“Politika faizi indirilirse ne olur?” başlığıyla kaleme aldığı yazısında faizsiz finansal okuryazarlığın geniş kitlelere öğretilmesi gerektiğini belirten Dinç, “Çünkü mesele faizin oranı değil, kendisidir.” dedi.
Yeni Birlik Gazetesi Yazarı ve İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Yusuf Dinç, “Politika faizi indirilirse ne olur?” başlıklı bugünkü köşe yazısı şöyle:
“Politika faizi indirilirse ne olur? Gösterge olma özelliğini kaybeder. Piyasa da kendisine daha sağlıklı bir gösterge benimser. Başka bir şey olmaz. Çünkü mesele faizin oranı değil, kendisidir.
Yüksek faize karşı bir mantaliteyle faiz sorununun çözülebileceğini düşünmek hata olur.
Düşük faiz cari şartlarda “sermaye” zannedileni mağdur etmekten başka fonksiyon üstlenemez.
Hem mağdur olan zaten sadece sermaye zannedilenin sahipleridir. Yani kıt kanaat para biriktirmeye çalışan finansal okuryazarlığın dibindeki hanehalkıdır.
Bankacılıkla bu kesimin yarattığı mevduat en zengin kesime (asıl semayeye) transfer edilir. Kredi pazarındaki hedef kitle en pahalı evlerde yaşayan, en zengin otomobillerin, teknelerin, yazlıkların sahipleridir. Hanehalkından toplanan kaynak bunlara aktarılır.
Düşük faizle kredi bulmaları, zorlukla para biriktiren mudilerin parasıyla konforlarını artırmaktan başka anlam taşımaz.
Bu mağduriyetten kaçacak yol yöntem bilmeyen mudi de varlıklarını ilk fırsatta dövize çevirir. Bu da dolarizasyonu besler.
Yüksek faize karşı olunmaz faize karşı olunur. Hatta yüksek faize karşı olmak faizle yaratılan mağduriyetin sınırlarını zorlamaktır.
Borç alanların mağduriyeti edebiyatına artık yeter. Ajitasyona, arabesk yorumlara artık yeter. Düşük faizle zaten çok büyük oranda yatırımlar değil, cari sermayenin işletme giderleri yani tüketimleri finanse edilir.
Faize karşı olmak, sermaye birikimi sağlayan hanehalkının faizsiz finansal okuryazarlığını artırmaktan geçer. Faizsiz finansal okuryazarlık zavallı mevduat ve bono üzerine kurulan faizli okuryazarlıktan daha geniş bir kavram ve daha derin bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı faizsiz finans karşılayabilir.
Fakat bu denklemi çözemeyip faizsiz finansı dar bir segment olarak görenlerin yönettiği göz önüne alındığında Türkiye’nin faizsizlikten çok uzakta olduğu anlaşılabilir. Hatta faizsiz finansı yönetenlerin faiz okulu olarak konumlanan finansal okuryazarlık örgütlerinde yöneticilik yaptığı göz önüne alındığında gerçekten kuşaklar ve vizyonlar değişmeden faiz probleminin çözülemeyeceği ortadadır.”