HÜDA PAR’ın “Memleketin HÜDA PAR’a İhtiyacı Var” sloganıyla Ankara'da düzenlediği 4’üncü Olağan Büyük Kongresi büyük bir coşkuyla devam ediyor.
Kongrede, divanın oluşturulmasını ardından Mali ve Faaliyet raporu okundu. Kongrede, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Sema Yarar da bir konuşma yaptı.
Katılımcılara selamlayarak konuşmasına başlayan Yarar, “Anlayışımıza göre siyaset, nasla sabit olan hususların dışında kalan işlerin toplumun maslahatına uygun bir şekilde yürütülmesidir. HÜDA PAR’ın anlayışında toplumun genelinin menfaat ve maslahatı, herhangi bir partinin veya toplum kesiminin menfaatinin üstündedir. Bu nedenle toplumun genel maslahatının korunması herkesin üzerine bir sorumluluktur.” dedi.
Toplumsal yapının merkezi unsuru olan aile kurumunun mevcudiyeti bugün, eşine az rastlanan risklerle karşı karşıya olduğunu kaydeden Yarar, “Son yıllarda çeşitli etkenlere bağlı olarak artış gösteren boşanmaların, tek ebeveynli ailelerin, nikâhsız birlikteliklerin yani zinanın artması; nikâhsız birlikteliklerden doğan çocuk sayının da bu doğrultuda artış göstermesi, yine çeşitli sebeplere bağlı olarak evlilik kurumunun reddedilmesi veya mümkün olduğunca geciktirilmesi toplumun temel yapı taşı olan aile kurumunu derinden sarsmıştır.” diye konuştu.
Yarar, “Günümüzde evlenmek, aile kurmak ve çocuk sahibi olmak önemli bir toplumsal değer olmaktan çıkmış, bekârlık yahut nikâhsız birliktelik alternatif yaşam tarzı olarak lanse edilmeye başlanmıştır. Aynı zamanda evlilikte gelenek haline gelen yüksek maliyetli beklentiler; evlilik yaşının ilerlemesine hatta gençlerin evlilik düşüncesinden uzaklaşmasına sebebiyet vermektedir.” dedi.
Sema Yarar
“Alkol ve kumar da toplumun ifsadına neden olan pislik işlerdir”
Günümüz evliliklerinde “şiddetli geçimsizlik” gerekçesiyle, yuvaların dağıldığına dikkatleri çeken Yarar, “Boşanma oranlarının hızla yükselmesinde bazı algısal dayatmaların yanı sıra, ‘arabulucu’ olarak nitelendirilebilecek, evliliğin kurtarılması için çözüm yolları üretebilecek bir mekanizmanın olmayışı da pay sahibidir. Evlilik kurumunun kadın için köleleştirici olduğunu savunan ve kadınlara yönelik psikolojik ve fiziksel şiddetin nedeni olarak göstermeye çalışan ifsat odaklarının yoğun ve kesintisiz çabaları da boşanmaların ve evliliğe yönelik olumsuz bakış açısının sebepleri arasındadır. Aynı odaklar aile için şiddetin en önemli nedeni olan alkol ve kumar ile ilgili olarak ise hiçbir şey söylememektedir. Çünkü alkol ve kumar da toplumun ifsadına neden olan pislik işlerdir. Bu nedenle müfsidlerin bunlara karşı çıkması da esasında beklenmemelidir.” ifadelerini kullandı.
“Aile kurumunun korunmasına ne yazık ki öncelik verilmemektedir”
Yarar, “Dünyadaki ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda ortaya çıkan değişim ve dönüşümler dizisinin toplumsal yapıyı dolayısıyla aile kurumunu derinden etkilediğini sözlerine ekleyen Yarar, “Sosyal hayatın genelinde kendine etki alanı yaratan değişim ve dönüşüm olgusu, bir kurum, sosyal çevre ve grup olarak değerlendirilen ailede de bir takım yapı, özellik ve işleyiş farklılıklarını şekillendirmektedir. Son yıllarda her alanda gerçekleşen değişim ve dönüşümler aile kurumunu da ne yazık ki bir olumsuz bir şekilde etkilemiştir. Modernizm ve küreselleşmenin nasıl bir aile modelini ortaya koyduğu ve bu aile modelinin toplumsal hayatı nasıl ve ne şekilde tehdit ettiği gözler önündedir. Ancak sosyal ve kültürel değişimin aile üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirecek bir somut bir çalışmanın da eksikliği ortadadır. Toplumsal dejenerasyonun önündeki en büyük engellerden olan aile kurumunun korunmasına ne yazık ki öncelik verilmemektedir. Oysa tarihin en eski kurumu olan aile, yerine getirdiği fonksiyonlarla bireysel ve toplumsal hayatın vazgeçilmezidir. Çocuğun büyümesi, sosyalleşmesi ve eğitilmesi gibi, ekonomik, sosyal ve kültürel süreçlerin en iyi gerçekleştiği ortam ailedir. İçinde bulunduğu toplumun kültürünün, değerlerinin en iyi ve kapsamlı aktarımı aile ortamında gerçekleşir.” dedi.
