Gerekçede, temyiz incelemesi yapılan 7 sanıkla ilgili, sanıklar tarafından da doğrulanan plan seminerine ilişkin ses kayıtları çözüm tutanaklarına yer verildi.
Çözümlere göre, Çetin Doğan'ın konuşmasında, seminerde oynanan "Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo" içinde öngörülmeyen milli mutabakat hükümetinin kurulmasından bahsettiği aktarıldı.
Gerekçede, Anayasa Mahkemesinin sanıklar hakkında verdiği ihlal kararı ve bu karar üzerine yapılan yeniden yargılama sonucu alınan kararlar da irdelendi.
Anayasa Mahkemesinin, ilk hükme esas alınan dijital delillerin niteliği ile ilgili bir değerlendirme yapmadığı, yeniden yargılama yaparak beraat hükmü veren mahkemenin ise bu dijital delillerin hiçbirinin güvenilir olmadığını, bu nedenle hükme esas alınmayacağını değerlendirdiği aktarılan gerekçede, yerel mahkemenin tanık dinleme gereğine ise hiç tevessül etmediği belirtildi.
Dijital verilerdeki çelişki ve yanlışlıklar nedeniyle verilerin hukuka aykırı üretilmesi veya değiştirilmesi ihtimallerinin denetlenmesinin zorunluluk olduğu vurgulanan gerekçede, ancak bu dokümanların, Anayasa Mahkemesi kararı çerçevesinde denetlenmesi cihetine gidilmeden kategorik olarak delil değeri taşımadıkları yönündeki kabulde isabet bulunmadığı kaydedildi.
- "Kanun koyucu hazırlık hareketlerini de cezalandırma yoluna gitmiştir"
Gerek terörle mücadelenin gerekse darbe yargılamalarının, mahiyetinden kaynaklanan güçlükleri olduğu belirtilen gerekçede, şöyle devam edildi:
"Başarıya ulaşmış bir darbenin yargılanması ne denli güç ise icrasına başlanmış bir darbenin başarılı olamama ihtimalinde bile korunan değerlere, anayasal demokratik düzene verdiği zararlar tecrübe edilmiş gerçeklerdir. Bu nedenlerle kanun koyucu, temel ilkeden ayrılarak sayılı suçlar yönünden hazırlık hareketlerini de cezalandırma yoluna gitmiştir. Niteliği gereği cezalandırılan bu hareketlerle ilgili elde edilen hukuka uygun ve yeterli delillerin değerlendirilmesinde de aynı hassasiyetin korunması gerekir. Aksi halde yeterince kök salamayan kırılgan demokrasilerin, her defasında aynı şansı bulamayabileceği göz ardı edilmemelidir. Somut dava yönünden, soruşturma ve kovuşturma safahatında görev almış bir kısım şahısların özellikle dijital delillerle ilgili olarak, tespit edilmişse sorumluluklarının gereğine tevessül edilmesi ne denli hukukun gereği ise bu durumun sanıkların sorumluluklarını perdelemesine izin vermemek de aynı gerekliliğin sonucudur."
Suç için anlaşma suçu
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK), "Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı bölümün 316. maddesinde, "Bu suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddi olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilir." hükmünü içerdiği belirtildi.
TCK'de, amaçlanan suç işlenmeden veya anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlanmadan önce bu ittifaktan çekilenlere ceza verilmeyeceğinin de hükme bağlandığı hatırlatıldı.
Buradaki "çekilme"nin anlaşmadan çekilme olduğu ve iradi bir davranışı gerektirdiği vurgulanan gerekçede, "Kişinin Yüksek Askeri Şurada resen emekliliğe sevk edilmesi gibi iradi bir davranıştan kaynaklanmayan fiili durumların, imkansızlıkların bu fıkra kapsamında değerlendirilemeyeceğinde kuşku yoktur." denildi.
