HÜDA PAR’dan çözüm önerisi İSLAMİ İKTİSAT MODELİ

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, faize dayalı ekonomi sistemine karşı 'İslami iktisat modeli' çağrısını yineledi. Kapitalist sistemin sömürü sistemi olduğuna dikkat çeken Yapıcıoğlu, “HÜDA PAR olarak diyoruz ki, faize dayalı ekonomik sistem tamamen terk edilmelidir. Bu sistem terk edilirken, İslam iktisatçılarına çok fazla vazife düşüyor. Onların; bütün dünyaya, sömürülenlere ve bu sistemden çıkmak isteyen insanlara bir alternatif ortaya koyması gerekiyor. Nedir bu alternatif? Bizim 'Fıtri İktisat Modeli' dediğimiz ya da buna 'İslami iktisat modeli' diyelim. Bu ihtisas modelinin küresel çapta uygulanabileceğine, ancak bununla sömürünün kaldırabileceğine herkesi ikna edebilecek şekilde bir çalışma ortaya konması gerekir." dedi

Ekleme: 12.11.2021 07:23:44 / Güncelleme: 13.11.2021 09:15:56 / manşetler
Destek için 

DOĞRUHABER

Avrupa'da yayın yapan Vahdet Radyo'nun konuğu olan Genel Başkanımız Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu, gençlerin yaşadığı sıkıntılar, kapitalist ekonomi sistemi, faize ayrılan bütçe ve "Kürdistan" sözcüğü üzerinde yürütülen tartışmaları değerlendirdi.

Kapitalist ekonomik sistemin terk edilmesi gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, her yıl bütçeden faize ayrılan yüksek meblağa dikkat çekti.

Kapitalizmin; menfaati putlaştıran, kişisel çıkarı ilahlaştıran, vahşi bir kültürün ürünü olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, Türkiye'nin, kapitalist ekonomi modelini terk etmediği sürece, ekonomik sıkıntılardan kurtulamayacağının altını çizdi.

"Kürdistan" tartışmalarını da değerlendiren Yapıcıoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde Meclis kürsüsünden, 'Kürdistan neresidir' diye soranlara cevaben kullandığı 'Açın ilk Meclis tutanaklarını Kürdistan'ın neresi olduğunu göreceksiniz." ifadelerini hatırlattı.

Gençliğin, gelişen teknolojiyle sosyalliğini yitirdiğini dile getiren Yapıcıoğlu, Türkiye geneli Ekim ayının son haftasında gençlik buluşmalarıyla gençleri bir araya getirdiklerini ifade etti.

"SOSYAL MEDYA BAĞIMLISI BİR GENÇLİK YETİŞİYOR"

Gençliğin sorunlarının başında hareketsizlik ve ataletin geldiğini dile getiren Yapıcıoğlu, "Sosyal medya kullanımının bu kadar yaygın olduğu bir dönemde, hareketsiz ve asosyal bir nesil ile karşı karşıya kaldık. Öyle ki bazen aynı oda içerisinde ya da aynı ev içerisinde insanlar yazılı mesajlarla diyalog kuruyorlar. O derece sosyal medya bağımlısı bir gençlik yetişiyor. Bir diğer sorun nesiller arası irtibat ve diyaloğun azalmasıdır. Gençler, kendilerinden önceki nesillerin dili ile değil, farklı bir dil ile konuşuyorlar. Hatta yazım kuralları bile değişti gençler için. Mesela 'Merhaba' yerine 'Mrb', 'Selamun aleyküm' yerine 'Sa' kısaltması kullanarak harflerden tasarruf ediyorlar. Sosyal medya müptelası olan insanlar başta olmak üzere, okuma alışkanlığı kaybolmuş. Uzun metinleri okumaya insanların mecali kalmamış. Bütün bunları görüp, olumsuzluklara kızmak çare değil, sakince düşünerek olumsuzlukları değiştirmek için yollar aramak gerekir.

Biz de gençlere yönelik bir dizi program yaparak, gençleri bir araya getirdik. Gençlikle ilgili ifsat projeleri bugün daha çok haz merkezlidir. Gençleri daha çok zayıf oldukları noktadan vurmaya çalışıyorlar. Özellikle kapitalist dünyada gençlere birey merkezli bir dünya görüşü aşılanıyor. Gençleri, içinde bulundukları durumdan kurtarmak gerekiyor. Her sene ekim ayının son haftasında gençlik buluşması programlarımız devam edecek. Üstad'ın dediği gibi helal dairesi keyfe kafidir. Gençleri helal dairesi içerisinde tutmak gerekir. Gençler, okuyun ama en çok Allah'ın kelamını okuyun. Kendiniz olun, kendinizi bilin. Kendinizi, kültürünüzü, hayatınızın gayesini düşünün. Şeklen de olsa düşmana benzemeyin" tavsiyesinde bulundu.

