İŞÇİ, MEMUR VE EMEKLİ ENFLASYON CANAVARINA EZDİRİLİYOR

İç ve dış gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Hüseyin Yılmaz, “İktidarın işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmeme vaadi ve taahhüdü vardı. Son yapılan ücret ve maaş zamlarına bakıldığında maalesef işçi, memur ve emeklinin enflasyona ezdirildiği görülmektedir. Zamlar Haziran yerine Temmuz’da açıklanarak işçi ve memur enflasyona ezdirildi.” ifadelerini kullandı.

Ekleme: 08.07.2021 07:57:01 / Güncelleme: 08.07.2021 07:58:35 / manşetler
Destek için 

DOĞRUHABER

Rehber TV’de Olcay Ersoy’un sunduğu “Rehber Gündem” programına konuk olarak katılan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Siyasi İşler Başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz, iç ve dış gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

“İŞÇİ, MEMUR VE EMEKLİLERİN ENFLASYONA EZDİRİLDİĞİ GÖRÜLMEKTEDİR”

TÜİK’in aylık ve yıllık enflasyon oranlarını açıkladığını, ardından işçi, memur ve emeklilerin ücret ve maaş zam oranlarının bu enflasyon oranları doğrultusunda açıklandığını aktaran Yılmaz, şöyle konuştu; “İktidarın işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmeme vaadi ve taahhüdü vardı. Son yapılan ücret ve maaş zamlarına bakıldığında maalesef işçi, memur ve emeklinin enflasyona ezdirildiği görülmektedir. Enflasyonu tek haneli rakamlara düşüreceklerdi. O hedefi de tutturamadılar. Tüm kalem oynatmalara rağmen enflasyon beklentilerin üzerinde çıkıyor. Enflasyonu düşük göstermek için TÜİK enflasyonu hesaplarken bazen ihtiyaç olmayan bir kalem eşyayı listeye ekliyor. Arz talep meselesinden dolayı ihtiyaç olmayan bir şey enflasyonu düşük çıkarıyor. Elektriğe, doğalgaza, LPG’ye zam açıklamasının 1 Temmuz’da yapılması enflasyon rakamlarını düşük çıkarmak için yapılan uyanıklıktır. İşçiye, memura, emekliye Haziran’a kadar olan artışa göre zam vereceklerdi. Açlık sınırı, yoksulluk sınırı denen kriterler var. İşçi ve memur sendikalarının açıkladığı 4 kişilik bir ailenin açlık ve yoksulluk sınırı rakamları birbirine yakındır. Biri 9 bin TL derken, diğeri 7 bin TL diyor. Açlık sınırı 2 bin 800 TL’ye çıkıyor. Bugün emeklilerin çoğu 2 bin TL civarı maaş alıyor. Siz benzine, doğalgaza, LPG’ye zammı Haziran’da değil de 1 Temmuz’da açıklıyorsunuz. Haliyle bu enflasyon oranına yansımıyor. Petrol ürünlerine zam geldiğinde her şey bundan etkileniyor ve pahalanıyor. Bu zamlar Haziran yerine Temmuz’da açıklanarak işçi ve memur enflasyona ezdirildi. TÜİK açıklamasına göre enflasyon 1.9 çıkıyor. Ancak başka kuruluşlar 3 diyor. Dolayısıyla burada vatandaşa, işçiye, memura, emekliye ‘siz tasarruf edin, ekmeği az yiyin, porsiyonu azaltın, çay ve simitle idare edin’ deniyor. Kimse sermaye sahiplerine kemer sıkın demiyor.”

