Dünyada tasarrufun önemine dikkat çekmek, refah seviyesini arttırmak, tüketimi değil biriktirmeyi teşvik etmek ve kaynakların sürdürülebilirliğini güçlendirmek amacıyla 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü olarak anılıyor.
1924’te Birinci Uluslararası Tasarruf Kongresi’nde kabul edilen Dünya Tasarruf Günü, insanları birikimlerini yastık altından çıkarıp bir bankada değerlendirme fikriyle tanıştırmak amacıyla ortaya çıktı.
Özel bir üniversitenin Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Endüstri Mühendisliği (İngilizce) Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Enis Bulak, tasarruf ve kaynakların verimli kullanılmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Tasarruflu kullanım çevreye verilen zararı azaltıyor
Dünyada sınırlı bulunan kaynakları kontrollü ve bilinçli tüketmenin her geçen gün daha da önem kazandığını kaydeden Bulak, "Tasarruf ve kaynak verimliliği, artan nüfusla birlikte hızla azalan kaynakların doğru kullanımı konusunda dikkat çekilen konuların başındadır. Günlük yaşamımızda kullandığımız kaynakların üretilmesi aşamalarında doğada çevresel ve iklimsel etkiler oluşur. Kaynakların tasarruflu kullanımı çevreye verilen zararı azaltarak doğal kaynakların daha uzun ömürlü kullanılmasına olanak sağlar. Kaynakların tasarruflu kullanılması, ülkelerin gelişmesinde önemli ekonomik katkılar sağlar." dedi.
Bulak, "Kaynakların ekonomideki akışı, sürdürülebilir kullanım seviyesinin en üst limitine ulaştığında uzun vadede ekonomik büyümeyi yakalamanın tek yolu kaynak verimliliğini aktif bir şekilde uygulamaktır. Kısacası bu durum aynı miktar kaynaktan daha fazla çıktı üretirken, tüketim ve israfı azaltmanın yollarını bulmak anlamına gelir." dedi.
Rekabet kabiliyeti ve istihdam seviyesi artıyor
Kaynak verimliliği çerçevesinde çevre ve iklim dengesini sağlamak ve gelecek nesillere aktarmak için hammaddelerin bilinçli bir şekilde kullanılması gerektiğini belirten Bulak, "Enerji, malzeme ve maliyet noktalarında uygulanacak olan kaynak verimliliği ile birçok alanda tasarruf sağlanarak oluşan ürün taleplerine başarılı bir şekilde cevap verilebilir." diye konuştu.
Doğal döngünün devamı için kaynaklar tasarruflu ve verimli kullanılmalıdır
Kaynakların insanların kullanımına açılmasının, sınırlı olan kaynakların tükenmesi riskini de beraberinde getirdiğini kaydeden Bulak, "Bireyler olarak doğal döngünün devam etmesi ve çevresel etkilerin minimum seviyelere indirilmesi için kaynakları tasarruflu ve verimli bir şekilde kullanmalıyız. Bu konuda bireyler bilinçlendirilerek sorumlu bir şekilde davranmaları sağlanmalıdır." dedi.
Günlük yaşantıda küçük detaylarla gereksiz kullanım önlenebilir
Kişilerin günlük yaşantısında pratik ve basit uygulamalarla tüketim seviyesini optimize ederken gereksiz kullanımların önüne geçebileceğini vurgulayan Bulak, "Örneğin; işimiz bittiğinde bilgisayarı kapatmak, odadan çıkarken ışığı kapatmak, evlerimizi muhafazalı bir şekilde inşa etmek, muslukların sorunsuz şekilde çalıştığından emin olmak, evden ayrılırken kombinin derecesini düşürmek gibi pratik uygulamalar sahip olduğumuz limitli kaynakların sürdürülebilirliğine katkı sağlar." önerisinde bulundu.
Tüketim kültürünü değiştirmeliyiz
Dr. Bulak, "Toplum olarak üretilen seviyenin üzerinde tükettiğimiz şu günlerde çevreye daha duyarlı bir birey olarak kullandığımız malzeme ve araçların geri dönüşümüne önem vererek ekosistemi korumalıyız. Özellikle çalıştığımız ve yaşadığımız mekanlarda verimlilik ilkelerine bağlı kalarak tüketim kültürünü değiştirmeliyiz. Atık oluşumunu en aza indirirken malzemeleri ve kaynakları kullanımlarının sonunda ürün döngüsüne geri döndürerek değerlerini mümkün olduğunca uzun süre korumayı hedeflerken döngüsel ekonomiye destek vermeye çalışan bireyler haline gelmeliyiz." dedi.
Bulak, bireysel ve firma düzeyinde kaynak tasarrufu ve verimliliğini dikkate almanın; sosyal, çevresel ve ekonomik boyutlarda topluma ve işletmelere faydalar üreterek kısıtlı miktarda olan kaynakların sürdürülebilirliğini sağlayacağını kaydetti. (İLKHA)