Selahaddin-i Eyyubi Sempozyumunda Kudüs'ün kurtuluşu için "vahdetin" elzem olduğunu vurgulandı

​3'üncü Uluslararası Selahaddin-i Eyyubi Sempozyumuna katılan ümmetin farklı coğrafyasından âlimler, siyasetçiler ve direniş önderleri, Kudüs'ün ancak yine vahdet ile esaretten kurtulabileceğine dikkat çekti.

Ekleme: 05.10.2021 14:25:15 / Güncelleme: 05.10.2021 14:25:59 / Güncel / Diyarbakır Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

Selahaddin-i Eyyubi Enstitüsü'nün bu yıl üçüncüsünü düzenlediği Uluslararası Selahaddin-i Eyyubi Sempozyumu geçtiğimiz gün önemli mesajlarla son buldu.

Sempozyum vesilesiyle ümmetin farklı coğrafyasından âlimler, siyasetçiler ve direniş önderleri görüş ve fikirlerini paylaştı, Selahaddin'in İslam ümmetini birleştirmesindeki rolünü ele aldı.

Bir çok ülkeden alim ve önderler katıldı

Sempozyuma; HAMAS lideri Halid Meşal, İslami Cihad lideri Ziyad Nahale, Dünya Alimler Birliği genel Sekreteri Ali Karadaği, Hindistan Alimler Birliği Başkanı Selman Nedvi, Mısır Cemaat-i İslami Muhammed Sağir, Moritanyalı akademisyen Muhammed Muhtar Şankiti, Mısır İhvan-ı Müslimin yöneticisi Mithat Hattad, Pakistan Cemaat-i islami Merkezi Şura Üyesi Seyyid Bilal, İran Belucistan Ulema Heyeti Başkanı Mevlana Abdulhamid, Filistin Alimler Birliği başkanı Nevvaf Tekruri, Iraklı mütefekkir Hişam Bedrani, Afrika Alimler Birliği Başkanı Said Burhan, Tunuslu Kudüs Araştırmacısı Fethi Abdulkadir, Taliban yetkilisi Hac Muhammed Musa katılarak sunumlarını gerçekleştirdi.

"Eşin: Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin deneyiminin derinlemesine ele alınması bir ihtiyaçtır"

Sempozyumun açılış konuşmasını HÜDA PAR Dış İlişkiler Başkanlığını yürüten ve aynı zamanda kuruluşu ilan edilen Selahaddin-i Eyyubi Enstitüsü'nün Kurucu Başkanı Mehmet Eşin yaptı.

Eşin, "Selâhaddîn, mezhepçilik ve asabiyetle parçalanan İslam birliğini Kudüs davası etrafından birleştirmiş, kardeşlik şuur ve bilincini yeniden tesis etmiştir.  ‘Dostlarıyla uğraşanlar, düşmanlarıyla savaşamazlar’ sözü öylesine söylenmiş bir söz değil aksine bunun gereğini yapmıştır. Kudüs’ün istila altında ve Mescid-i Aksâ’nın varlığının tehlikede olduğu günümüz gerçekliğinde, Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin deneyiminin o günden bugüne etkileriyle birlikte, derinlemesine ve bir bütün olarak ele alınması bir ihtiyaçtır." dedi.

Gerek Batı dünyasında ve gerekse siyonist rejimin, Selâhaddîn-i Eyyubi üzerine çok derinlemesine araştırma ve analizler yapmakta olduğunu müşahede ettiklerini hatırlatan Eşin, "Haçlıların düştüğü duruma düşmemek, ümmet coğrafyasından yeni Selahaddinlerin çıkmaması ve çıktığında nasıl bir stratejiyle karşılık vereceklerinin arayışı ve yoğun çabası içindeler. Siyasi, askeri, siyasi, istihbarı, ekonomik ve sosyal alanlardaki yüzlerce uzmanlardan oluşan düşünce merkezlerinde bu stratejiyi oluşturmaya çalışmaktalar." diye konuştu.

Eşin, "Batı dünyası ve siyonist rejimde bunlar olurken İslam coğrafyasında buna denk bir araştırma ve çabanın olmadığını üzülerek gördük. Araştırma yapan çok kıymetli şahsiyetler olsa da kurumsal bazda bu alana tahsis edilmiş araştırma ve düşünce merkezleri yok ve var olanlar yetersizdir." diye belirtti.

