıklamalarda bulundu. "Ne kadar oy alırlarsa alsınlar hiçbir parti tek başına bir halkın temsilcisi olamaz." diyen Yapıcıoğlu, şunları kaydetti: "Kendi stratejimizi belirlerken ya da kendi parti çalışmalarımızı belirlerken karşıdaki kişi ne düşünüyor ne yapar diye hesaba katarız. Fakat niyet okuma suretiyle başkası hakkında konuşmayı üslup olarak kullandığımız bir yol değil. Masa kurdular, karşılarına da HDP’yi oturttular. Halkın temsilcisi bunlardır dediler. Evet bölgede epey bir oy alıyorlar. Bu yadsınamaz bir gerçek. Fakat ne kadar oy alırlarsa alsınlar hiçbir parti tek başına bir bölgenin, bir kavmin, bir etnik grubun, bir mezhebin, nasıl bir sosyolojik kimlikle açıklarsak açıklayalım, bir halkın temsilcisi olamaz. Bu mümkün değil. Evet, 2007 seçimlerinde AK Parti onların kendi tabanlarının çok güçlü olduğunu söyledikleri yerlerde HDP’den ya da o günkü adıyla BDP’den daha fazla oy aldı. Bölgede üç tane parti var. Onlar var, AK Parti ve HÜDA PAR var."
“HÜDA PAR, HİÇ KİMSENİN ARKA BAHÇESİ VE UZANTISI DEĞİLDİR”
HÜDA PAR'ın bölgede kalıcı ve ağırlığı olan bir parti olduğunu, sadece bölgede değil, Türkiye'nin her yerinde olduğunun altını çizen Yapıcıoğlu, amaçlarını şöyle sıraladı: "HÜDA PAR hiç kimsenin arka bahçesi değildir. HÜDA PAR kimsenin uzantısı değildir. HÜDA PAR’ın silahlı kanadı yoktur. HÜDA PAR, 2012 yılında kurulmuş meşru bir siyasi partidir. Meşru hedeflere meşru vasıtaları kullanarak varılabileceğine inanan, İslam’ı hayatının merkezine almış, siyasi hayatı dahil hayatını buna göre tanzim etmeye çalışan ve sistemin halkın değerleriyle başta maddi ve manevi değerler olmak üzere barışık olması gerektiğine inanan bir kadronun adıdır. İslam’ı kimliğimiz olarak belirlemişiz. Evet partinin içinde ağırlıklı olarak belki Kürt kardeşlerimiz yer alıyor. Ama bu bizim seçimimiz değil ve bu bir mecburiyet, bir şart değil. Partinin içinde Arap kardeşlerimiz de Türk kardeşlerimiz de var. Partinin içinde Alevi ilçe başkanlarımız da var."
“SİYASETİN DE MEDYANIN DA GÜNDEMİ HALKIN GÜNDEMİYLE ÖRTÜŞMÜYOR”
Halkın gündemi ile siyasetin gündeminin örtüşmediğini hatırlatan Yapıcıoğlu, "Farklı farklı illeri dolaşıyoruz. Esnafla, köylüyle, işçiyle, işsizlerle, emekliyle, öğrenciyle, gençlikle, muhtarlarla, sivil toplum kuruluşlarıyla, kendi teşkilatlarımızla, her tarafla buluşuyoruz. Halkı dinliyoruz, sorun, görüş ve önerilerini alıyoruz. Memleketin nabzını tutmaya çalışıyoruz. Maalesef siyasi partilerin gündemi de medyanın gündemi de çok sefer halkın gündemiyle örtüşmüyor. Söz konusu tartışma programlarında saatlerce o bunu dedi, şu, şunu dedi tartışmaları yapılıyor ama halk orada değil. Emin olun pek çoğundan halkın belki haberi yok. Halk o kanalları açtığında o tartışmaları gördüğünde kanalı değiştiriyor. Biz bu şekilde halkla temas ederek önümüzdeki seçimlere hazırlanmaya çalışıyoruz. Temaslarımızda sadece alışılmış siyaset tarzı gibi gidip, halka nutuk çekmiyoruz. Memleketin herhangi bir meselesi hakkında bir soru olduğunda cevaplandırıyoruz. Halktan görüş alıyoruz." ifadesini kullandı.
