Adiyat suresi okunuşu Adiyat suresi Arapça Türkçe okunuşu Adiyat suresi anlamı meali Adiyat suresi tefsiri

Adiyat suresi adını surenin ilk ayetinde geçen ve anlamı soluk soluğa koşan atlar anlamına gelen kelimeden almıştır. Kur’an-ı kerimde 100. Sırada olan surenin anlamı insanların bu dünyadaki ve ahiretteki durumları hakkında önemli konulara dikkat çekiyor. Peki; Adiyat suresi okunuşu Adiyat suresi Arapça Türkçe okunuşu Adiyat suresi anlamı meali Adiyat suresi tefsiri nedir?

Ekleme: 28.08.2021 18:03:34 / Güncelleme: 28.08.2021 18:03:34 / İslam
Destek için 

Adiyat suresinde insanların mal sevgisinde aşırıya kaçtıkları ve ahiret hayatı için hazırlık yapmadıklarından bahsedilir. İnsanların bu nankör hallerine kendilerinin de şahit olduğu ve ahirette kalplerinde besledikleri dahil her şeyin ortaya çıkarılacağı anlatılır. Bu haberde, Adiyat suresi okunuşu Adiyat suresi Arapça Türkçe okunuşu Adiyat suresi anlamı meali Adiyat suresi tefsiri gibi merak edilenleri bulabilirsiniz.

Adiyat suresi okunuşu

Bismillahirrahmânirrahîm.

1- Vel adiyati dabha

2- Fel muriyati kadha

3- Fel muğırati subha

4- Fe eserne bihı nak'a

5- Fe vesatne bihı cem'a

6- İnnelinsane li rabbihı le kenud

7- Ve innehu ala zalike le şehıd

8- Ve innehu li hubbil hayri le şedıd

9- E fe la ya'lemü iza bu'sira ma fil kubur

10- Ve hussıle ma fis sudur

11- İnne rabbehüm bihim yevmeizin le habir

Adiyat suresi anlamı Adiyat suresi meali

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.(1-6)

Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir. (7)

Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır.(8)

Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her halinden mutlaka haberdardır.;(9-11)

Adiyat suresi Arapça Türkçe okunuşu

Adiyat suresi tefsiri

(1-5)

Savaş sırasında düşman üzerine saldıran atlar tasvir edilmekte ve eski savaşların insandan sonra en önemli unsuru olması dolayısıyla atlar üzerine yemin edilmektedir. Yeminin amacı, böylesine yararları bulunan ve insanların en çok sevdiği mallardan olan atları onlara bağışlayanın Allah olduğuna işaret etmek, o günün insanının gözünde çok değerli olan bu varlıklar üzerine yemin ederek müteakip âyetlerdeki mesajın gerçekliğine ve önemine dikkat çekmektir.

(6-8)

Burada “insan” kavramıyla genel olarak insan türünün kastedildiği, çünkü bütün insanlarda bu tür olumsuz özelliklerin az çok bulunduğu belirtildiği gibi (bk. İbn Âşûr, XXX, 502-503), özellikle hidayetten nasibini alamamış insanların söz konusu olduğu da söylenmiştir. Râzî, bu ikinci yorumun çoğunluğun görüşü olduğunu belirtir (XXXII, 67). Bu âyetler, söz konusu insanların tabiatlarına yerleşmiş bulunan Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük, kadir bilmezlik, mal biriktirmeye düşkünlük ve nimetin şükrünü yerine getirme vecîbesini umursamama gibi olumsuz özellikleri ortaya koymaktadır. 6. âyetteki kenûd kelimesinin bir hadiste şöyle açıklandığı rivayet edilir: “Öyle bir nankördür ki yalnız başına yer, kölesini döver, malî görevlerini yerine getirmez” (Taberî, XXX, 180). 7. âyet insanın kendisinin de bu nankörlüğünün farkında olduğunu, buna bizzat kendi vicdanının da tanıklık ettiğini belirtmektedir. Âyete “Şüphesiz buna Allah şahittir” mânası da verilmiştir (Taberî, XXX, 180). Bu takdirde âyet Allah’ın verdiği nimete karşı nankörlük edenler için bir uyarı anlamı taşır. Fakat birinci mâna bağlama daha uygundur. Âyete ayrıca “Nankör kişi âhirette kendi aleyhine şahitlik edecektir” şeklinde de mâna verilebilir (Elmalılı, IX, 6021). “Mal” diye tercüme ettiğimiz 8. âyetteki hayır kelimesini Râgıb el-İsfahânî, “akıl, adalet, fazilet, faydalı nesne gibi genellikle insanların rağbet ettiği şey” şeklinde tarif etmiştir (Müfredâtü’l-Kur’an, “hyr” md.). Eski Araplar’da kelime sıklıkla “mal” ve özellikle “at” anlamında kullanılmaktaydı. Burada “çok mal, servet” mânasında kullanıldığı anlaşılmaktadır.

(9-11)

Dünya menfaati ve servet biriktirme hırsıyla cimrilik ve nankörlük eden kimse bu haliyle aslında kendisine ne derece kötülük ettiğini düşünmeye davet edilmekte ve uyarılmakta; aksi halde o kişinin, kıyamet gününde, kabirlerde gömülmüş bulunanların dışarıya fırlatıldığı, bütün gizliliklerin ortaya döküldüğü (bk. Târık 86/9), kalplerde saklı gizli tutulan niyetler ve maksatların bile açığa çıkarıldığı zaman perişan olacağı bildirilmektedir. “Kalplerde gizlenenlerin ortaya konması”, niyet halinde kalıp eyleme dönüşmeyen kötü düşüncelerin mutlaka cezalandırılacağını değil; davranışların dayandığı niyet ve yöneldiği amaçların değerlendirileceğini ifade etmektedir. Bununla birlikte iyice tasarlanıp karar verilmiş, ancak imkân ve fırsat oluşmadığı için yapılamamış kararlara “kalbin amelleri” denilmekte, bunların da karşılığını bulacağı belirtilmektedir (meselâ bk. Gazzâlî, İhyâ, IV, 373-375). 11. âyette “İşte o gün (anlayacaklar ki) rableri onlardan tam mânasıyla haberdardır” buyurulması, Allah Teâlâ’nın onların niyetlerini ve yaptıklarını önceden bildiği gibi kıyamet gününde de her şeyden haberdar olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü O’nun ilmi sonsuzdur, hiçbir şeyden gafil değildir, gizli olanı da âşikâr olanı da, öncekini de sonrakini de bilir. Dünyada verdiği nimetlere karşı nankörlük ve cimrilik ederek bu nimetlerden Allah yolunda harcamamış olan kimselerin yaptıklarından da mutlaka haberdardır ve âhirette bunu gösterecek, yapılanların karşılığını da verecektir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:673