Söz konusu programda sunucunun ırkçı bir tavır sergilemesinin yanı sıra bu tür yayımların toplumun ahlaki değerlerini hedef almasıyla beraber aile yapısına zarar verdiğini söyleyen Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Davut Işıkdoğan, bu tür yayımların açık bulundurulmasının toplum üzerinde oluşturduğu tahribatlara dikkati çekti.
Aile yapısına zarar veren, toplumun ahlaki değerlerinden uzak film, dizi ve programların bilinçli bir şekilde yayımlandığının altını çizen Işıkdoğan, buradaki amacın toplumu İslami değerlerden uzaklaştırmak olduğuna vurgu yaptı.
Doç. Dr. Davut Işıkdoğan
Bahsi geçen sözde aile programının aslında aileyi tahrip eden programlar olduğunu kaydeden Işıkdoğan, "Bunlar aileyi tahrip etmekle kalmayıp zaman zaman hadlerini aşarak çok farklı konulara da giriyorlar. Özelikle geçenlerde özel bir televizyon kanalında Kürtçe konuşulmasına izin verilmeden dışlayarak hakaretvari bir ifadeyle dışlamak cahil kafa ürünü bir yaklaşım tarzıdır. Hâlbuki ülkemizde bunlar aşıldı. Devlet bile şu anda Kürtçe yayın yapan bir TV kanalı açmış durumdayken birilerinin kraldan çok kralcı kesilmesini acınacak bir durum diye nitelendiriyorum." dedi.
"Farklı projelerle insanların İslam dışı bir yaşantıya yönelmesi için planlı bir şekilde çalışılıyor"
Yayımlanan programlarda olumsuz izlenim bırakan sunucu veya katılımcıların fazla gündem edilmemesi gerektiğini belirten Işıkdoğan, "Böyle insanlara çok izahat yaparak kıymet atfettiğimizde başka türlü havalara girmeye başlıyorlar. Onun için bırakalım cehaletleriyle otursunlar. Burada işin topluma yansıması boyutu var. Toplumdan ricamız; bir sözü kim, kime, nerede ve hangi makamda söyledi? buna bakmak lazım. Söyleyen kişiye bu noktada ne kadar değer atıf ediyorsak söylediği sözlere de bu kadar değer atfedelim." ifadelerini kullandı.
Tasvip edilmeyen programların yayımlanmasındaki asıl amaca değinen Işıkdoğan, Türkiye Müslüman bir ülkedir. Türkiye'de farklı projeleri olanlar hakikaten insanların İslam dışı bir yaşantıya yönelmesi için çok planlı bir şekilde çalışıyor. Bunu aileye katkı bağlamında ortaya koyup aslında bir suç nasıl işlenir, eş nasıl aldatılır veya öldürülür gibi bu noktada eğitme gayeleri vardır. Bu gaye yoksa da şu anda meydana getirdiği işlev açısından böyle yürüyor." şeklinde konuştu.
"Yayımlanan dizilerde ortaya konan bütün yaklaşımlar, aileyi baltalamaya dönüktür"
Yayımlanan dizi ya da programların kişiler üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri aktaran Işıkdoğan, "Türkiye'de bir dönem mafyayı anlatan bir dizi vardı. Yaklaşık 2 yıl geçtikten sonra çoğu gencimiz mafya gibi giyinmeye başladı. Bu noktada toplumun tamamına nüfuz eden iletişim kanalları ve televizyon çok önemlidir. Bir konu ortaya konuluyorsa neticesi ne olacak? ucu nereye dokunacak? Kime ne etki edecek? buna bakmak lazım. Özelikle bu aile programları ve yayımlanan dizilerde ortaya konan bütün yaklaşımlar, aileyi baltalamaya dönüktür. Bu tür programlarda sunucular birer kahraman gibi anılıp 'şu olayı da çözdü' denilerek sahneye davet edilen insanlara, 'yaptığınız yanlışları haykırın' deniliyor. Bunları yapmak veyahut da planlamak isteyen kişilere aslında örnek oluyor." diye belirtti.