Yapıcıoğlu: "İslam ümmeti bir bedenin azaları gibi hareket etmeyi başardığı zaman fetihlere imza atmış"

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da sempozyuma katılarak bir konuşma yaptı.

"Kuşkusuz Kudüs'ün Selahaddin tarafından fethinin, alelade bir sürecin neticesi olmadığını vurgulayan Yapıcıoğlu, "Olayın ayrıntılarına girmeden zafere giden süreçte Selahaddîn-i Eyyûbî’nin izlediği strateji ile ilgili birkaç hususun altını çizmek isterim." dedi ve şunları ekledi:

Evvela, Büyük Komutan Selahaddîn-i Eyyûbî fetih öncesi ciddi hazırlıklar yapmıştır. Önce kendisi buna inanmış, kavli ve fiili olarak kendisini büyük fethe hazırlamıştır.

Selahaddîn-i Eyyûbî, Kudüs’ün Müslümanların dağınıklığından dolayı esaret altında olduğunun bilincindeydi. Bu yüzden işe buradan başlanması gerektiğine inanıyordu. Belki de asıl fetih; dağılmış, parçalanmış İslam toplumunu yeniden bir araya getirip aynı hedefe doğru yürütmekti. Bu gerçekleşirse Kudüs ve Mescid-i Aksa çok daha kolay kurtarılacaktı.

Selahaddîn-i Eyyûbî 'Kılıçlarımız, Müslümanların değil, küffarın boyunlarında körelsin!' diyerek iç ihtilafların verdiği zarara dikkat çekmiş; etnik, mezhebi ve coğrafi farklılıklar gibi tüm aidiyetlerin bir kenara bırakılarak 'Ümmet üst kimliği' altında birleşmenin zaruretine vurgu yapmış, hatta uzun süre bütün enerjisini buna sarf etmiştir.

Büyük Komutan Selahaddîn-i Eyyûbî, bütüncül bir mücadele stratejisi ortaya koymuş, maddi ve manevi açıdan Müslümanları buna hazırlamıştır.

Yapıcıoğlu, Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın, İslam düşmanlarının güçlü oluşundan dolayı işgale uğramadığı, bilakis Müslümanların; kavmi, mezhebi ve bölgesel aidiyetlerini öncelemeleri ve asabiyetleri uğruna birbirlerine düşman kesildikleri için haçlılar tarafından işgal edildiğini söyledi.

Yapıcıoğlu, "Selahaddîn-i Eyyûbî’nin mücadele tarzından alınacak en güzel ders; büyük fetih öncesi yaptıklarında saklıdır. İslam ümmeti yekvücut, tek yumruk ve bir bedenin azaları gibi ahenk içinde hareket etmeyi başardığı zaman büyük fetihlere imza atmış, Allah’ın yardımlarına nail olmuştur." şeklinde konuştu.

Zamanla özünden uzaklaşan İslam ümmetinin, yozlaşan düşünceler, menfi hareketler, İslam’dan uzaklaşma, dost ve düşman tanımının karışması sebebiyle gerilemeye başladığını belirten Yapıcıoğlu, bunun sonucunda İslam topraklarının yeni işgallerle karşı karşıya kaldığını kaydetti.

Yapıcıoğlu, "İslam ümmetini çökerten en büyük işgal, yine Kudüs ve Mescid–i Aksa’nın elden çıkmasıyla sonuçlanan Filistin işgali oldu. Tefrika illeti Müslümanlar arasındaki bağları koparınca olanlar oldu ve neticede Kudüs ve Mescid-i Aksa 70 yıldan fazladır esaretten kurtarılmayı, daha doğrusu ümmetin içinden bir Selahaddîn’in çıkmasını beklemektedir." değerlendirmesinde bulundu.

Yapıcıoğlu, "Derdimiz belli. Ama çaremiz de belli. Unutmayalım ki biz çaresiz değiliz, elimiz kolumuz bağlı kalacak da değiliz. Hele hele önümüzde Selahaddîn gibi bir tecrübe varken asla ümitsiz olamayız." dedi.

