En çok hayati riske yol açan kanser türü olan akciğer kanseri; inatçı öksürük, akciğer enfeksiyonu, nefes darlığı, ses kısıklığı, göğüs ağrısı ve balgamda görülen kan ile kendisini belli ediyor.
Akciğer kanserinden korunmak için tütün ve ürünlerinden uzak durulması gerekiyor. Gelişen tıbbi ve teknolojik gelişmeler ile erken teşhis ve tedavi olanakları sayesinde hastalarının tedavi konforu ve yaşam kalitesi artırabiliyor.
İstanbul'da özel bir hastaneni Göğüs Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Adnan Sayar, akciğer kanserinin nedenleri, belirtileri ve hastaya özel modern tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Akciğer tümörleri kuralsız ve sınırsız çoğalabiliyor
Akciğer kanseri tümörlerinin; "Küçük hücreli dışı" ve "küçük hücreli" akciğer kanseri olmak üzere iki çeşidinin bulunduğunu belirten Sayar, bunun akciğer dokusunun kendi hücrelerinin kuralsız ve sınırsız bir şekilde çoğalması ile oluştuğunu söyledi.
Sayar, zamanla büyüyüp kitle haline gelen bu hücrelerin, çevre doku ve organlara yayılabildiğini, kan dolaşımı yolu ile diğer organlara da sıçrayabildiğini belirtti.
Günde 2 paket sigara kullanan her 7 kişiden biri hayatını kaybediyor
Günümüzde erkek ve kadınlar arasında hızla artan akciğer kanserinin, günümüzde en çok endişe edilen kanser türleri arasında yer aldığına dikkat çeken Sayar, "Akciğer kanserinin en önemli sebebi ise tütün ve tütün mamulleridir. Yapılan araştırmalara göre günümüzde sigara kullanımının azalmaya başladığı erkeklerde akciğer kanseri görülme sıklığı ve bu hastalığa bağlı yaşam kaybının azaldığı görülürken, sigara kullanımının arttığı kadınlarda ise bu durumun tam tersinin yaşandığı görülmektedir. Ayrıca sigara kullananların dışında pasif içiciler yani sigara içilen ortamlarda uzun süre bulunmak zorunda kalan insanlarda da akciğer kanseri riski içmeyenlere göre 1.5 kat daha artmaktadır. Sigara ile akciğer kanseri arasında alınan doz ile ilgili de bir paralellik bulunmaktadır. Günde 2 paket ve üzerinde sigara kullanan her 7 kişiden biri akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir." ifadelerini kullandı.
Sigara ve genetik faktörler akciğer kanseri riskini artırıyor
Sigara içmeyenlerde görülen akciğer kanserlerinin bir kısmının, çocukluk ve ergenlik döneminde maruz kalınan sigara dumanından kaynaklandığına işaret eden Sayar, "Akciğer kanserinin sigara kullanımının dışındaki en önemli sebepleri ise asbest maruziyeti, hava kirliliği, radon gazı, arsenik, nikel, uranyum gibi çevresel ve genetik faktörlerdir. Sigara kullanıcıları, ailesinde kanser hikayesi olanlar, çevresel faktörlere maruz kalanlar ile tersane ve maden işçileri daha fazla akciğer kanseri riski taşımaktadır." diye belirtti.
Akciğer kanseri sinsi bir şekilde ilerliyor olabilir
Akciğer kanserinin en önemli ve en sık karşılaşılan belirtilerinin; halsizlik, iştahsızlık ve kilo kaybı olduğunu aktaran Sayar, "Ancak akciğer kanserlerinin bir kısmı ise yerleşimi sebebiyle ileri evreye kadar hiç bulgu vermeden sinsi bir şekilde ilerleyebilmektedir. Kanser ancak hastanın başka bir rahatsızlık nedeniyle doktora başvurmasıyla ortaya çıkabilmektedir." diye ekledi.
Sayar, akciğer kanserinin belirtilerini şöyle sıraladı:
Kilo kaybı, iştahsızlık, halsizlik, öksürük, nefes darığı, kanlı balgam, öksürükle birlikte kan gelmesi, ses kısıklığı, yutkunmakta zorlanma, boyunda şişlik, omuz veya kol ağrısı.
Erken tanı ve hastaya özel tedavi ile yaşam süresi artıyor
Akciğer kanserinin tedavisinde erken tanının, hastanın hem tedavi konforunu hem de yaşam süresini artırdığına dikkat çeken Sayar, "Günümüzde tıbbi ve teknolojik gelişmeler sayesinde hastaya özel tedavi seçenekleri sunmaktadır. Tedavi yöntemleri akciğer kanserinin türü, yerleşimi ve evresine göre değişmektedir. Akciğer kanserleri 2 ana başlık altında toplanmaktadır. Bunlar küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) olarak ifade edilmektedir. Küçük hücreli akciğer kanserinde (KHAK) en etkili tedavi kemoradyoterapi iken; küçük hücreli dışı akciğer kanserinde (KHDAK) en etkili tedavi cerrahidir. Akciğer kanserinde yaş, sosyoekonomik durum, eşlik eden hastalıklar, ailesel destek gibi faktörler hastanın sosyal hayata dönüşünü de etkilemektedir. Bu çok etkenli süreci başarılı bir şekilde tamamlayan hastalar sosyal hayattan da kopmadan tedavilerini alarak yaşamlarına sağlıklı bir şekilde devam edebilmektedir." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)