“TASARRUF TEDBİRLERİNDEN BAZI KURUMLARI MUAF TUTAMAZSINIZ”

Refah Partisi’nin iktidara gelmeden önce kamuda büyük bir savurganlık olduğunu dile getiren Yılmaz, “Gelirler yetmiyor, bir de borçlanıyorlardı. Rahmetli Erbakan’a sordular ‘nasıl bunu düzelttiniz.’ ‘Hazine havuzunda kaçaklar vardı, buralara bağlanan hortumlarla bazı kişi ve kurumlar zenginleşirken, devlet fakirleşiyordu. İktidara geldiğimizde o delikleri kapattık. Paralar havuzda birikmeye başladı’ demişti. Maalesef şimdi de öyle bir aşamaya gelinmiş görünüyor. Tasarruf tedbirleri açıklandı. Meclis ve Cumhurbaşkanlığı bundan muaftır. Tasarruf tedbirlerinden bazı kurumları muaf tutamazsınız. Hatta bu konuda külliyenin örnek olması, birçok masrafı kısması lazımdır. O zaman vatandaş gönül rahatlığıyla bu tedbirlere uyardı. Müsrif bir hayata alışmış idareciler buna nasıl uyacak. İyi bir takip olmazsa siz bu tedbirleri uygulayamazsınız. Tedbirleri uygulayacak olan kişiler zaten israfın içinde. Hizmet makamında olanlar il ve ilçelerden tutun Ankara’ya kadar bu kurumlardaki insanlar çok rahat bir şekilde harcıyorlar. Babalarının malı gibi kullanıyorlar. Çiftlik gibi kullanıyorlar. Tedbirlere baktım. Birden fazla maaş alanların ek maaşları için bir şey denilmiyor. Tasarrufa 3-5 yerden maaş alanlardan başlanmalı. Bu kişilerin 100-150 bine tekabül eden maaşları var. Kamudaki makamlar zenginleşme makamı değil, hizmet makamıdır. O makamda olan, yöneticiler halka hizmet etmesi gereken insanlardır. Tedbirler tavandan başlar. Öyle yapmazsanız enflasyonu kontrol altına alamazsınız. Yaşantılarında toplumun en fakiri gibi yaşamayı seçmelidir. Ömer bin Abdulaziz’in ve İslam halifelerinin örnekleri ortadadır. İsrafa alışanlar zimmetine para geçirmeye, rüşvete ve yolsuzluğa da hemen alışıyor. Alıştıkları hayatı devam ettirmek için mafya ile ilişki kurmaktan kaçınmazlar. Bu kişiler birilerine ulaşınca istediği ihaleyi alabilmiş. Bir anda şehrin en zengini olmuş. Balık baştan kokar misali sistem o kadar kirlenmiş ki temizlemek için birçok makam sahibinin o koltuktan edilmesi, caydırıcı şekilde cezalandırılması lazım. Yolsuzluk, rüşvet işine girenlere yönelik olarak acilen temiz eller operasyonuna ihtiyaç var. Bunu kim yapacak. Elleri temiz, dürüst insanlarla ancak bunu yapabilirsiniz. İşi, eli kirli olana verdiğinizde daha çok elini kirletir. Devletin, mafyatik ilişkilere girenlerden, kamu kurumlarını arpalık gibi görenlerden temizlenmesi lazımdır.” dedi.

“AMERİKA KAOSUN BİTMESİNİ İSTEMEZ”