Halid Meşal:  "Selahaddin'in zaferi, cihad ve direnişle yaptığını görüyoruz"

HAMAS liderlerinden Halid Meşal ise sempozyumdaki konuşmasında şunlara dikkat çekti:

"Selahaddin-i Eyyubi'nin hayatına baktığımızda ibret almak gerekir. İbret, anılardan, tarihten bahsetmek değildir. Selahaddin'in hayatına baktığımızda onun bu zaferi cihad ve direnişle yaptığını görüyoruz. Çünkü mukaddesatları, vatanı geri almak ve özgürleştirmek için gerçek yol budur.

Tabi cihad ve direnişin de bazı gereklilikleri vardır. Bunlar güç ve imkanları seferber etmektir. Özellikle mal, silah toplamak, devlet tasarruflularını seferber edip, büyük savaş için ümmetin birleşmesi gerekir.

İslam ümmetinde büyük hayırlar vardır. Selahaddin-i Eyyubi Hassas bir aşamada başarılı olmuş, modern anlamda siyasi coğrafyayı ve ümmeti güçlü konuma getirmiştir.

Selahaddin aynı şekilde de mücahit alimlere güvendi ve camileri Müslümanların hayatındaki rollerine geri döndürdü ve insanlar arasında adil yargı sistemini düzeltti. Müslümanlar arasında vakfın sünnetini canlandırdı, böylece herkes zafere ortak olacaktı. Ve böylece kurtuluş bütün bir ulusun projesi haline gelecekti."

Ziyad Nahale: "Selahaddin yeni nesille ümmeti özgürleştirip, savaşlar yaptı"

İslami Cihad Lideri Ziyad Nahale ise konuşmasında Filistin halkının, ümmetin mukaddesatını savunduğunu, onlar için kendilerini feda ettiğini belirtti.

Selahaddin-i Eyyubi'nin, Mescid-i Aksa'nın özgürlüğünün timsali olduğunu söyleyen Nahale, "Davanın farkında olan ve psikolojik, fikri, askeri yünden yeterli yeni bir nesil hazırladı. O yeni nesille ümmeti özgürleştirip, savaşlar yaptı." dedi.

Nahale, "Selahaddin savaş çabalarının finanse edebilecek, Mısır ve Sudan'daki ekonomik ve finansal koşulları düzeltecek, tekelleşmeyi önleyecek, bilimi teşvik edecek ve bundan askeri yetenekleri geliştirmek için yararlanacak kalkınmayı sağladı. Korkakların ve düşmanlara tavizlerin verildiği bir zamanda orduları seferber etti, milleti birleştirmeye, ihtilafları ve çekişmeleri aşmaya, mezhepçiliği ve hoşgörü ruhunu ümmet arasında yaymaya çalıştı.  Bu konuda rabbani alimler ona destek çıkarak iş birliği içerisinde İslam birliğini sağladı." diye konuştu.

Ali Karadaği: "Tevhidden tahrire, cihattan gayrete…"

Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Karadaği, Selahaddin-i Eyyubi'nin Kudüs'ü özgürleştirdikten sonra çıktığı ilk hutbede şunları söylediğini aktardı:

Allah'a hamdolsun yardımıyla Müslümanları izzetli yaptı. Şirki de kahrıyla zelil etti. İşleri kendi emriyle tasarruf etti. Nimetini şükrüne karşı verdi. Kafirleri de tuzağına düşürdü. Adaletiyle günleri devletlere döndürdü. Sonuç ise muttakilere fazlıyla verdi.

Selahaddin Eyyubi'nin planlama metodolojisini incelemeye ve onun yolunu takip etmeye çağıran Karadaği, "Bunlar, 'Tevhidden tahrire (özgürlüğe)' ve 'cihattan gayretedir.' Bunlar hala mücahitlerin ve bugüne kadar direnişin sloganlarıdır.  Tevhitten kastı Allah'ı birlemektir. Ondan da ümmetin birliği çıkar. Bu mukaddes topraklarda zafere ulaşacak olanlar sadece Allah'a kulluk edenlerdir. Bu kulluk üzerine ve savaş gerekliliğinde ümmetin birleşerek müstekbir ve zalimlere karşı tek vücut durarak zafere ulaşırlar. Özgürlükten kastı da Mescid-i Aksa'yı özgürleştirme anlamında kullanmıştır. Zilleten çıkıp, şerefe ulaşmak anlamında kullanmıştır." diye konuştu.

 

Sempozyum sonuç bildirgesiyle son buldu

Sempozyumda diğer katılımcıların sunumlarının ardından 10 maddelik sonuç bildirgesi paylaşıldı.

