HÜDA PAR’ın “Memleketin HÜDA PAR’a İhtiyacı Var” sloganıyla Ankara'da düzenlediği 4’üncü Olağan Büyük Kongresi büyük bir coşkuyla devam ediyor.
Kongrede, HÜDA PAR Genel Başkanlığı için tek aday olan Genel Başkan Vekili Zekeriya Yapıcıoğlu bir konuşma yaptı.
Partinin yönetimini ve delegeleri selamlayarak konuşmasına başlayan Yapıcıoğlu, “Partimizin kuruluşundan 6 ay kadar sonra, bundan 8 yıl önce yine bir Haziran günü bu şerefli vazife bana tevdi edilmişti. 5 yıl kadar taşıdığım bayrağı 2018 Haziran seçimleri öncesinde Mehmet Yavuz kardeşime devretmiştim. Bu vesile ile kendisini bir kez daha rahmetle anıyorum. Rabbim hizmetlerini kendisi için kabul etsin, katından bir rahmetle ona muamele etsin inşallah.” dedi.
“Devraldığı bayrağı daha yukarılara taşıdı”
7 Ekim 2018’de gerçekleştirdikleri 3. Olağan kongrede bu ağır sorumluluğu kadim dostu, kardeşi İshak Başkanı’ma yüklediklerini aktaran Yapıcıoğlu, “Pandemi şartlarında dünyanın evlere kapandığı süreçte şartların zorluğuna rağmen çok güzel hizmetlerde bulunarak bize güçlü bir teşkilat devrediyor. Allah kendisinden ebeden razı olsun. Devraldığı bayrağı daha yukarılara taşıdı. Ve şimdi arkadaşlarımız bu görevi yeniden bana tevdi etmek istiyorlar.” dedi.
“Rabbim bu şerefli göreve layık olmaya muvaffak eylesin”
“2013 Haziran’ında yaptığımız 1. Olağan Büyük Kongrede de bu şerefli makama kendim aday olmamıştım.” diyen Yapıcıoğlu, “Şimdi de kendim talip değilim. Ama o zaman olduğu gibi şimdi de görev ve sorumluluk almaktan kaçmayacağım. İnşallah salimen devredeceğim bir güne kadar bayrağı daha yüksek bir seviyeye çıkarmak için gayret sarf edeceğim. Rabbim bizi nefsimizle baş başa bırakmasın, Rabbim bizi yardımsız bırakmasın, bu şerefli göreve layık olmaya muvaffak eylesin.” ifadelerini kullandı.
“Memleketin bütün meseleleri ile ilgili mutedil ve müstakim bir bakışımız var”
“Biraz önce kıymetli genel başkanımız pek çok mesele ile ilgili bakış açımızı ve çözüm önerilerimizi zaman elverdiği ölçüde dile getirdi.” diyen Yapıcıoğlu, “Aslında memleketin bütün meseleleri ile ilgili mutedil ve müstakim bir bakışımız, uygulanabilir ve ilaç gibi çözümlerimiz var. Bunlara ayrı ayrı burada değinip tekrara düşmeyeceğim. Müsaadelerinizle, fikriyatımızın, bakış açımızın temelini ve varmak istediğimiz hedefi kısaca açıklamaya çalışacağım. Parti programımızı hepiniz okumuşsunuzdur. ‘Cenab-ı Allah’ diye başlar. O’nun adıyla başladık. Hemen sonra insana ve kâinata, hayata ve eşyaya bakışımızı izah ve ilan ettik. Cenab-ı Allah âlemlerin Rabbidir, hepimiz O’nun kullarıyız. Öyleyse kimse kimseye efendilik taslamasın, kendi ideolojisini dayatmasın. Hiç kimse haddini aşıp, Allah’ın koyduğu sınırları değiştirerek insanların hürriyetlerini ellerinden alıp kendi belirlediği hudutlara hapsetmeye kalkışmasın. Hepimiz O’nun kullarıyız, öyleyse kimse bir başka faniye kulluk yapmasın, önünde eğilmesin. Öldükten sonra diriltileceğiz ve O’nun huzurunda toplanıp hesap vereceğiz. Öyleyse kimse hesap gününü unutup haddini aşmasın, huzura kul hakkıyla gitmesin.” dedi.
“Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan doğru bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz”
Allah’ın en güzel şekilde ve kendisine kulluk için yarattığı insanları, yaradılış gayelerini unutturup kendilerine kul yapmak için şer güçlerin ittifak halinde olduklarını kaydeden Yapıcıoğlu, bu şer güçlerin planlı programlı, gece-gündüz çalıştıklarını dile getirdi.
Yapıcıoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Topyekûn insanlığı, savaşlara, açlığa, kaosa, düşmanlığa, yoksulluk ve yoksunluğa mahkûm ederek iktidarlarını tahkim ediyorlar. Kendileri de birer fani oldukları halde Allah’ın kullarını kendilerine kul, köle yapmak istiyorlar. Bugün insanımızı, toplumun izzetli bir ferdi iken, insan yığınları içinde aidiyet hissinden uzak, manevi değerlerden yoksun bir bireye dönüştürmek istemelerinin nedeni de budur. İnsanı kulluğundan, fıtratından ve aslından uzaklaştırmayı yani ifsadı gaye edinenlere karşı; özüne döndürmeye, içine düştüğü buhrandan çekip çıkarmaya yani ıslahına gayret edenler hep var olagelmiştir. Bu mücadele, hak ile batılın; doğru ile yanlışın, aydınlık ile karanlığın; adalet ile zulmün mücadelesidir. İnsanlık bu mücadeleye dün şahit oldu, bugün şahit oluyor ve yarın da şahit olmaya devam edecektir. İşte biz, hakkın, doğrunun, aydınlığın ve adaletin yanında; batılın, yanlışın, karanlığın ve zulmün karşısındayız. Kulluğumuz sadece Allah’adır, O’ndan başkasının önünde eğilmeyiz. Hakikati söyler, hakkı ayakta tutmak için adil şahitlik yaparız. Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan doğru bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz. Maksudumuz Allah’tır, gayemiz O’nun rızasına ulaşmaktır.”
“Adaletin tesisini birinci önceliğimiz olarak belirleriz”
Dünya makamlarının geçici ve değersiz olduğunu bildiklerini, asıl gaye için ancak birer vasıta olarak gördüklerini anımsatan Yapıcıoğlu, “Asıl gayemiz Rabbimizin rızasını kazanmaktır. Bu nedenle bizi bu gayemizden uzaklaştıracak makamları elimizin tersi ile iteriz. Dünya makamları için gayrimeşru vasıtalar kullanmaya tenezzül etmeyiz. Büyük mahkemede bizi mahcup edecek laflar etmekten kaçınırız. İnanıyorum ki yaradılış gayesini unutmayanların hepsi böyle yapar, böyle yapmalıdır. Bu bakış açımızdan dolayıdır ki; kendi şahsi veya parti çıkarlarımızı memleketin çıkarının üstünde görmeyiz. Siyasi rakiplerimize iftira etmeyiz. Parti içinde makam kavgası yapmayız. Devletin varlık nedeninin insanların din, can, mal, akıl ve nesil emniyetini korumak olduğunu söyleriz. Kardeşliğin ölçüsünü değiştirmez, bütün inananları kardeşimiz olarak görür, bütün insanları yaradılışta ve kanun önünde eşit biliriz. Adaletin tesisini birinci önceliğimiz olarak belirleriz. Peki, adalet bizim için neden bu kadar önemlidir? Kardeşlerim dikkat ediniz: ‘Muhakkak Allah, size adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emreder...’ Nahl,90. ‘Muhakkak Allah, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emreder.’ Nisa, 58. Ortak kelimelere dikkat edelim. 4 ortak kelime: Allah, muhakkak, adaleti/adaletle hükmetmenizi, emreder. Emir kipiyle çok ayet vardır. Ancak ‘emreder’ diye bu iki ayette geçiyor. İkisinde de adalet var. Birinde ayrıca emanetleri ehline vermemizi emrediyor.” dedi.
“İnsanların ‘Önce insan, öncelik adalet’ diyen anlayışa yani HÜDA PAR’a ihtiyacı vardır”
HÜDA PAR’ın adaleti her meselede merkeze aldığının altını çizen Yapıcıoğlu, insanlarının ihtiyacının adalet olduğunu, bunun için ‘Önce insan, öncelik adalet’ diyen anlayışa yani HÜDA PAR’a ihtiyacının olduğunu dile getirdi.
Yapıcıoğlu, “İnsanlar tarih boyunca ne zaman adalet ve emanet konusundaki bu teyit ve te’kid edilen, vurgusu kuvvetli emirlere uymuşlarsa toplumsal huzur ve emniyeti bulmuşlardır. Ne zaman bu emirlere kulak asmamış veya önemsememişlerse huzursuzluklar, kavgalar hatta savaşlar olmuş; nesiller, ürünler ve servetler helak ve heba olmuştur.” diye konuştu.
