HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu'ndan parti liderlerine uyarı: SİYASETİN SERT ÜSLUBU TOPLUMA YANSIYOR

​HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, İstanbul'da basın mensuplarıyla bir araya gelerek gündeme dair değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı. Son dönem yaşanan cinayetlere ve gerginliklere değinen Yapıcıoğlu, “Öncelikle siyaset kurumlarına, siyasi partilere ve onların liderlerine seslenmek istiyorum. Lütfen dilinizi yumuşatın. Siyasetin üslubunu bu kadar sert bir hale getirmeyin. Lütfen fazladan birkaç oy alacaksınız diye vatandaşı germeyin, toplumu birbirine karşı kışkırtmayın, kutuplaştırmayın” ifadelerini kullandı.

Ekleme: 16.11.2021 07:12:06 / Güncelleme: 16.11.2021 07:21:18 / manşetler
Destek için  Haberin Videosunu İzle

NİZAMETTİN AŞKIN- ALİ TARHAN

Partisinin 4'üncü Olağan Kongresinde HÜDA PAR Genel Başkanı olarak seçilen Zekeriya Yapıcıoğlu, kongre sonrasında memleketin birçok bölgesinde çeşitli temaslarda bulunmaya devam ediyor. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu birkaç gün sürecek İstanbul temasları kapsamında basın mensuplarıyla kahvaltıda bir araya gelerek gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu.

Yapıcıoğlu; ekonomik sıkıntılar, asgari ücret, kadın cinayetleri, yeni anayasa, genç evlilik ve süresiz nafaka mağdurları ve daha birçok konu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Toplantıya iştirak eden basın mensuplarına teşekkür ederek konuşmasına başlayan Yapıcıoğlu, memleketin 7 coğrafi bölgesini ziyaret ettiklerini ve ziyaretlerinin devam edeceğini belirtti.

"TABİRİ CAİZ İSE TOPLUMSAL BİR CİNNET HALİ YAŞIYORUZ"

Mimar Başak Cengiz cinayetiyle ilgili konuşan Yapıcıoğlu, "Son günlerde memleketimizin gündeminde olan gencecik bir kadın hiç tanımadığı kişi tarafından kılıçla doğranarak katledildi. Yine basının gündemine annesini ve babasını öldürdükten sonra intihar eden 20 yaşında bir genç ile ilgili haber düştü. Tabiri caiz ise toplumsal bir cinnet hali yaşıyoruz. Sadece bu olayların magazin yönlerini alıp, bunun altında yatan sebepleri, bu olayları doğuran nedenleri ortaya koymadan bunun üzerine kafa yormadan korkarım ki bu tür olayları daha çok yaşayacağız ve onların üzerinde daha çok konuşacağız. Öncelikle siyaset kurumlarına, siyasi partilere ve onların liderlerine seslenmek istiyorum. Lütfen dilinizi yumuşatın. Siyasetin üslubunu bu kadar sert bir hale getirmeyin. Lütfen fazladan birkaç oy alacaksınız diye vatandaşı germeyin, toplumu birbirine karşı kışkırtmayın, kutuplaştırmayın ve buradan tekrardan siyaset kurumuna ve akademi çevrelerine, bütün ilgili kişilere ve kurumlara sesleniyorum, lütfen bu olayların altında yatan sebepleri iyice araştıralım. O anne ve babasını öldüren gencin niçin o hale geldiğini iyice düşünelim. Ya da hiç tanımadığı bir kadını sadece rahatlamak için yaptığını söyleyen bir katilin parçalanmış bir ailenin sonucu olduğunu görelim. Basının ve televizyonların reyting uğruna yanlış yayın politikalarının toplumumuzu ne hale getirdiğini lütfen görelim ve manevi eğitiminin ıskalanması toplumumuzu ne hale getirdiğini görelim ve nerelere kadar götürebileceğini de idrak edelim." dedi.