"KAPİTALİST EKONOMİ SİSTEMİ İNSANLIĞI AÇLIĞA MAHKÛM ETMİŞTİR"

Türkiye'nin ekonomisini de değerlendiren Yapıcıoğlu, faize dayalı ekonomik sistemin terk edilmesi çağrısında bulundu.

Kapitalizmin menfaati putlaştırdığının altını çizen Yapıcıoğlu, "Türkiye'deki ekonominin yapısal sorunları var. Batı dünyasında kapitalist ekonomi teorisi revaçtayken, doğuda farklı ekonomik modelleri vardı. Doğu blokunun çöküşünden sonra artık bir tek ekonomik model bütün dünyada hâkim hale geldi. O da kapitalizmdir. Kapitalizm; menfaati putlaştıran, kişisel çıkarı ilahlaştıran, vahşi bir kültürün ürünüdür. Bugün dünyanın hemen hemen her ülkesinde -birkaç istisnası var- Türkiye'de de kapitalist ekonomik sistem uygulanıyor. Bu sistem insanlığı açlığa mahkûm etmiştir. Dünyanın en büyük ekonomisi Amerika'dır ve orada milyonlarca insan halen bugün sokaklarda yatıyor ve pandemi döneminde yeterince parası olmayan insanlar, hasta halleriyle ölüme terk edildi. Bazı yerlerde morglar cesetleri kaldırmaz hale geldi. Bazı binaların bodrum katlarında cesetler defnedilmeyi beklediler." ifadelerini kullandı.

"BİZİM İNANCIMIZDA PARA ALIP SATILACAK BİR META DEĞİLDİR"

Kapitalizmin sömürdüğü ülkelerden birinin de Türkiye olduğuna vurgu yapan Yapıcıoğlu, kapitalizmin kıtlık kanunu ile sömürüye kılıf hazırladığını belirtti.

"Kapitalist sistem sömürü üzerine kuruludur." diyen Yapıcıoğlu, şunları söyledi:

"Türkiye gibi ülkeler, yani batının biraz tepeden bakıp, 'Gelişmekte olan' ya da 'Gelişmesini henüz tamamlayamamış ülkeler' kategorisinde değerlendirdiği ülkeler de ciddi bir sömürü alanı. Nasıl sömürüyorlar? Kapitalizmin en temel kanunu kıtlık kanunudur. Kıtlık kanunu diyor ki, 'İhtiyaçlar sınırsızdır ama imkânlar kıttır.' Yani o hırsızlıklarına önce zemin hazırlıyorlar. Diyorlar ki, 'Genel anlamda ülkenin ekonomisi herkese yetmiyorsa, birilerinin fazla pay aldığı için değildir. Kaynakların kıt olmasındandır.' Hâlbuki kıt olan onların insafıdır. Sınırsız olan kaynaklar değildir, sınırsız olan onların ihtiraslarıdır. Bu ihtiraslarıyla bütün dünyayı sömürüyorlar. Türkiye de sömürdükleri ülkelerden bir tanesidir. Peki, nasıl sömürüyorlar? Kapitalizm kanunlarından bir tanesi de paradan para kazanmadır.

Sermaye bir yerde birikmişse, aslolan sermayedir. Sermayeye sahip olan, her şeyin sahibi olarak kendini görüyor, hatta ilahlaştırılıyor. Hatta o mala sahip olmayan kişiler, yer yer insan bile kabul edilmiyor. Eğer onun elinde maddi bir imkân yoksa, o da servet sahiplerinin kölesi konumda bile değildir. Aksine üretim araçlarından bir araç olarak görülüyor veya o şekilde onun sırtından daha fazla para kazanacak bir üretim aracı olarak kullanıyor. Parayı biriktirenler, paradan para kazananlar, sistemin asıl kar aracı olduğu için bu parayı bir yerde satacak. Bizim inancımızda para alıp satılacak bir meta değildir. Kapitalizmde para alınıp satılır ve buradan kâr elde edilir."

"TÜRKİYE'DEN HER SENE MİLYARLARCA DOLAR FAİZ ALINMAKTADIR"

Türkiye'nin dış borcuyla faize mahkûm edildiğine vurgu yapan Yapıcıoğlu, 2021 yılı bütçesinde 179 milyar TL faiz için para ayrıldığını hatırlattı.