“HÜDA PAR’ı iyi dinleyin, pişman olmazsınız, zarar etmezsiniz”
“Adaletin zıddı zulümdür.” diyen Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:
“Zulmün kalkması için HÜDA PAR’a, HÜDA PAR’ın anlayışına ihtiyaç vardır. Bu kongremizde ‘HÜDA PAR’a ihtiyaç var’ tema olarak belirlendi. Gerçekten meselelere yaklaşım ve çözüm hususunda HÜDA PAR’ın yaklaşımına ve çözüm önerilerine ihtiyaç vardır. Bakınız birkaç örnek vereceğim. Mesela şu konularda sözlerimize kulak verilmiş olsaydı, bugün memleket farklı bir durumda olabilirdi. Çözüm süreci konusunda yanlışlıkları dikkat çektiğimizde bizi dinleselerdi, Çukur hadiseleri yaşanmaz, şehirler yıkılmaz, binlerce insan ölmezdi. FETÖ konusunda ikazlarımız dikkate alınsaydı, 15 Temmuz darbe teşebbüsü yaşanmayabilirdi. Suriye meselesinde çağrımız ciddiye alınsa, Suriye harap olmaz, emperyalistler oraya çöreklenemez, yüzbinler ölmez, milyonlar muhacir olmazdı. Dile getirdiğimiz doğrulara o gün dudak bükenler şimdi haklılığımızı gördüler. Fakat ba’de harabul Basra, yani iş işten geçtikten sonra. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa ile ilgili çığlıklarımız ancak 9 yıl sonra makes buldu. Boşanmalar katlandıktan, evlilik sayısı düştükten ve aile kurumu ciddi darbeler aldıktan sonra. Şimdi diyoruz ki, bundan sonra da HÜDA PAR’ı iyi dinleyin. Pişman olmazsınız, zarar etmezsiniz. Eğer dinlemez veya duymazdan gelirseniz asıl o zaman pişman olursunuz. Hem kendinize hem milletimize ve memlekete zarar vermiş olursunuz.”
“Kürd meselesinin çözümü konusunda da sesimize kulak verin”
Kürd meselesine de değinen Yapıcıoğlu, “Memleketin en temel meselelerinden biri olan Kürt meselesinin çözümü konusunda da sesimize kulak verin. Çözümü çok zor değildir. Peki, nedir çözüm? Çözüm adaleti yeniden tesis etmektir. Huzuru temin etmek istiyorsanız, adaleti yeniden tesis etmek zorundasınız. Kendinize istediğinizi, kardeşim dediklerinize de isteyeceksiniz. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi kardeşlerinize de yapmayacaksınız. Gasp edilmiş olan hakları hiçbir pazarlığa girişmeden iade edeceksiniz. Kardeşlik lafla olmaz. Kardeşliğin bir hukuku vardır ve o hukuku yerine getireceksiniz. Bu hakların savunuculuğunu yaptığını iddia edenlerin samimi olup olmadıklarına da bakmayacaksınız. Onların, Kürtlerin mazlumiyeti üzerinden kendi ideolojilerini topluma kabul ettirme planlarına da takılmayacaksınız. Huzuru temin etmek istiyorsak, adaleti tesis etmeliyiz. Adaleti tesis edersek aynı zamanda kardeşliği de tesis etmiş olacağız.”
“Anayasa; halkın canını, malını, dinini, aklını ve neslini koruyacak bir ‘toplumsal mutabakat metni’ olmak zorundadır”
“9 yıldır diyoruz ki; acilen yeni, sivil ve adil bir anayasaya ihtiyaç var.” diyen Yapıcıoğlu, “Ki bu ihtiyaç, bugün herkes tarafından dillendirilmektedir. Ancak yeni anayasa ile birlikte yeni bir düzene ve zihniyet değişimine de ihtiyaç vardır. Ülkedeki temel sorunların çoğunun sebebi ve kaynağı mevcut cunta anayasasıdır. İnanıyoruz ki, herkesin hak ve hürriyetlerini güvence altına alan yeni anayasa yapmak mümkündür. Böyle bir anayasa yapım süreci siyasi partiler için de bir samimiyet testidir. Bütün siyasi partiler, yuvarlak bir masanın etrafında, anayasanın toplumsal bir sözleşme olduğu bilinciyle ön şartsız bir araya gelmelidir. Mümkün olabilecek en geniş mutabakat için siyaset kurumu dil ve üslubuna azami derecede dikkat etmelidir. Anayasalar devlet teşkilatlanmasının dayandığı temel ilkeleri belirler. Madem mülkün, yani devletin temeli adalettir; öyleyse devlet teşkilatlanmasının yani anayasanın en temel ilkesi adalet olmalıdır, yeni anayasada adaletin hiçbir şeye feda edilmediği ve edilmeyeceği gösterilmelidir. Anayasa, halkın canını, malını, dinini, aklını ve neslini koruyacak bir ‘toplumsal mutabakat metni’ olmak zorundadır. Yeni anayasa bir ideoloji dayatmamalı, halkın inanç ve kültür değerlerini ölçü almalıdır. Hiç kimsenin dini inancına aykırı davranmaya zorlanamayacağı teminat altına almalıdır.” dedi.