“HALKIN GÜNDEMİNDE YOĞUN OLARAK EKONOMİK SIKINTILAR VAR”

Yaptıkları ziyaretlerde, ortaya halkın gündeminde yoğun olarak ekonomik sıkıntıların olduğunu kaydeden Yapıcıoğlu, "Siyasetin gündemini takip etmeye çalışıyoruz ama ilk teşhis şu, siyasetin gündemiyle halkın gündemi arasında bariz fark oluşmuş maalesef basının gündemi de halkın gündemine çok yakın değil. Her gün pek çok televizyon kanalında tartışmalar devam ediyor ama halkla kurduğumuz temaslarda halkın çokta oralı olmadığını, o konularla fazla ilgilenmediğini yakinen müşahede ediyoruz. Halkın gündeminde yoğun olarak ekonomik sıkıntılar var." dedi.

"ASGARİ ÜCRETLİDEN VERGİ ALMAK ÇOK BÜYÜK BİR AYIPTIR"

Siyasetin gündeminde asgari ücret olduğunu belirten Yapıcıoğlu, "Biz yola çıktığımız günden beri yani HÜDA PAR'ı kurduğumuz 2012 yılından beri asgari ücretle ilgili olarak mütemadiyen şunu söylüyoruz; diyoruz ki, önce ilk düğmeyi doğru ilikleyelim malumunuz asgari ücret yönetmeliği diye bir yönetmelik var ve o yönetmelikte asgari ücret sadece işçinin ihtiyaçlarına günün fiyatları üzerinden yetecek ücret olarak tarif ediliyor yani asgari ücretin tarifinde işçinin ailesi, bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri yok. Vatandaş soruyor "Kiralar uçmuş, gıda enflasyonu yüzde 30'un üzerinde hatta bazı kalemlerde yüzde 100'e yaklaşmış bu şartlar altında ben çoluk çocuğumu nasıl geçindireyim.". Buradan siz değerli basın mensupları aracılığıyla vatandaşıma sesleniyorum; çoluk çocuğunuzun hesabını asgari ücretin tarifi yapmamış, çoluk çocuğunuz bu hesaba dahil değildir. O yüzden başta hükümet olmak üzere bütün siyaset kurumuna sesleniyorum diyorum ki, gelin önce asgari ücretin tanımı üzerinde anlaşalım ve asgari ücretlinin ailesini de bu tanımın içine dahil edelim. Asgari ücretten vergi alınsın mı alınmasın mı konusu tartışılıyor yine 10 yıla yakındır mütemadiyen söylediğimiz hususlardan bir tanesi şudur, asgari ücret tamamen vergiden arındırılmalıdır. Zaten asgari ücretli kazancının önemli bir kısmını harcarken vergisini veriyor çünkü Türkiye'de toplanan her 3 lira verginin 2 lirası dolaylı vergidir yani harcanırken ödenen vergilerdir. Bütçenin de ağırlığını bu dolaylı vergiler oluşturuyor. Siz asgari ücretliden stopaj usulüyle kaynağında herhangi bir kesinti yapmasanız da gelir vergisi almasanız da harcarken zaten vergi veriyor. Bugünün şartlarında açlık sınırının altına düşmüş olan asgari ücretliden vergi almak, karnını doyuramayan insandan vergi talep etmek çok büyük bir ayıptır. Asgari ücretin vergiden arındırılmasıyla ilgili olarak HÜDA PAR olarak teklifimiz şudur; gelin asgari ücretliden vergi alınmayacağını anayasal hüküm haline getirelim. Hatırlarsınız 2012 yılında mecliste bir anayasa uzlaşı komisyonu kurulmuştu ve bu komisyon 60'a yakın maddede anlaşmıştı. Anlaştığı maddelerden bir tanesi de asgari ücretliden alınmamasıydı, özellikle o gün mecliste bulunan 4 siyasi partiye bu bugün mecliste grubu bulunan diğer siyasi partilere de sesleniyoruz diyoruz ki, o gün mecliste bulunanlar bu konuda anlaştılarsa bunu millete bunu millete verilmiş bir söz olarak kabul ediyoruz ve millete verdiğiniz sözü lütfen yerine getirin diyoruz. Asgari ücretin artırılması ya da vergi alınmaması bir lütuf değildir, asgari ücret insani bir ücret haline getirilmelidir ve bu zorunlu olarak yapılması gereken bir görevdir." diye konuştu.