“İLKELERİMİZE UYGUN BİR SEÇİM İTTİFAKININ İÇİNDE YER ALABİLİRİZ”
Seçim ittifakına ilişkin konuşmanın henüz erken olduğunu, siyasette her şeyin mümkün olduğunu belirten Yapıcıoğlu, en yüksek oyu alan partinin de en az oy alacak partinin de seçim barajı nedeniyle ittifaklara ihtiyaç duymak zorunda bırakıldığını söyledi.
Yapıcıoğlu, "Siyasette 24 saat çok uzun zaman. Üçüncü bir ittifak olabilir. Muhkem gibi görünen bazı partiler yer değiştirebilir. Her şey olabilir, siyasette her şey mümkündür. Bütün bunlar taşlar yerine oturmadan HÜDA PAR’ın şu anda çıkıp keskin bir şekilde şu veya bu ittifakın içinde yer alıyorum demesi doğru değil. Şu andaki mevcut siyasi partiler sisteminde yüzde 10’luk seçim barajı var. Cumhurbaşkanı seçilmek için de yüzde 50+1’e ihtiyaç var. En yüksek oy alma potansiyeline sahip parti her kim ise o bile Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aramak ya da ittifak yapacak birilerinin desteğini yanına çekmek gibi zorunlu bir arayışa giriyor. İşin diğer yönü yüzde 10’luk barajdan dolayı baraj sorunu yaşadığını düşünen partilerin parlamentoya girmek için bir ittifak çatısı altında kendini ittifaka zorunlu görüyor. Sistemden kaynaklanan bu sorunlar partileri bir anlamda bir ittifak içinde yer almaya icbar ediyor. Önümüzdeki seçimde ne olur? Eğer kendi logomuzla yer alabilirsek, kendimiz kalarak bir ittifakta yer alabiliriz. Ama birileri kendimizi inkâr ederek başka bir şekilde bir yerde erimemizi isterse, bu çok mümkün görünmüyor. Biz diyoruz ki asıl başarı istikamet üzere kalabilmektir. Bizim bir çizgimiz var, bir istikametimiz var. Biz o istikametimizi bozmadan ittifak olabilir diyoruz. Ama bu illa olacak anlamında da değil." dedi.
“SİSTEM; HALKIN DEĞERLERİYLE, İNANCIYLA BARIŞIK OLMALI”
HÜDA PAR'ın asla kendi menfaatini ülkenin menfaatinin veya genel anlamda milletin menfaatinin önüne geçirmediğinin altını çizen Yapıcıoğlu, sistemin halkın değeriyle barışık olması gerektiğini ifade etti. Yapıcıoğlu, "15 Temmuz gecesi hiç kimse meydana çıkmadan ben toplayabildiğim bütün Genel İdare Kurulu arkadaşlarımla toplantı yaptım. Bütün teşkilatlarımıza haber saldık, dökülün sokaklara dedik. Biz buyuz. Ya öleceğiz ya durduracağız. Çıktık. Tankın üzerine genel başkan yardımcısı düzeyinde çıkan tek parti HÜDA PAR’dır. Biz milletle, milletin değerleriyle kavga etmenin yanlış olduğunu söylüyoruz. 70’li yıllarda bizim bir şöyle tabirimiz vardı, halkı Müslüman olan ülkeler. Biz halkı Müslüman olan ülkeler tabirini doğru bulmuyoruz. Neden? Sanki Müslüman halklar bu topraklarda kiracı gibi, mülteci konumunda. Hayır kardeşim. Bu ülke hepimizin. Cumhuriyetin ilk yıllarında ezan Türkçeleştirildi, camiler kapatıldı, Kur’an yasaklandı. Kur'an eğitimi yasaklandı. Milletin değerlerine savaş açıldı. Sistemin milletin değerleriyle barışması lazımdır. HÜDA PAR’ın iddialarından biri de budur. Diyoruz ki sistemi halkın değerleriyle barıştırmak, halkı onun dümenine koymak değil. Olması gereken şudur; biz devleti kutsamıyoruz. Ama bu şu demek değildir; biz anarşist değiliz. Devlet olmalı, bir düzen olmalı. En kötü yönetim kaostan iyidir. Mutlaka bir sistem olmalı ama bu sistem halkın değerleriyle barışık olmalı. HÜDA PAR asla kendi menfaatini ülkenin menfaatinin veya genel anlamda milletin menfaatinin önüne de geçirmez. HÜDA PAR genel başkanı asla kendi şahsi menfaatini partisinin menfaatinin önüne geçirmez. Biz Müslümanız. Türkiye’nin sınırları bize dar geliyor. Biz bütün ümmete, bütün insanlığa hitap etmeye çalışıyoruz. Ama mevcut kanunlar çerçevesinde biz Türkiye Cumhuriyeti devleti idari sınırları içinde siyaset yapabiliyoruz. Ben kendi şahsi menfaatimi bir topluluğun önüne geçirirsem bu canavarlıktır. Ben kendi partimin menfaatini, kendi milletimin menfaatinin önüne geçirirsem bu canavarca bir iş yapmış olurum. Dar bir manada ümmetin içinde küçücük bir parça. Onun menfaatini tümünün aleyhine olacak bir şey varsa, biraz müsaade etsin de o toplulukta biraz fedakarlıkta bulunsun. Çünkü neticede o en dıştaki kabuk, savunmadaki kabuk kırılırsa içerideki ayakta kalamaz, hayatta kalamaz." değerlendirmesinde bulundu.
