İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda düzenlenen konferans Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Konferansta konuşan Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) İlahiyat Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Mehmet Akbaş, Said-i Nursi ve Hasan el-Benna’nın hayatından kesitler anlattı.
“Hasan el-Benna ve Said-i Nursi hayatlarını mücadeleye tahsis ettiler”
Hasan el-Benna ve Said-i Nursi’nin gençliklerini iffet içinde geçiren birer şahsiyet olduğunu ifade eden Akbaş, “Hasan el-Benna ve Said-i Nursi’nin çelikten bir iradeye sahip insanlardı. Haramdan uzak durdukları gibi mubahlara yönelme hususunda zamanları olmayan iki aksiyonerdi. Şahit oldukları hadiseler onları hayatın zevk ve sefasına, rahat bir yaşama yönelmelerine izin vermedi. Onlar acı vaziyetin farkındaydı ve bu sebeple hayatı mücadeleye tahsis ettiler.” diye konuştu.
“Her sahada projeler sunan iki şahsiyette mücadelelerinde başarılı oldu”
Dava adamlarının hayat defterinde yılmak, durmak, duraksamak ve yerinde saymak gibi kelimelerin olmadığını aktaran Akbaş, “Hasan el-Benna’da Said-i Nursi’de kitleleri iman ve İslam’ın rengine boyamak için Allah’ın boyasına boyanmış bedenlerdi. İkisi de hilafetin kaldırıldığına şahit olmuş ve bir ümmetin bu süreçten sonra ne tür ızdıraplara düştüğünü bizzat görmüşlerdi. Bu konuda bir çıkış yolu aramak için Müslümanların teoride ve pratikte neler yapması gerektiğini ortaya koydu. Siyasetten ekonomiye, sosyal hayattan eğitime kadar her sahada projeler sunan iki adam mücadelelerinde başarılı oldu. Hayatın her sahasının İslam’ın boyasıyla boyanması gerektiğini zamanın idarecilerine yazılarıyla bildirdiler, yeri geldiğinde yüzlerine karşı haykırdılar.” ifadelerini kullandı.
“Said-i Nursi’nin hayatı iki dönemden oluşur”
Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doçent Doktor Erol Erkan ise Said-i Nursi’nin hayatının eski ve yeni Said olmak üzere iki dönemden oluştuğunu belirterek şunları söyledi:
“Eski Said döneminde gündemi ve siyaseti takip eden, gündelik yazılar yazan, öğrencileriyle 1’inci Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılan bir Said-i Nursi portresi karşımıza çıkmaktadır. Yeni Said döneminde ise Said-i Nursi, gündelik hayattan ve siyasetten uzaklaşıp materyalist felsefi akımlara karşı toplumun daha ziyade ihtiyaç hissettiğini düşündüğü İslam’ın iman esasları üzerine yoğunlaşır. Said-i Nursi, kendi gayesini ‘Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez manevi bir güneş olduğunu ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim.’ sözleriyle açıklar. Bu gayenin Said-i Nursi’nin hem eski Said dönemini hem de yeni Said dönemini şekillendirdiğini ifade edebiliriz.”
“Said-i Nursi insanın ve toplumun değişimine inanır”
Said-i Nursi’nin çalışmalarında insanı merkez aldığını, toplumsal huzuru ve barışı, toplumun birlik ve beraberliğini önemsediğini belirten Erkan, “Said-i Nursi, eğitim ve ikna yoluyla, bireylerin gönlüne nüfuz ederek insanın ve toplumun değişimine inanır. Hürriyet, adalet, istişare ve hukuk önünde eşitlik ilkelerinin Müslüman toplumların gelişimi için önemine vurgu yapar. Said-i Nursi, yaşadığı dönemde toplumla ilgili cehalet, yoksulluk ve ihtilaf olmak üzere üç temel sorun görür. Ona göre sanat, eğitim ve toplumsal birlik ile bu üç sorunun üstesinden gelinebilir.” şeklinde konuştu. (İLKHA)