Yapıcıoğlu, "Türkiye'nin borcu 500 milyar dolara ulaşmış. Bunun hepsi kamu borcu değil, özel sektörün borcu da buna dâhildir. Bu borç karşılığında Türkiye'den her sene milyarlarca dolar faiz alınmaktadır. Sadece geçen yıl bu zamanlarda yapılan ve 2021 yılı bütçesinde 179 milyar TL faiz için para ayrılmıştır. Önümüzdeki 2022 yılı için faize ayrılan para 240 milyar TL ve 2023 yılının tahmini bütçesinde faize ayrılacak para 290 milyar TL olarak tahmin edilmektedir. Böyle bir memleketin gittikçe fakirleşmesi, parasının değer kaybetmesi kaçınılmazdır. Birilerinin lehine veya aleyhine olacak şekilde paranın değeri düşüyor ya da faiz yoluyla herhangi bir emek vermeden, herhangi bir mal karşılığı olmadan, insanlar birilerinin malını alıyor ya da emeğini sömürüyor. Faizin haram kılınmasının en önemli nedenlerinden biri, bunun bir sömürü aracı olması ve insanların emeğinin bu şekilde sömürülmesidir." diye konuştu.

"FAİZE DAYALI EKONOMİK SİSTEM TAMAMEN TERK EDİLMELİDİR"

Türkiye'de emeğin sömürüldüğünün altını çizen Yapıcıoğlu, "Türkiye'de emek sömürülüyor. Kapitalizmin temel kanunu sömürüdür. Sömürü üzerine dönen bir çark var. Bu sömürü sadece kapitalist dünyanın küresel sermayedarların Türkiye'nin kanını emmesi değildir. Aynı zamanda ülke içerisinde bazı para babaları var. Onlar da memleket içerisinde fakirin, garibanın emeğini, alın terini sömürüyor. Sıkıntılar olduğunda da yine bunun ceremesini dar gelirli çekiyor. Normal zamanlarda kâr ederler ama kriz zamanlarında daha çok kâr ederler. Normal zamanlarda gariban insanlar sömürülürler ama kriz dönmelerinde daha çok sömürülürler ve onlardan daha fazla kemer sıkmaları istenir.

Türkiye'de olan da budur ve bu kapitalist ekonomi modeli terkedilmediği sürece, buradan çıkış yok gibi görülüyor. HÜDA PAR olarak diyoruz ki, faize dayalı ekonomik sistem tamamen terk edilmelidir. Bu sistem terk edilirken, İslam iktisatçılarına çok fazla vazife düşüyor. Onlar; bütün dünyaya, sömürülenlere ve bu sistemden çıkmak isteyen insanlara bir alternatif ortaya koyması gerekiyor. Nedir bu alternatif? Bizim 'Fıtri İktisat Modeli' dediğimiz ya da buna -'İslami iktisat modeli'- diyelim bu iktisat modelinin küresel çapta uygulanabileceğini, bununla ancak sömürünün kaldırabileceğine herkesi ikna edebilecek şekilde bir çalışma ortaya koyması gerekir." dedi.

"MECLİS İLK AÇILDIĞI 1920'Lİ YILLARDAKİ TUTANAKLARDA 'KÜRDİSTAN' GEÇMİŞTİR"

Son olarak gündemde olan "Kürdistan" tartışmalarına da değinen Yapıcıoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Meclis kürsüsünde, 'Kürdistan neresidir' diye soranlara cevaben kullandığı 'Açın ilk Meclis tutanaklarını Kürdistan'ın neresi olduğunu göreceksiniz." ifadelerini hatırlattı.

Yapıcıoğlu, "Cumhuriyetin ilk yıllarında, Meclis ilk açıldığı 1920'li yıllardaki tutanaklarda 'Kürdistan' geçmiştir. Daha sonra 'Kürdistan' ismi kalktı. Akabinde 'Kürt yoktur' dendi, Kürtçe yasaklandı. Şu anda Kürtçe yasaklanmamış ama 'Kürdistan ismine bu alerji varsa acaba bunun arkasında yeniden inkâr ve asimilasyon politikaları gelecek mi?' diye insanlar haklı olarak soruyorlar. Fakat ben zannetmiyorum. 20'nci yüzyılın başında değiliz. Yüz yıl önce 'Kürdistan' kelimesi kabul edilirken, bugün 'Kürdistan kelimesi yoktur' dense de artık 'Kürt yoktur, Kürtçe de yasaktır.' denme noktasına gelinmesi çok mümkün değildir. Bunlar geçici ve dönemseldir. Bunlar siyasi ortamı geriyor. Ben öyle umut ediyorum inşallah bu yanlıştan bir an önce vazgeçilir, toplumu kutuplaştırma şeklinde tezahür eden bu siyasi dil terk edilir." temennisinde bulundu.

İlgili Haberler