- "Somut deliller, maddi meselenin sübutu için yeterli"
Anayasa Mahkemesi kararına konu olmayan ve sübutunda tartışma bulunmayan "olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo", duruşmada sanıklar tarafından da doğrulanan plan seminerine ilişkin ses kayıtları çözüm tutanakları ile plan seminerinin hukuki dayanağı ve icra şekline ilişkin kurumsal belgelerin birlikte değerlendirildiği vurgulandı.
Gerekçede, oluşunda, olgu ve içeriğinde tartışma bulunmayan bu somut delillerin, maddi meselenin sübutu için yeterli, güvenilir ve denetlenebilir olduğunun kabulünün gerekeceği ifade edildi.
Dairenin gerekçesinde, davaya konu seminer çerçevesinde yapılan toplantıda, "iktidardaki AK Parti hükümeti yerine milli mutabakat hükümeti kurmak, somut yer ve isim belirtilmek suretiyle İstanbul Büyükşehir ve bazı diğer il ve ilçe belediye başkanlıklarına atamalar yapmak, gözaltılar ve tutuklamalar gerçekleştirmek, Milli İstihbarat Başkanlığı dahil bürokrasinin üst kademelerine atamalarda bulunmak" gibi konuşmaların yer aldığı aktarıldı.
Seminerde, Çetin Doğan ve bir kısım sanıkların, Milli Güvenlik Kurulu aracılığı ile hükümeti uyararak, gidişatın kötü olduğunu dikte ederek, bunun sonunun iyi olmayacağı şeklinde hükümeti tehdit etmek de dahil, demokratik bir toplumda kabullenilmesi ve katlanılması mümkün olmayan ve TSK'nın görev, yetki ve sorumlulukları ile bağdaşmayan, doğrudan hükümeti cebren ıskata yönelen içerikte konuştuklarının açık olduğu kaydedildi.
Ayrıca, bu sanıkların, planların hazırlandığına dair beyanlarda bulunarak hükümeti devirmeye dönük kastla hareket ettikleri ve bunu açıkça ifade ettikleri belirtilen gerekçede, bu seminer çalışma metninin, Genelkurmay Başkanlığınca da olağan dışı görülerek bu konuda inceleme yaptırıldığı ve daha sonra Yüksek Askeri Şurada sanık Çetin Doğan ve bir kısım sanıkların emekli edildiği anlatıldı.
Gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Sanıkların, anılan sözde senaryonun içerik ve yöntemlerinden ayrılarak, demokratik seçimlerle iş başına gelmiş meşru Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevine cebren son vermek için 5-7 Mart 2003 tarihlerinde düzenli olarak toplanmak suretiyle, askeri bir disiplinle, son derece ayrıntılı ve kapsamlı bir plan üzerinde anlaştıkları, fakat ittifakın farkına varılması üzerine, bir kısmının emekliliğinin istediği, bir kısmının da askeri şurada emekli edildiğinin anlaşılması karşısında, üzerinde anlaşılan plan doğrultusunda, 5237 sayılı TCK'nın 312. maddesinde düzenlenen suç yönünden, sanıkların kastının, şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıktığında kuşku bulunmasa da davranışların, suçların doğrudan doğruya icrasına başladıklarının kabulünü mümkün kılan aşamaya müncer olmadığı/olamadığı açıktır.
Bu nedenledir ki, amaç suçlar bakımından sanıkların eylemleri teşebbüs aşamasına ulaşmayan hazırlık hareketleri kapsamında değerlendirileceğinden, anılan suçların oluşmayacağının fakat dosya kapsamı, sanıklar tarafından gerçekleştirildiği kabul edilen ses kayıtları, konuşma içerikleri, plan seminerinin hukuki dayanağı ile icra şekline ilişkin kurumsal belgeler dikkate alındığında, sanıkların fikir birliği içerisinde vukuu bulan eylemlerinin, unsurları itibarıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 316. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu nazara alınmalıdır."