“Anadilde eğitim hakkı teminat altına alınmalıdır”
“Sosyal devlet anlayışının gereği olarak asgari ücretliden ve temel ihtiyaç maddelerinden vergi alınmayacağı anayasal güvenceye alınmalıdır.” diyen Yapıcıoğlu, “Vatandaşlık tanımı etnik aidiyete göre yapılmamalı, en temel haklardan olan anadilde eğitim hakkını teminat altına almalıdır. Kadını, aileyi ve çocukları şiddetten ve her türlü istismardan koruyan, sapkın düşünce ve yaşam tarzlarına ve kötü alışkanlıklara karşı bir zırh olmalıdır. Bütün vatandaşları bir ana gibi kucaklayan böyle bir anayasanın yapılması hayal değildir. Kırk yılı aşkın bir süredir darbecilerin, ülkenin başına bela ettiği bu utanç vesikasından bir an önce kurtulmak için her kes üzerine düşeni yapmalıdır. Bizler üzerimize düşeni yapmaya, bu sürece elimizden gelen katkıyı vermeye hazırız.” diye konuştu.
“Meclisin HÜDA PAR’a ihtiyacı var”
Memleketin HÜDA PAR’a ihtiyacının olduğunu kaydeden Yapıcıoğlu, şöyle dedi:
“Yani memleketin size ihtiyacı vardır. Bacılarım! Memleketin size ihtiyacı vardır. Çabalarınızı, cehd ve gayretinizi artırınız. Memleketin HÜDA PAR’a ihtiyacı vardır. Çünkü; Asgari ücretlinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Emeklinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Gelecek kaygısı yaşayan gençlerin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. KYK borçlusu öğrencinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Vergi yükü altında ezilen esnafın HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Emeklilikte Yaşa Takılanların HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Genç yaşta evlendiği için cezaevine düşenlerin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Ayrımcılığa uğrayanların, ötekileştirilenlerin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Dili ve kimliği inkar edilenlerin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Atanamayan öğretmenin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Mülakatta elenen liyakatlinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Soma’da madencinin, tarlada mevsimlik işçinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Köyde çiftçinin, şehirde işçinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Mazlumun, mağdurun HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Haksızlığa uğrayanların HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Haklının hakkını verecek HÜDA PAR’a ihtiyaç var. Kısaca; siyaset kurumunun HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Meclisin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Ankara’nın HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Memleketin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Memleketin HÜDA PAR’ a ihtiyacı var çünkü: HÜDA PAR küresel güçler ve onlara bağlı güç odaklarından icazet alma ihtiyacı hissetmeyen; ‘Allah bize yeter’ diyen bir siyasi harekettir. HÜDA PAR emrolunduğu gibi dosdoğru olma azim ve kararlılığında, zilleti hayatından kovmuş, haklı olmayı en büyük güç kabul eden bir kadronun adıdır. HÜDA PAR, mazlumların feryadına, imdat haykırışlarına verilmiş güçlü bir cevaptır. Bu nedenle memleketin HÜDA PAR’a ihtiyacı vardır. Adımız HÜDA PAR’dır. Doğruları söylemek, hakkı haykırmak vazifemizdir. HÜDA PAR, siyasi tarafgirlik veya dünyalık mal ve makam uğruna lafı eğip bükmeden, hakkı ayakta tutmak için aleyhinde bile olsa adil şahitlik yapar. Bunun için memleketin HÜDA PAR’a ihtiyacı vardır. Öyleyse biz HÜDA PAR’lıların daha çok çalışmaya, büyümeye, partimizi büyütmeye, davamızı daha çok insana ulaştırmaya, anlatmaya ihtiyacımız var. HÜDA PAR’ın kuruluşundan hemen sonra şöyle dediğimi hatırlıyorum. Partimiz yeni kurulmuş, kayıtlı üye sayısı da az olabilir. Ancak siyaset sahasında özgül ağırlığımız hissedilecektir. Amaçsız, gayesiz ve programsız bir fert veya toplumun varacağı bir hedefi yoktur. Hedefi olanlar yol alırlar, olmayanlar sadece dolaşırlar. İdeallerimizi hedefe koyup yürüyebildiğimiz kadar ömrümüzün ve takatimizin elverdiği menzile varmaya muvaffak olmayı ümit ediyoruz. Ziya Paşa’nın meşhur beytinde söylediği gibi: ‘Erişir menzil-i maksuduna âheste giden Tîzreftar olanın pâyine dâmen dolaşır. İnşallah ağır da olsa sağlam ve emin adımlarla hedefe doğru yol almaya devam edeceğiz. Allah yolumuzu bahtımızı açık etsin, yolumuz uzun, yükümüz ağırdır. Allah yar ve yardımcımız olsun.” (İLKHA)