"EN STRATEJİK SEKTÖR TARIM SEKTÖRÜDÜR"

Memleketin gündeminde olan ekonomik sorunlardan bir tanesinin de hükümetin takip ettiği tarım politikaları olduğunu belirten Yapıcıoğlu, "Özellikle çiftçilikle geçinen vatandaşlar tarımsal üretim yapmak için yapmak zorunda oldukları harcamaların aşırı derece yükseldiğinden şikâyet ediyorlar. Çiftçi bir hazine gibi görülmeli ve mutlaka korunmalıdır. Tarımsal girdi fiyatlarının artması nedeniyle çiftçi asla zarar etmemeli ve tarımsa üretim yapmaktan vazgeçmemelidir. Tarımsal üretimin azalması durumunda tarımsal vergilerin sıfır vergi ile ülkeye girişini sağlamak çözüm değildir. Kısa vadede bu fiyatları aşağıya çekme durumunda bir faydası varmış gibi görünse de uzun vadede çiftçiye zarar verirse, fiyatlar daha büyük oranda artacaktır. Çiftçi asla zarar ettirmemeli ve toprağını işlemekten ya da hayvan yetiştirmekten vaz geçmemelidir. En stratejik sektör tarım sektörüdür, eğer siz üretim yapamazsanız, tarım konusunda kendi kendinize pozisyonunuzu kaybederseniz gün gelir sizleri açlıkla terbiye etmeye çalışırlar dedi. Bu kapsamda da hükümete bir çağrımız var, nasıl köylere öğretmen ve imam gönderiliyor ise tarımsal üretim yapan vatandaşlarımıza ihtiyaçlarını karşılamak üzere onlara yol göstermek adına her köye bir ziraat mühendisi ya da hayvancılık ile uğraşıyorsa bir veteriner atanmalıdır." şeklinde konuştu.

"40 YILDIR TÜRKİYE BU AYIPLA YAŞIYOR, ARTIK YETER"

Yeni anayasa ile ilgili açıklamalarda bulunan Yapıcıoğlu, "1980 yılının, 12 Eylül'ünde darbe yapan bir cunta 1982 yılında şuandaki mevcut anayasayı dipçik zoruyla bu millete dağıttı. O yüzden biz 82 anayasasına bu millete zorla giydirilmiş deli gömleği olarak tanımlıyoruz ve diyoruz ki, hangi parti olursa olsun anaysa ile konuştuğunda mutlaka bu darbe anayasasını şikâyet ediyorsa, bir türlü siyaset kurumu bir araya toplanıp bu anayasayı değiştiremiyorsa en başta bu ayıp siyaset kurumunundur. 40 yıldır Türkiye bu ayıpla yaşıyor, artık yeter. Bu anayasanın değişmesi gerekiyor. Peki anayasanın değişmesi mümkün müdür? Elbette mümkündür, fakat bunun için gerçekten anayasanın değişmesi gerektiğine inanmak ve bu yönde irade ortaya koymak gerekir. Birkaç ay önce yeni bir anayasa yapılması gerektiği konusu gündeme geldiğinde, biz demiştik ki bu konu siyasi partiler için aynı samimiyet testidir. Yeni anayasa yapmak mümkündür, fakat bunun için siyasi partilerimizin samimi olması gerekir. Her bir partinin kendi anayasa taslağını ortaya koyup, benim isteğim budur gelin biz bunun üzerinde tartışalım demesini biz doğru bulmuyoruz. Önce doğru bir usul tespit emek gerekir. Bu konuda usul esasa takaddüm eder onun önüne geçer. Anayasayı nasıl değiştireceğiz veya temel ilkelerimiz neler olmalı? Bunu konuşmak üzere siyasi partiler bir masanın etrafında bir araya gelmelidirler. Ama her bir parti kendi kırmızı çizgisini kesin olarak masanın üzerine koyup eğer bunlar yoksa bende yokum diyorsa bu şu demektir, biz anayasayı değiştirmek için bir araya gelmeyi istemiyoruz ve her ne kadar şikayetçi gibi görün sekte aslında biz 12 Eylül cunta anayasasıyla idare edilmekten şikayetçi değiliz, biz bu anayasayla devam etmek istiyoruz. Yeni anayasa yapılır ise eğer mutlaka hükümlerinden bir tanesi asgari ücretten vergi alınmayacağına dair hükmünde anayasaya konulmasıdır. Böyle olsun ki daha sonra iktidar değişikliğinde çok kolay bir şekilde yeniden eski tas eski hamam olmasın. Yeniden vergi dar gelirli vatandaşlarımızın sırtına binmesin."

