Allah’ın son Peygamberini örnek almalıyız

Dünya hızlı şekilde değişmektedir. Gelişen teknoloji ile insan hayatı da değişmektedir. Artan hastalıklar, değişen iklimler, çöken ahlaklar neyin habercisidir? Değişen zaman değil, insan değişmiştir.

Ekleme: 12.09.2021 12:20:37 / Güncelleme: 12.09.2021 12:20:37 / Analiz
Destek için 

Riyad Makaev – Doğruhaber/Analiz

Bildiğiniz gibi, dünya her yönden çok hızlı değişmektedir. İklim değişikliği, artan nüfus, gelişen teknolojiler ile birlikte insanlığın dünyaya olan bağlılığı da artmaktadır. “Eski kafalı” dediğimiz nesil pek kalmadı. Artık, daha çok dünyaya önem veren, daha çok dünyayı düşünen yeni bir nesil dünyaya hakim olmaya başladı. Özellikle İslam dünyasında zuhur eden bu değişiklik Batı’da zaten yüz yıllarca devam eden bir gerçekliktir. Daha seksenli ve doksanlı yıllarda İslami hayatı isteyen ve şeriat ile yönetilmeyi isteyen nesil, Batı’nın dayatmasıyla, teknolojinin gelişmesiyle birlikte bir “demokrasi hastalığına” yakalandı. Müslümanlar tıpkı Batılılar gibi dünyevi kazancına daha fazla, uhrevi kazancına ise az önem vermeye başladı. Bu büyük  tehlikenin, doksanlı yılların sonunda İslam alimleri farkına varmışlardı ama; önüne geçemedik ve önlemler alamadık. Bugün neticesini görüyoruz... İstisnalar her zaman vardır ama; genel durumu istisnalar değiştirmez.

Bir adetim vardır, senelerce her cuma hazırlanan ve imamlara gönderilen hutbeleri okurum, sadece Türkiye’de değil, diğer İslam ülkelerinde okunan hutbeleri de takip ederek okumaya gayret ederim. Okuduğum hutbelerde yıllarca hep güncel konular üzerine hutbe okunur... Tebliğ amacını taşıyan hutbe çok nadir olur. İnanın, çoğu cuma hutbesi “siyasi bir hutbe” ya da “ticari bir hutbe” hükmündedir. Yani, İslam dünyasında artık mabetler bile farkında olmadan dünyevi kazançlara alet edilmiştir. Dünyevi düşüncemiz, uhrevi düşüncemizden daha ağır basmaktadır. Artan ev kiraları konusunda hutbe neden okunmasın... İslam ülkelerindeki cenaze törenlerine, düğün merasimlerine bakarsak bile farkına varmak mümkündür. Zenginlerin, tanınmışların cenazesi ya da düğünü “muhteşem” olur... Fakirlerin cenazesini ve düğününü biliyoruz...

Siyaseti ve ticareti bir birine karıştırmışız. Halkın “hizmetkarı” olmaya aday olan, siyasete girdiği zaman halkın efendisi oluyor. Tüccarlar siyasetçileri, siyasetçiler tüccarları destekliyor. Demek istediğimi herhalde herkes anlıyor...

Faiz sistemi devam ediyor. Faizle ev almak, araba almak artık normal görünüyor. İslami bankalar çoğalıyor ama; Batılı banka sistemi ile çalışıyorlar... Batılıları her alanda önüne İslam kelimesini koyarak taklit ettik. İslami Parti; İslami Bankalar; İslami Hoteller; İslami Okullar; İslami Televizyon Kanalları; İslami Turizm; İslami Moda; İslami Tıp; İslami köftemiz bile var... En iyi İslami Üniversiteler paralı okutuyor. Vakıflar ve dernekler para kazanıyor, tabi ki fakirlere yardım etmek için...! Camilerimiz çoğalıyor ama; camiye gidenler azalıyor. Yeni İslami Üniversiteler ve İmam Hatipler açılıyor ama; deistler çoğalıyor. Her evde artık Kur’an-ı Kerim bulunuyor ama; Allah’ın hükmü hiç bir yerde geçmiyor. Yanlış anlaşılmasını istemem, sadece Türkiye’de değil, tüm İslam dünyasından bahsediyorum. Türkiye’de bir sürü cemaat ve tarikat var ama; başka Müslüman ülkelerde daha fazla cemaat ve tarikat var. İslami siyasi partiler çoğaldı ama; Batı’dan kopyalayarak alınan yasalar değişmiyor...

Hz. Peygamberi çok seviyoruz ve salat-ı selam getiriyoruz ama; hiç ondan örnek almıyoruz. Dediğimiz gibi, istisnalar kaideyi bozmaz... Hz. Peygamberimizin hayatına bir göz atınız, demek istediğimi anlarsınız. Ticaretimizde, siyasetimizde, aile hayatımızda, komşularla ilişkilerimizde ve uluslararası ilişkilerde örnek olan bir Peygamberimiz var. Sadece salat-ı selam getirerek Allah’ın Peygamberine tabi olunmaz. Sünnet denince sadece sakalı bırakmak ya da sünnet namazını kılmak anlaşılmasın... Sünnet, Peygamberimizin her alanda yaptıklarını kapsar. Özellikle, yaşam biçimi ve hayat tarzı. Yavaşlayalım... Hayatımız çok hızlı akmaya başladı. Dünya sevgisi bizi yanlış yöne çekmesin. Düşünün... Onların (Hz. Peygamberin ve onun sahabelerinin) yiyeceği arpa ekmeği, kuru hurma, kuru üzüm iken ve geceleyin üzerine yattığı hasırdan örülmüş bir kilim iken onlara şu ayet-i kerime nazil oldu, “Sonra, yemin olsun ki, o gün (size verilen) her nimetten sorulacaksınız”. (Tekâsür Suresi, 102/8).