İslam davasının ateşten gömlek olduğu ve adeta sahabe döneminde yaşananların tekerrür ettiği bir dönem olan 1990'lı yıllar, Güneydoğuda yaşayan Müslümanlar için büyük bir imtihanın verildiği, diğer bölgelere nazaran imtihanın kat kat ağır olduğu yıllardı.
Bir tarafta PKK'nin bölge halkı üzerindeki baskısı, öte yandan JİTEM benzeri karanlık yapıların uygulamaları, Müslümanlara hayat hakkı tanımıyordu. Yaşadıkları onca zulüm, sıkıntı, işkence, yokluğa rağmen İslami bir hayat yaşamaktan geri durmayan Müslümanlar, neredeyse her gün bir şehid veriyorlardı.
9 Kasım 1993 yılında evinden çıktığı esnada karanlık yapıların saldırısı sonucu katledilen Abdulkadir Selçuk'u şehadet yıldönümünde anlatan ailesi, onun daima şehadeti arzuladığına dikkat çekti.
Şehid Abdulkadir'in annesi Sabiha Selçuk, evladının küçüklüğünden beri sorumluluklarını yerine getiren biri olduğunu söyledi.
Şehid Abdulkadir'in, çevresine ve ailesine karşı çok vefalı biri olduğunu belirten Anne Selçuk, müspet tüccarlardan alışveriş yapmayı daime kendilerine tavsiye ettiğini ifade etti.
Anne Selçuk, yapılan yemekleri asla ayırt etmeyen oğlu Şehid Abdulkadir'in, tüm maddi imkansızlıklarına rağmen hiçbir zaman şikayet etmediğini söyledi.
Oğlunun, aile fertlerine sürekli nasihatte bulunduğu aktaran Anne Selçuk, onun çevresindeki herkesle iyi geçindiğini ifade etti.
Oğlu hakkında görülen rüyalardan bahseden Anne Selçuk, "Abdulkadir şehid olduktan sonra kız kardeşim 'Ablacığım, Abdulkadir'i rüyamda gördüm' dedi. Ben, onu rüyasında nasıl gördüğünü sorunca, 'İnsanların hepsi bir tarafa doğru koşuşuyor, Peygamber geldi diye söyleniyorlardı. Ben de o tarafa gittim ve gördüm ki Abdulkadir orada bulunuyordu ve insanlar ona doğru koşuşturuyordu.' demişti. Bir keresinde de komşum, Abdulkadir'i gördüğü rüyasını anlatmıştı. 'Abdulkadir beyaz bir binanın en üst katında güvercinlere yem veriyordu.' demişti. Abdulkadir şehid olduktan sonra evimizin koridoruna onun resmini asmıştık. O resmin önünden her geçişimde kendimi tutamayıp ağlıyordum. şehid bir gün rüyama geldi ve 'Anne o fotoğrafı oradan kaldırın, her geçtiğinde bakıp ağlıyorsun.' dedi." şeklinde konuştu.
Ağabeyi Abdulkadir'in, 1972 yılında Diyarbakır'da doğduğunu ve liseye kadarki öğrenimini de kaldıkları mahallede bitirdiğini aktaran Mehmet Selçuk, onun İslami davayla tanışmandan önce de cesaretiyle tanınan biri olduğunu söyledi.
"Ağabeyimim sohbetlerinden etkilendim ve onunla birlikte bu yolda yürümeye başladım"
Selçuk, "Lise döneminde İslami davada emek sarf eden bir arkadaşıyla tanışmış ve onun vesilesiyle namaza başlamıştı. Bencillik duygusuna sahip olmadığı için aile bireylerinin de kurtulmasını istiyordu. Sohbetlerinde ilahi bir yolun varlığından bahsetmişti. Ben de onun sohbetlerinden etkilendim ve onunla birlikte bu yolda yürümeye başladım." ifadelerini kullandı.
"Hiçbir zaman yaptığı hayırlarla yetinmiyor, daha fazlasını yapmaya çabalıyordu"
Cahiliye dönemini bırakarak namaza başlamasının ardından Ağabeyi Abdulkadir'de büyük değişimlerin baş gösterdiğini ifade eden Selçuk, "Öyle ki, 'Nasuh Tevbe' dediğimiz olayı kendisinde şahsen görmüş ve bundan çok etkilenmiştim. Hücrelerime kadar etkileyen ve yenileyen bir hal bana hissettirmişti. Abimin konuşmaları, muhabbeti o kadar samimi olmuştu ki bizimle konuştuğunda etkilenmemek mümkün değildi. Onun bu samimi ve içten oluşu, salih amele verdiği önemden geliyordu. Hiçbir zaman yaptığı hayırlarla yetinmiyor, daha fazlasını yapmaya çabalıyordu. Her ihtiyaç anında insanlara yetişir, yardım ederdi. Mal, can ve gençliğini Allah yolunda nasıl gerekiyorsa o şekilde feda etmeye odaklanmıştı. şehidliği de Allah'tan can-ı gönülden istiyordu." dedi.
Allah yolunda çabalayan kişilerin bazı şeylerden feragat etmesi gerektiğini söyleyen Selçuk, "Abim, daha çok toplum için endişeliydi ve toplum üzerinde gereken değişim ve dönüşüm yapılırsa ailemizin de düzeleceğine inanıyordu." diye ekledi.
"Çok istediği şehadetle Allah'a kavuşmuştu"
Ağabeyinin şehid olduğu anı anlatan Selçuk, "1993 yılının Kasım ayının 9'uncu günü şehid oldu. Arkadaşlarıyla birlikte bir evde otururlarken şehid dışarı çıkmış, bir veya birkaç kişinin saldırısı sonucu şehid edilmiş ve çok istediği şehadetle Allah'a kavuşmuştu. Onun şehadetinde birçok parmağın olduğunu düşünüyoruz. Buna kim sebep olmuşsa onlara sürekli yanık kalplerimizle beddua ediyoruz. Üzülüyoruz ama bir yandan da çok istediği şehadet makamına kavuştuğu için seviniyoruz da." şeklinde konuştu. (İLKHA)