"Münafığı" hakaret olmaktan çıkardılar

İslam dini insanları kategorize ederken çalışma alanı olarak 1- İman etmeyenler 2- İman edenler, şeklinde tasnifte bulunarak alan belirler.

Ekleme: 04.07.2021 12:30:46 / Güncelleme: 04.07.2021 14:29:53 / Güncel
Destek için 

HABER YORUM- YUSUF CAN

İman edenlerin iman ve ahlaklarını daha kâmile taşımak için uğraşılırken , iman etmeyen taifeyi de kendi içinde tasnif eder, gruplara ayırır.

Bu gruplandırmanın belli başlı öğeleri şunlardır.

Kafir- Müşrik- Münafık.

Büyük müfessir Zemahşeri, Bakara, 2/8-10. ayetlerinin tefsirinde münafıkların kafir olarak anıldığını zikreder.

Hakeza; “Şüphesiz Allah bütün münafıkları ve kafirleri cehennemde toplayacaktır.” (Nisa, 4/140)
mealindeki ayette, “ammın hassa atfı” söz konusu olduğu ve münafıkların da kafir olmalarına rağmen, özellikle vurgulanmaları, onların en kötü kafirler olmaları sebebiyle olduğu söylenir.

Bu sebepledir ki, Kur'an’da münafıkların cehennemin en aşağı tabakasında olacakları beyan edilir. (Nisa, 4/145)

Bu açıklamalar ışığında anlaşıldığı üzere, kötülük bakımından;

Birinci sırada münafıklar vardır.
İkinci sırada ateist kâfirler vardır.
Üçüncü sırada müşrikler vardır.

İslami açıdan hal böyle iken mer'i(yürürlükteki) hukukun temsilcileri (Ya da müctehidleri diyelim) Yargıtay hakim ve savcıları toplumun temel inanç dinamiklerini berhava edecek yeni bir karara daha imza attılar.

Bursa'da geçtiği belirtilen bir olayda bir kişi bir genci mahkemeye şikayet ederek "Hakaret davası açıyor" 

Gerekçe o gencin kendisine "Senden hoca değil münafık bile olmaz" demiş olmasıdır.

Bu ifadeyi çok ağır bulan şahıs, bunun hakaret olduğunu söylerken Asliye Ceza Mahkemesi de  onu haklı buluyor ve sanığı mahkum ediyor.

Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kanun yararına bozma talebinde bulunarak yeni bir mütalaa hazırlıyor.

Başsavcılığın talebi şöyle;

"...İncelenen somut olayda, sanığın katılana hitaben söylediği iddianamede tanımlanıp, mahkemenin de kabul ettiği kaba hitap tarzındaki 'senden hoca değil münafık bile olamaz' sözünün, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığından, sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken, mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır."

Başsavcılığın bu talebini değerlendiren  Yargıtay 4. Ceza Dairesi yerel mahkemenin ilk kararını bozuyor ve sanığı suçsuz bularak "Beraatine" karar veriyor.

Olay sıradan bir hak hukuk meselesi olsa sık sık karşılaşılan haksızlıklara bir yenisi daha eklendi denilerek geçilebilir, ancak toplumda biri diğerine " Sen hoca değil münafık bile olamazsın" şeklinde çok ağır bir itham ve hakarette bulunmasının hakaret sayılmaması endişe vericidir.

Çünkü; altı oyulan İslami literatür var ortada, 

Çünkü; münafıklığın atfedildiği şahıs öyle ya da böyle 'Hoca' olarak anılan biri. Hakaret eden şahıs hocalığı kutsamadığı gibi Yargıtay da hoca olan şahsa İslam'da önemli bir yer tutan münafıklığın izafe edilmesini hiç önemsemiyor.

Yani hocalığın- münafıklığın ne olduğunu bilmeyenler için bu ifadeler belki hakaret olmaz ama şuurlu bir müslüman için en ağır hakaretlerden sayılır.

Bu arada halen büyük oranda Osmanlıcayı ve haliyle İslami literatürü kullanan yargı erkinin bu hakaretin ne manaya geldiğini bilmemesi mümkün değilken birine "Münafık" denmesini hakaret olmaktan çıkarmaya çalışmaları ne ile izah edilebilir?

Hasılı bu karara bakıldığında "Münafık münafık olalı böyle bir kıyak görmedi" diyesi geliyor insanın...