Diyarbakır'da Covid-19 tedavisi gördüğü hastanede Rabbine kavuşan merhum Fesih Güler Hoca'nın vefatının birinci yıl dönümünde onun ahlakını, hassasiyetlerini ve davasına olan sadakatini anlatan yakınları, kendisinin aile içerisindeki tüm ilişkilerinde Allah Resulü'nü rehber edindiğini söyledi.
Merhum Güler'in aile içi diyaloğu, eşi ve çocukları üzerindeki İslami hassasiyeti, başta kendi ailesi olmak üzere yakın çevresindeki insanlarla olan muhabbet ve sevgisini anlatan oğlu Hüseyin Güler, babasının ibadet, güzel ahlak ve İslami endişe konularında kendilerine sık sık telkinlerde bulunduğunu ifade etti.
Güler, "Babam gerçekten halim, selim ve samimi bir insandı. Hata yaptığımızda, hatalarımızı düzeltmemiz için biraz sert olurdu. Namaza olan ilgisi çoktu. Namaz, onun olmazsa olmazıydı. Hastayken namazını ruhsatla değil, azimete her zaman önem gösterirdi. Evde olduğumuzda bizi sabah namazına kaldırır ve cemaatle namaz kıldırırdı, taviz vermezdi. Coronavirus dönemlerinde tefsir, siyer ve mukabele gibi derslerimiz olurdu." dedi.
Hüseyin Güler
"İlme zaman ayırır ve bize de aynı yönde telkinlerde bulunurdu"
Merhum babasının Kur'an eğitimine önem verdiğini dile getiren Güler, "Kendisi Kur'an aşığıydı ve Kur'an'ımızı düzeltmemiz için elinden geleni yapardı. Kendine vazife olarak her gün düzenli bir şekilde bir cüz Kur'an okurdu. Babam kitap, tefsir, hadis ve Kur'an'ı Kerim okumak için kendine vakit ayırır ve bizimde böyle olmamızı isterdi." şeklinde konuştu.
İslami hassasiyetinden dolayı kendisine medrese eğitimini uygun gördüğünü söyleyen Güler, "Medresemi bitirdikten sonra babam İslami ilimleri okumam için Ürdün'e gönderdi. İslami hassasiyetinden dolayı her yönüyle Allah'a adanmamızı ve gelişmemizi isterdi. Ben onun ibadetlerine aşıktım. Ezan okunur okunmaz namaza durur, oruç tutamadığında kendinde eksiklik hissederdi." ifadelerini kullandı.
"Babam, bize davasını miras olarak bıraktı ve biz de onun davası için çalışacağız"
Merhum Fesih Hoca'nın ev içerisinde muhabbet ehli olduğuna dikkati çeken Güler, "Biz evde kaldığımızda sıkılırdık ama babamın evde olduğu zamanlarda hiç sıkılmazdık. Babam şakacı biri olduğu için insanı motive ederdi. Kardeşlerim bir yaramazlık yaptığında esprili bir tavırla onları uyarırdı. Evde sanki bir bayram havası vardı. Herkesin babası çocuklarına bir miras bırakır. Benim babam da bize 'size mal ve mülk değil, davamı miras bıraktım' derdi. Onun için en değerli olan şey davasına olan aşkı ve hizmetleriydi. Kendisi de bize davasını miras olarak bıraktı ve biz de onun davası için çalışacağız." dedi.
Nesih Güler
Kardeşinin çocukluğu, eğitim dönemi, İslami çalışmaları ve bu süreçlerde çektiği sıkıntıları aktaran ağabeyi Nesih Güler, "Fesih Hoca 6-7 yaşına kadar köyde kaldı, daha sonra Çınar'a taşındı. Çınar'da okuluna devam eden kardeşim, liseyi bitirdikten sonra Dicle Üniversitesi Fen Fakültesinde Fizik Öğretmenliği Bölümünü okudu. Üniversiteden mezun olduktan sonra fizik öğretmeni oldu." dedi.