Türkiye’nin yaklaşık 500 askerinin Afganistan’da bulunduğunu aktaran Yılmaz, “Bunlar Kabil havalimanı ve çevresini koruma görevinde konuşlandırılmış. NATO zirvesinde Türkiye, ABD ile ilişkilerini güçlendirmek için Kabil havalimanını ben koruyayım diyor. ABD’nin Afganistan’daki hakimiyetini devam ettirmesi için bu havalimanına ihtiyacı var.  Afgan hükümetini yönlendirmek için, ajanların, karanlık adamların gidip gelmesi için havalimanının Amerika’nın denetiminde olması lazım. Amerika’nın veya NATO’nun Afganistan’dan tamamen çekilmesiyle mevcut Afgan hükümeti Taliban karşısında ayakta kalamaz. Afgan hükümeti işgalcilere destek veriyordu. NATO’nun çekilmesiyle birlikte birçok Afgan askerinin komşu ülkelere kaçtığı, sığındığı söyleniyor. 370 bölge var Afganistan’da. Mayıs ayından bu yana 50 bölge Taliban’ın denetimine geçti. ABD ve NATO tarafından 2007’den bugüne kadar Afganistan’da öldürülen insan sayısı 111 bin. Sivil insanlar, okullar bombalanıyordu. Amerika orada çok kan döktü. Sindirme politikası uyguladı. Gözünü kırpmadan çocukları öldürdü. Sakat kalan insanların çoğu protezle yaşıyor. İşgalin ilk gününden bugüne sadece 2 bin 300 Amerikan askeri öldürülmüş. Amerikan askeri doğrudan Taliban ile çatışmalara girmek yerine karada Afgan askerlerini kullanmış. Mevcut durumda Türkiye Amerika’nın çıkarları için orada kalmış olacak. Türkiye orada kalıp Afganistan’a yardımcı olmak istiyorsa Afgan grupları arasında taraf tutmak yerine Afganlar arasında arabulucu olsun. Taliban yetkilisi diyor ki; NATO adına kalan herkes düşmanımızdır ve hedefimizdir. Bu riskli bir durumdur. Çatışan tarafları uzlaştırma ve daha fazla kan dökülmesine engel olmak için orada kalabilir. Amerika kaosun bitmesini istemez. İç ihtilafları ve çatışmaları körükleyip, ülkelerin zenginliklerini kendi ülkesine götürmek ister.” şeklinde konuştu.

“DÜNYA MISIR’DAKİ İDAMLARA KÖR, SAĞIR VE DİLSİZ KESİLİYOR”

Mısır’daki idamlara maalesef dünyanın kör, sağır ve dilsiz kesildiğini kaydeden Yılmaz, “Sadece seyrediyorlar. Seyredenlerin çok azı üzülerek seyrediyordur. Büyük bir kısmı da bu idamları sevinçle -Arap ülkeleri de dahil- karşılıyorlardır. Çünkü İhvan ile mevcut Arap yönetimlerinin fikriyatı çatışıyor. İhvan’ın başa gelmesi, krallıkların yıkılması, keyfi yönetimlere halkın karşı çıkması demektir. Bundan dolayı Mursi’ye karşı Amerika ve Arap devletlerinin desteğiyle Sisi’ye darbe yaptırıldı. Bütün bu insanlar içeri atıldı. Binlercesi meydanlarda -onların tabiriyle- demokratik talepler için gösteri yaparken binlercesi taranarak öldürüldü. Buna rağmen İhvan şiddete başvurmadı. İhvan silahsız bir şekilde yönetime gelmek istiyor. Stratejisi bu. Buna rağmen İhvan’ın yöneticileri idama mahkûm edilmiş. Hiçbiri bir şiddete başvurmadı. Tek suçları seçimle Mısır’da iktidar olmak. O zaman ortaya şu sonuç çıkıyor: Demek ki bu idamlar hukuki değil. Bir cinayete karşılık değil. Tamamen siyasi bir kararla alınan kararlardır. Birilerini memnun etmeye, içeride de sindirmeye yönelik bir karardır bu idam kararları. Bu yüzden güçlü bir ses çıkması lazımdır. Sivil toplum kuruluşları sesini yükseltiyor. Ancak devletler sesini çıkarmıyor. Ancak Türkiye Mısır’la ilişkileri düzeltme adına pek ses çıkarmıyor. Libya konusunda Türkiye ve Mısır karşı karşıya geldiler. Mısır Hafter’i, Türkiye Serrac’ı destekledi. Gelinen noktada Türkiye Mısır’la iyi ilişkiler geliştirmek istiyor. Mısır’a şimdi baskı yapacak, idamları durduracak devletlerarası ilişkiler geliştiremiyor. Türkiye’nin daha aktif olup idamları durdurması lazımdır. Mevcut Mısır yönetiminin İhvan’a düşmanca davranmaması lazım. İhvan ve diğer cezaevindekilerin bırakılması için Mısır’la ilişkileri geliştirebilir. Sadece Türkiye yetmiyor. Maalesef Arap ülkeleri İhvan’ı tehlikeli ve terörist görüyorlar. Hatta HAMAS’ı da tehdit görüyorlar.” dedi.

İlgili Haberler