Işıkdoğan, "Bu tür programlarda toplumun dikkat etmesi noktasında bir altyapıya sahip olmalı. En mütedeyyin aileler bile bu tür programların yayınlanacağı saati bile sabırsızlıkla bekliyor. Belli bir zaman sonra efradında nelerin dönüşebileceğinin farkında bile değil. Bunu fark etmediği için de o anda vakit kaybettirmek için izliyor. Burada RTÜK ne yapıyor? En küçük bir yanlış siyasi söylemde veya devletin kurumuna yönelik meselelerde hemen devreye girip cezalandırma yaparken bu tarz programlarla milleti etkileyen, toplum ahlakını dejenere eden ve dinamit yerleştiren programlarda çok daha hassas davranılması gerekiyor." dedi.
"Uygunsuz program ve yayımlar RTÜK'e bildirilmelidir"
Uygunsuz programların CİMER üzerinden şikâyet edilmesi gerektiğini hatırlatan Işıkdoğan, ahlaki değerlerin ayaklar altına alındığı yayımların RTÜK'e bildirilmesi ve söz konusu bu kurumun ilgili yayımı analiz edebilecek; sebep, sonuç ve ortaya koyulan meseleleri değerlendirebilecek kişiler tarafından ciddi bir muhakemeye tutup tavır alması gerektiğini söyledi.
Yayımlarda olumsuzlukların yanında olumlu yönlerinde olduğunun altını çizen Işıkdoğan, "Televizyonda çizgi filmlerinden aile programlarına kadar yayınlanan programlar var. Bazı dizilerde çok ciddi hassasiyetler, mesajlar ve dini referans alarak ortaya koydukları şeyler var. Bir dizi içerisinde Kurban Bayramı'nda kurbanın kesilmesi gerektiği ve kurbanın aslında sadece kan olmadığı, insanların hem Allah'a yaklaşması hem de birbirine yaklaşması olarak değerlendirmesi gerektiğini ifade eden çok eğitici bir rolü vardır." ifadelerini kullandı.
Programların, kendi içerisindeki bilinç altı mesajları kişinin doğru birey olmasına hizmet edecek tarzda planlaması gerektiğini belirten Işıkdoğan, "Ana hedef olarak aileyi alıyorsa eğitici programlar yapılmalı, aileyi yıkan programlar değil. Dizilerde; toplumun birbirleriyle dayanışmayı, yardımlaşmayı, hukukuna riayet etmeyi, anne-babaya karşı hürmeti ve komşuluk haklarını vurgulayan mesajların yer alması lazım." şeklinde konuştu.
"Nesil, cinsiyetsizlik tarzında normalleştirilmeye çalışılıyor"
Film veya programların izlenmesinde aileye düşen sorumlulukları da hatırlatan Işıkdoğan, "Özellikle ailelere buradan çok iş düşüyor. Televizyonlardan ziyade Youtube kanallarında küçük çocukların ilgilerini çeken çok ciddi programlar yapılıyor. Bunların süzgeci ailenin kendisidir. Ailelerin çocukları üzerinde birer gözetleyici olmaları gerekir." diye belirtti.
Özellikle film veya dizilerdeki karakterlerin giyimleriyle veya çizgi filmlerdeki arka efektlerle izleyici üzerinden farklı algılar oluşturulmaya çalışıldığına dikkati çeken Işıkdoğan, şunları söyledi:
"Allah insanları kadın ve erkek olarak yaratmıştır. Bir film veya dizide kadın ve erkeğin giyim tarzına dikkat edilmelidir. Şu anda bunlarla ilgili çok ciddi anlamda dejenerasyon var. Cinsiyet eşitliği ve cinsiyetsizlik tarzında normalleştirilmeye çalışılıyor. Mütedeyyin dediğimiz aileler içerisinde bile kız ve erkek çocuklarına kendi rollerini hatırlattığımız da 'ya baba bu kadar da mı?' demeye başladılar. Bunların hepsi aslında planlanmış şeylerdir. Diziler yoluyla insanlara büyük projelerin dayatılması, gök kuşağı renklerinin her türlü oyuncaklarda ortaya konması veya dizi içerisinde arka plan olarak ortaya konulması olayıdır. Bu, normalleştirmek istenen bir olgudur ve bunun için de ailelerin çok dikkatli olmaları gerekmektedir." (İLKHA)