5. Yargı Paketi'nde İcra ve İflas Kanunu'nda yapılan değişiklikle bir takım malların mezat salonlarında satılmasının önüne geçiliyor. Bunun yerine bu malların ihale yoluyla elektronik ortamda yapılması öngörülüyor.
5. Yargı Paketi ile velayet davalarında "çocuk haczi" sona erdiliyor. Çocukların, özel ortamlarda çocuk teslim merkezleri aracılığıyla ailelere teslim edilmesi öngörülüyor.
5. Yargı Paketi ile ilgili İLKHA'ya değerlendirmede bulunan Avukat Kasım Karadaş, söz konusu yargı paketini olumlu karşıladığını belirtti.
Kanun yapıcıların herhangi bir kanun yaparken toplumun manevi değerlerini de hesaba katması gerektiğini belirten Karadaş, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da kanun yapma sürecine dahil edilmesi gerektiğini altını çizdi.
Karadaş, söz konusu yargı paketinde Aile Hukuku'nu ilgilendiren konularda arabuluculuğun ve sulh kurumunun işlevsel hale getirilmesi gerektiğini ifade etti.
"İcralık malların mezat salonlarında satışı durduruldu"
Söz konusu yargı paketiyle İcra ve İflas Kanunu'nda değişikliğe gidildiğini belirten Karadaş, "5. Yargı Paketi ile ilgili öngörülen değişiklikler, İcra ve İflas Kanunu özelinde gelişmektedir. İcra ve İflas Kanunu'nda birtakım icralık malların mezat salonlarında satılmasının durdurulması, bunun yerine bu tip işlemlerde ihale süreçlerinin elektronik ortamda yapılması ve böylece daha şeffaf daha denetlenebilir bir ortamın sağlanması öngörülüyor." şeklinde konuştu.
"5. Yargı Paketi'nden çok haczi engelleniyor"
5. Yargı Paketi'nde çocuk haczi konusunda yapılan değişikliklere dikkat çeken Karadaş, "2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu çerçevesinde öngörülen en önemli değişiklik 'çocuk haczi'nin bir şekilde engellenmesidir . Açıkçası mevcut uygulamada aileler arasında boşanmalar meydana geldikten sonra çocukların ebeveynler arasında bireysel ilişki kurulmasına dair mahkeme kararları, 2004 sayılı kanun gereği İcra ve İflas Hukuku çerçevesinde icra daireleri tarafından kolluk kuvvetleri ve görevli memurlar aracılığıyla yapılmaktaydı. Bu süreçte en başta çocuk olmak üzere hem anne babaya hem de topluma olumsuz yansımaktaydı. Bunun zararlarını hissediyorduk. Hem aileler hissediyordu hem de toplumsal anlamda da olumsuz bir karşılığı vardı. Bu hususun yargı paketi ile düzenlenmeye çalışılması giderilmeye çalışması önemli bir gelişmedir. Çocukların gerçekten de 'çocuğun üstün yararı ilkesi' gereği çok özel olarak gerekirse bazı durumlarda anne babadan bile gelecek zararlara karşı bile korunması gerekmektedir. Bu hususta 5. Yargı Paketi, İcra ve İflas Kanunu çerçevesinde icra daireleri aracılığıyla çocuk teslimini durdurup, çocuk teslim merkezleri özel olarak hem psikolojik anlamda hem de sosyolojik anlamda çocuklara özel olarak oluşturulmuş ortamlarda çocuk tesliminin gerçekleşmesi öngörülmektedir. " diye konuştu.
"Aile Hukuku'nunda kanuni olarak ilk amacı aile kurumunun korunması olmalıdır"
Kanunlar yapılırken manevi hususların ihmal edidiğini vurgulayan Karadaş, " Bu hususta yargı paketindeki değişiklikleri olumlu karşılamakla beraber şöyle düşünüyorum.Kanunlar sözü ile ve ruhu ile uygulanır. Biz kanunları yaparken maalesef maddi kısımlarıyla çok fazla ilgileniyoruz; ancak manevi hususlarını ihmal ediyoruz. Mesela 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun ilk maddelerinden bir tanesi ceza kanunun amacını şöyle açıklar: Suç işlenmesinin önlenmesi… Aynı şeyi bizlerde Aile Hukuku'nda yapmak zorundayız. Aile Hukuku'nunda kanuni olarak ilk amacı aile kurumunun korunması olmalıdır. Aile kurumu toplumsal yapının temel taşıdır. Aile kurumu çatlarsa veya bozulursa dolaylı ve doğrudan bir şekilde toplumda zararlarından etkilediğinden dolayı Aile Hukuku'na dair yapılan bütün düzenlemelerın ilk amacı aile kurumunun korunması olmalıdır." ifadelerini kullandı.
"Diyanet İşleri Başkanlığı kanun yapma sürecine dahil edilmeli"
Kanun yapma sürecinde toplumun manevi değerlerinin dikkate alınması gerektiğini ifade eden Karadaş, "Bu yönüyle kanun yapıcılar, bu süreçlerde nasıl ki sosyal bilimcilerle, psikologlarla ve sosyologlarla bir araya gelip konuşuyorsa Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da bu sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da özellikle aile hususuna yönelik uzmanları bu sürece dahil edilmeli ve kanun yapma sürecinde toplumun manevi değerleri de bu hususta dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla biz eğer bu maddi ve manevi süreçleri olması gerektiği kadar sürece dahil edersek yapacağımız kanunlardan çok yüksek oranda verim elde edebiliriz. Dünyanın en adil kanunlarını da yapsanız iş nihayet insana ve maneviyata dönüyor. Dolayısıyla bu husus ihmal edilirse eğer yapılacak olan kanunlar da maalesef kanun değişiklikleri de amacına ulaşmayacaktır." dedi.
"Aile Hukuku'nu ilgilendiren konularda arabuluculuğun ve sulh kurumunun işlevsel hale getirilmeli"
5. Yargı Paketi'nde boşanma süreçlerinin yönetilmesi hususuna değinen Karadaş, " Aile kurumunun korunmasıyla birlikte boşanma sürecine giren çiftlerle ilgili yapılacak düzenlemelere değinmek istiyorum. Örneğin Ticaret Hukuku ve bazı cezai işlemlerde uzlaştırmacı, arabulucu kurumlar öngörülmüşse ve bunlar halı hazırda uygulanıyorsa boşanma sürecinde de Aile Hukuku'nda da kesinlikle uzlaştırmacı ve arabulucu kurumlar devreye sokulmalıdır. Şu anki yürürlükteki mevzuatta özellikle arabuluculuk kurumu, Aile Hukuku'ndan ayrı tutulmaktadır. Boşanma sürecinde arabulucuğa başvurulması adeta dolaylı bir şekilde yasaklanmıştır. Bu husunda ortadan kaldırılması ve Aile Hukuku'nu ilgilendiren konularda arabuluculuğun ve sulh kurumunun işlevsel hale getirilmesi ve bu hususta hukuki alt yapının hazırlanması ve kanun değişikliğine bu şekilde bir şekil verilmesi oldukça önemlidir." diye konuştu. (İLKHA)