"Yaptığı çalışmalarla birçok gencin İslami açıdan bilinçlenmesine vesile oldu"
Fesih Hoca'nın güzel ahlakından bahseden Ağabey Güler, "Her kesimin kendisinden razı olduğu yumuşak huylu, arkadaşları ve çevresi tarafından sevilen bir insandı. İlim tahsilinde özellikle lise yıllarında İslami kitaplar okuyarak bilinçlenmeye başladı, İslami sohbet ve derslere katıldı ve daha sonra kendi yaşıtlarıyla İslami çalışmalarda bulundu. Yaptığı çalışmalarla birçok gencin İslami açıdan bilinçlenmesine vesile oldu. Çınar'dan sonra Diyarbakır'a yerleşti." ifadelerini kullandı.
Öğretmenlik sürecini anlatan Ağabey Güler, "Öğretmen olduktan sonra Dicle'nin bir köyüne atandı. Orada fazla kalmadı ve İslami mücadelesinden dolayı öğretmenlikten istifa etti. O dönemlerde İslami çalışmalarına yoğunlaşırken 2000'li yıllarda kendisine ve dava arkadaşlarına operasyon yapıldıktan sonra yakalanıp cezaevine girdi. 4 buçuk yıl cezaevinde kaldı. Cezaevinde kaldığı süre içerisinde de İslami davasını sürdürdü ve İslami ahlakıyla örnek oldu." şeklinde konuştu.
"Gecesi gündüzüyle bu dava için mücadele etti"
Hoca'nın cezaevi sürecinde birçok işkence ve eziyetlere maruz bırakıldığından böbreklerinin iflas ettiğini söyleyen Ağabey Güler, "Daha sonra böbrek nakli yapıldı ve bu nakil işleminden sonra bünyesi zayıfladı. Fakat Fesih Hoca yine mücadelesinden vazgeçmeyerek davasını sürdürdü. Bir an olsun 'ben rahatsızım, ben çok fazla çalışıp kendimi yorsam risk oluşur' demedi, gecesi gündüzüyle bu dava için mücadele etti." diye belirtti.
Fesih Hoca'nın çevresine örnek bir kişilik sergilediğinin altını çizen Ağabey Güler, "Kendisi benim öz kardeşim olmasına rağmen ona gıpta ile hayranlık duyuyordum. Hayatı ilim öğrenme ve öğretmekle geçti. Anne ve babamıza bizden daha fazla duyarlıydı. Onları sürekli ziyaret eder, kendi evine götürürdü. Anne ve babam Diyarbakır'a gelmek istememelerine rağmen onları ikna ederek Diyarbakır'a getirir, evine götürürdü." ifadelerini kullandı.
"Fesih Hoca ve dava arkadaşlarında sahabelerdeki samimiyet ve ihlası görüyorduk"
Ağabey Güler, "Fesih Hoca sahabe hayatını örnek almıştı. Nasıl ki daha önce bizler sahabeleri örnek gösteriyorsak Fesih Hoca ve dava arkadaşlarına baktığımızda da sahabelerdeki o samimiyet ve ihlası görüyorduk onlarda. Kendisiyle cezaevinde kısa bir dönem beraber kaldık. Geceleri kalkar teheccüd namazlarını kılar, ibadet ederdi. İnşallah Rabbim kendisinden razı olmuş bir şekilde huzuruna almıştır diye ümit ediyoruz. Çünkü o İslam davasına kendini feda etti. Mesleğini, rahatını, huzurunu sadece İslam davası daha çok yayılsın, insanlar İslam'dan daha çok haberdar olsun diye feda etti." dedi.
Kardeşinin vefat yıldönümü ile Hazreti Hüseyin'in şehadet yıldönümünün aynı güne denk gelmesinin çok anlamlı olduğuna dikkak çeken Ağabey Güler, "Bugün Aşura günü, Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da şehid edilişinin yıldönümü. Aslında Fesih Hoca ve arkadaşları da kendilerine Hazreti Hüseyin'i örnek alarak İslam davasına feda ettiler. İnşallah onlar da öbür dünyada hepsi Peygamber Efendimize komşu olurlar, Allah'u Taella bizleri de onların hürmetine cennetine koysun inşallah." şeklinde konuştu. (İLKHA)