“İşsizlik sorunu evlilik kurumunu da etkilemektedir”
“Aile toplumun en özel ve müstesna kurumu ve temel yapı taşı olma işlevine tekrar kavuşturulmalıdır.” Diyen Yarar, konuşmasına şöyle devam etti:
“Hızla artış gösteren boşanmaların önlenmesi için tedbirler alınmalı, boşanma gerekçelerini bertaraf eden ve aile içi iletişimi kuvvetlendiren rehabilitasyon çalışmaları yapılmalıdır. Evlilik yaşının gecikmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi maddi kaygılardır. Türkiye’nin en büyük problemlerinden bir tanesi olan işsizlik sorunu evlilik kurumunu da etkilemekte buna evlilik sürecindeki yüksek maliyetli beklentiler de eklendiğinde tablo biraz daha olumsuz bir hal almaktadır. Bu açıdan evliliğe teşvik amacıyla hükümetin somut adımlar atması ve evlenip yuva kurmak isteyen gençlere maddi destek sağlamalıdır. Bu noktada elbette inisiyatif alması gereken sadece devlet değildir. Aileler de evliliğe ve çocuklarına eş olarak seçecekleri bireye salt maddiyat nazarıyla yaklaşmamalı, vasat bir çizgi takip etmeli ve toplum bu noktada ortak bir noktada buluşmalıdır. Maddiyatın evliliklerin önünde bir engel olarak kalmasına birlikte son verebiliriz. Evlilik dışı birlikteliklerden doğan, aile kurumu ve değerlerinden mahrum büyüyen çocuklar ülkenin diğer bir önemli sorunudur. Çocukların mağduriyetine sebep olan ve toplum yapısını olumsuz yönde etkileyen bu sorunun çözümü için zina ivedilikle yeniden suç sayılmalıdır. Aynı zamanda çocuklara küçük yaştan itibaren aile kurumunun ehemmiyeti benimsetilmelidir. Bu doğrultuda çeşitli eğitim programları hazırlanmalıdır.”
“Gençler evlilik öncesi eğitimler ile bilinçlendirilmelidir”
Ailede anlaşmazlıkların önüne geçebilmek için gençlerin evlilik öncesi eğitimler ile bilinçlendirilmesi gerektiğini belirten Yarar, “Yoğun çalışma saatleri, huzursuzluğun ve aile içerisindeki iletişimsizliğin temel sebeplerindendir. Bu açıdan çalışanlar için özellikle çalışan kadınlar için daha insani bir mesai düzenlemesi yapılmalıdır. Böyle bir düzenleme aile içerisinde iletişimi güçlendirecek, ailece sosyal faaliyetlere fırsat oluşturacaktır. Bu açıdan hem özel sektörde hem kamuda kadın çalışanlara pozitif ayrımcılık yapılarak esnek çalışma saatleri düzenlenmelidir. Şüphesiz ahlaki kaygıdan uzak olarak modern dünyanın dayatmalarını süslü projelerle sunan medyanın aile kurumunda yaptığı tahribat büyüktür. Bunun önüne geçebilmek için özellikle görsel medya denetlenmeli, yozlaştırıcı yayınlara izin verilmemelidir. Son dönemlerde evlilikleri yıpratan faktörlerden bir diğeri olan sosyal medyada da gerekli denetimler sağlanmalıdır. Kullanıcılar da bu farkındalıkla ilgili mecralarda yer almalıdır. Ve ailenin hatta toplumun en önemli unsuru olan kadına yönelik bakış açısının değişmesi büyük önem arz etmektedir. Zira kadının hak ettiği değeri görmemesi de unutulan ama aslında aile kurumuna ciddi hasar veren ve yıkılmaya iten etkenlerden bir diğeridir. Kadının evlenmek ve aile kurmakla köleleştiği propagandası da kadına ikinci sınıf insan muamelesi yapan bakış açısı da sorunludur. Kadın bu toplumun bir ferdi olarak hem evrensel hukuktan hem İslam hukukundan kaynaklı pek çok hakka sahiptir. Bu haklar hiçbir kılıf altında elinden alınmamalı, her platformda hakkı teslim edilmelidir. Kadınların toplumun yarısı olduğu unutulmamalı, diğer yarısının da annesi ve ilk öğretmeni olan kadına hak ettiği değer verilmelidir.” diye konuştu. (İLKHA)