"BİZİM ÖNERİMİZ SEÇME YAŞININ 15, SEÇİLME YAŞININ 18 OLMASIDIR"
Siyasetin dürüst yapılması gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Algılar, olguların önünde. Siyasette çokça hile var. Vatandaş siyasetçinin kendi heybesini doldurmak, kendi oylarını artırmak için yalan söylemek hakkının olduğunu da düşünüyor olmuş. Ama biz, 'Bizi aldatan bizden değildir.' diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Biz diyoruz ki bizim en büyük hilemiz, hile yapmamamızdır. Keşke herkes olduğu gibi olsa. Daha doğrusu oylarını artırma adına ya da bir yerlere gelme adına asla bu millete yalan söylemese."
“ASGARİ ÜCRETTEN VERGİ ALINMAMALI”
Asgari ücretin tamamen vergiden muaf tutulması gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, "Bir an önce asgari ücretin tanımı değişmeli. Asgari ücret, altını çiziyorum; işçinin beslenme, barınma, sağlık, eğitim, kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden karşılayacak düzeyde olmalı. Bu tanımın içinde işçinin bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri yoktur. Bir işçi işe yeni başlamışsa, evliyse, eşi varsa, çocukları varsa, çocukların çalışma imkânı yok. O zaman bakmakla yükümlü ailesini de bu tanıma dahil edilirse, asgari ücret bugünkü rakam olmaz. Bir şey daha söylüyoruz; diyoruz ki asgari ücretten asla vergi alınmamalı ve bu anayasada hüküm haline getirilmeli. Bunu söylerken de hatırlayalım. 2012 yılında henüz HÜDA PAR’ın kuruluş aşaması devam ederken, mecliste bir anayasa uzlaşı komisyonu kuruldu. O gün 4 partinin mecliste üyeleri vardı. O partiler 5’er üye vererek mecliste bir komisyon kurdular. 59 maddede anlaştılar. Bunlardan biri de asgari ücretten vergi alınmamasıyla ilgili bir hükümdü. O partiler bugün de meclisteler. O partilere sesleniyoruz; Bunu halka verilmiş bir söz kabul ediyoruz. Bunu sıklıkla hatırlatıyoruz. O sözünüzü yerine getirin. Eğer bütünüyle yeni bir anayasa yapamıyorsanız, gelin en azından tek bir maddelik bir değişiklik yapın. Bunu anayasal bir hüküm haline getirin, asgari ücretten vergi alınmaz diye. Asgari ücret açlık sınırının altına düşmüş dört kişilik bir aile için. Açlık sınırının altında çalışan bu insanlar zaten kazandıkları parayı harcarken vergi veriyorlar. Türkiye’de toplanan vergilerin dörtte üçü dolaylı vergiler. Yani harcarken verilen vergiler. Vatandaş bunun farkında değil. Zaten yeterince vergi veriyorlar. Bir de ücreti kazanırken, yani o maaşı kazanırken kaynakta kesinti yapılıyor. Asgari ücret hiçbir şartta işçinin ve ailesinin zaruri ihtiyacını karşılayacak rakamın altında olmamalı. Kiralar ikiye katlandı. Gıda enflasyonu yüzde 30’un üzerinde. Bazı kalemlerde yüzde yüzün üzerinde, sıvı yağ gibi. Barınmasını, beslenmesini, giyimini, eğitimini, sağlığını, kültür harcamalarını, ulaşımına yetecek ücret neyse bunun altında kalmamalı. Onun da eğlenmeye hakkı var. Biraz da refah payı üzerinde olmalı. 4 bin ise 4 bin, 5 bin ise 5 bin. Ama mutlaka insanca yaşamaya yetecek bir ücret olmalı." diye konuştu.