“SÜRESİZ NAFAKA VE GENÇ EVLİLİK KONUSU ÇÖZÜME KAVUŞTURULMALI”

Canı yanan insanların çokça şikâyet ettiği hususlardan bir tanesinin de süresiz nafaka ve genç yaşta evlenen ailelerin mağduriyeti olduğunu dile getiren Yapıcıoğlu, "Dün de İstanbul İl Başkanlığımızda bizi ziyarete gelen bazı mağdurlar vardı. Pandemi şartları nedeniyle cezaevinden çıkan evine gelen bir genç baba eşi ve üç çocuğuyla beraber gelmişti. Gerçekten söyledikleri çok çarpıcıydı. Dedi ki, ' Başkanım ben şu anda kanunen bir sapığım ve benim yanımda duran eşimde benim mağdurum. Devlet bana istismarcı diye ceza verdi ama beni cezaevinden saldığında bende güya mağdurum olan kadının evine gittim. Bu nasıl bir mantıktır? Bu nasıl bir uygulamadır? Bu benim eşim ve 3 tane ortak çocuğumuz var. Ben şimdi dönüp geriye bakıyorum; yıllarca cezaevinde yattım, pandemi şartları biterse bizi tekrar cezaevine gideceğim ama yine de diyorum ki; ben iyi ki bu kadınla evlenmişim, çocuklarımız olmuş. Ben yaptıklarımdan pişman değilim, yaptığım yanlış değildi ama devlet hala sapık olarak veya çocuk istismarcısı olarak damgalamaya devam ediyor.' Bu ciddi bir yaradır, mutlak surette çözüm bulunmalıdır ve sadece birkaç ya da birkaç gün evli kaldığı halde yıllarca nafaka ödemek zorunda insanlarda çok ciddi şikayetlerini dile getirmektedirler. 5. Yargı Paketinde ileriye doğru atılmış doğru adımlar var mesela çocuk haczinin kaldırılıyor olması, icra memurları vasıtasıyla çocukların haczedilmekten kurtarılması önemli bir adımdır ama bazı çocukların babalarının sevgisinden mahrum bir şekilde yaşamalarına devam edecek olması görülmemiştir ve yargı paketinde mutlaka bu soruna bir çare aranmalıdır diye düşünüyoruz. Bu konuda da başta Sayın Adalet Bakanı olmak üzere bütün ilgililere ve Sayın Cumhurbaşkanına çağrıda bulunuyoruz bu sorunun bir an önce çözülmesi gerekir." diye konuştu. (İLKHA)

Haberin Videosunu İzle
İlgili Haberler İlgili Videolar İlgili Galeriler