İLKHA muhabirine, pandemi süreciyle birlikte hemen hemen dünyanın bütün ülkelerinde ekonomilerde küçülmelerin yaşandığını belirten Başaran, bu küçülmeleri gidermek adına özellikle Avrupa başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin piyasaya aşırı bir nakit pompalama yoluna gittiklerini söyledi.
Bununla beraber ülkelerin piyasalarını canlandırmak, enflasyon kaygılarını da ortadan kaldırmak için para politikalarının yanında farklı ekonomik stratejiler de uygulamaya başladıklarını ifade eden Başaran, bu farklı stratejilerinin yansımaları ve Türkiye’deki iç para politikalarının yansımalarının şu an ülkede döviz ve altın fiyatlarının yükselmesine neden olduğuna işaret etti.
Etkilerinin halen devam ettiğini vurgulayan Başaran, döviz kurlarının dalgalı olmasının hem üreticiyi hem tüketiciyi hem de yatırımcıyı tedirgin ettiğini kaydetti.
“Ham madde fiyatlarının artması girdi maliyetlerine yansıdı”
Son dönemlerde halkın daha çok yüksek oranda artan zam fiyatlarından şikayetçi olduklarına dikkat çeken Başaran, şöyle devam etti:
“Bu vatandaşı çok zor bir duruma sokmuştur. Haliyle vatandaş bunun sebeplerini soruyor. Bunun sebepleri bir değil birden çoktur. Pandemi sürecinde ülkeler ürettikleri malı satmak yerine stoklama yoluna gittiler. Piyasaya sürülen aşırı para politikası, bununla beraber ham madde fiyatlarının artışına sebep oldu. Ham madde fiyatlarının artması demek üretici için girdi fiyatlarının yüksek maliyete binmesi demektir. Bu da piyasadaki ürünlerin otomatikman yükselmesi demektir. Akabinde bu durum spekülatif hareketlerin doğmasına ve stokçuluk mantığının gelişmesine yol açtı.”
“Ürünlerin ithal edilmesi yüksek maliyetlere yol açıyor”
Özellikle üretim konusu olan ürünlerin üretimi için kullanılan teknik ve mekanik malzemelerin hemen hemen yüzde 80-90’ının ithal olarak geldiğini vurgulayan Başaran, bu durumun yüksek maliyetlere yol açtığını anlattı.
“Dolayısıyla üretici istediği gibi ürünü ortaya çıkaramıyor” diyen Başaran, “Bunun için bu döviz kurlarının dalgalı olması hem üreticiyi hem tüketiciyi hem de yatırımcıyı tedirgin ediyor. Bu durum rahat bir piyasa ortamını oluşturmuyor.” dedi.
“En önemli şey üretim alanlarını açmaktır”
Başaran, yapılması gereken en önemli şeyin üretim konusunda bir seferberlik ilan edilmesi olduğunu dile getirdi ve “Ülke olarak yapabileceğimiz en önemli şeylerden birisi de dışa bağımlılığı azaltmak, üretim alanlarını açmak, üreticiye ve çiftçiye destek olabilmektir.” diye ekledi.
“Üretimin devamlılığı için üreticiye destek verilmeli”
Gündemin bir diğer konusu gıda fiyatlarındaki artışa da değinen Başaran, “Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirttiği tarım kredi kooperatifleri marketleri politikası gündemde. Bence bu çok da sadra şifa olmayacaktır. Yine aynı şekilde etiketlere baskı yapmakta sadra şifa olmayacağını düşünüyorum. Ne yapılabilir? Yapılabilecek en büyük adımlardan biri üretime ve üreticiye, çiftçiye destek vermektir. Çiftçiye bir nefes, alan açalım ki ona üretimin devamlılığını sağlayabilelim.” vurgusu yaptı.
“Dışa bağımlılığı azaltmamız lazım”
Konuşmasında; traktör, gübre, ilaç ve tohumun da dışardan ithal olarak geldiğinin altını çizen Başaran, ithal olarak geldiği için döviz kuru üzerinden üreticiye bir maliyet bindirdiğini, bu durumun piyasada yüksek fiyatlarda ürün ortaya çıkmasına sebep olduğunu belirtti.
Hükümetin dışa bağımlılığı azaltması gerektiğini söyleyen Başaran “Hayvancılıkla ilgilenen çiftçimiz için yem olayı var. Yem de dışardan alındığı için bu da yüksek maliyetli oluyor. Bu da et ve süt ürünlerinde direk etki ettiği için yemde de dışa bağımlılığı azaltmamız lazım. Gıda ürünlerinde KDV olayı gözden geçirilebilir. Spekülatif ve stokçuluk mantığı için de denetimler yapılabilir. Haksız rekabete karşı marketler denetlenebilir.” ifadesini kullandı.(İLKHA)