Sonuç bildirgesinde şu maddelere dikkat çekildi:

1. Selâhaddîn-i Eyyûbî, sadece Kudüs fatihi değildir;  aynı zamanda İslam’ın ikinci beş yüzyılında İslam birliğinin önderidir. Ona Kudüs fatihliği unvanını kazandıran, Onun İslam birliği önderliği vasfıdır. Bu yönünün daha çok anılması, daha çok işlenmesi gerekmektedir.

2. Selâhaddin, İslam dünyasında genel anlamda biliniyor, tanınıyor ve seviliyor. Bu önemli olmakla birlikte,  kadın, genç ve çocuklarıyla Müslümanların bütün kesimlerinin onu daha iyi tanıması için daha çok program gerçekleştirmeliyiz. 

3. Selâhaddin’in örnek alınmasını sağlayacak, başka bir ifadeyle günümüz Selâhaddinlerinin yetişmesine vesile olacak bir müktesebat hazırlamalı ve ona uygun eğitim programları gerçekleştirmeliyiz.

4. Kudüs ve Mescid-i Aksa, Müslümanların ortak mukaddesatıdır. Onun güven ve emniyete kavuşması İslam âleminin güven ve emniyete kavuşmasıdır. Onun özgür olması İslam ümmetinin özgürlüğüdür.  Öyleyse ümmet bir bütün olarak Kudüs davası içinde yer almak durumundadır.

5. Bugüne kadar Kudüs ve Mescid-i Aksa, her daim Müslümanların gündeminde oldu. Lâkin Kudüs için gündemde olmak yeterli değildir. Kudüs’ü mevcut esaretinden kurtaracak olan, İslam dünyasının bir Kudüs davasına sahip olmasıdır. Bunun için, bütün İslam dünyasını kapsayan bir Kudüs stratejisi geliştirilmeli; o stratejiyi gerçekleştirecek, zamanlaması sağlam projeler yapmalıyız.

6. Kudüs’ü mevcut esaretinden kurtaracak olan şuurlu bir İslam gençliğidir. Değişen dünyamızda gençliğe Kudüs davasının kavratılması ve gençlikte Kudüs bilincinin oluşturulması için çok yönlü çalışmalara ihtiyaç vardır.

7. Filistinler, Selâhaddin’in varisleridir. Filistin halkını, Filistin ve Kudüs davasında yalnız bırakamayız. Kudüs’ün özgürlüğüne giden yol, Filistin halkını desteklemekten geçmektedir.

8. Bu yıl Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nin direnişi,  Mescid-i Aksâ’nın işgal planına karşı Filistin halkının cansiperane mücadelesi ve siyonist saldırılara karşı Gazze merkezli Seyfulkudüs harekâtı, siyonizmin emellerinin önüne geçmenin mümkün olduğunu bir daha göstermiştir. Ümmetin dikkatini Kudüs mücadelesine bir kez daha yöneltip dünyadaki vicdan sahiplerinin takdirini kazanan bu direniş ve savaş, Kudüs’ün özgürlüğü yolunda bir dönüm noktasıdır. Bu direniş, siyonizmin yaşlanıp tükendiğini, İslamî direnişin ise gençlik enerjisiyle yükselmekte olduğunu kanıtlamıştır. Ümmete umut veren o mücadele ve savaşın şehidlerini rahmetle anıyoruz.

9. Filistin’in umutları yenileyen direnişine karşı, ne yazık ki İslam dünyasında bazı siyasiler, Müslüman halkın iradesi dışında siyonist rejimle normalleşme adı altında ihanet çalışmaları yürütmektedirler. Bu projeler, akim kalmaya mahkûmdur. İslam dünyasının bağrından siyonist hançerin varlığı, asla normalleşmeyecektir. Esas olan, Kudüs davasına yapılan katkılar üzerinde odaklanmaktır.  Fakat ümmetin uyanışı için, ihanetin kirli ellerini de teşhir etmeliyiz.

10. Birliğimiz, kurtuluş yolumuzdur. Kudüs’ün kurtuluşuna giden yol, ittifakımızdan geçer. Ümmet içinde ittihada, vahdete hizmet edecek her adım, Kudüs’ün de kurtuluşuna hizmet edecektir. İslam âlemi, Selâhaddin misalinde olduğu gibi, İslam düşmanlarına karşı ittifak içinde hareket etmelidir." (İLKHA)



Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar