En önemlilerinden biri dedik çünkü en önemlisi ya da ilki denilemez.
Çünkü vatandaş olarak bu ülkede 27 Mayıs’tan önce de sık sık bir darbe geleneğiyle karşılaşıyoruz.
Memlekette Darbe geleneğini başlatan güç odakları daima var olmakla birlikte CHP zihniyetinin oluşumundaki ilk darbe Sultan Abdülaziz’in hunharca katledilmesiyle başlar ardından İttihat ve Terakki’nin meşhur 1908’de II. Abdulhamid’e karşı Selanik’ten gelen Hareket Ordusu’nun gerçekleştirdiği DARBE gelir.
Mahmut Şevket Paşa’nın komutasındaki ordu ilk iş olarak II. Meşrutiyeti ilan eder bir yıl sonra da Ulu Hakan olarak anılan sultan Abdülhamit Han HAL’ edilerek eza olsun diye Selanik'e sürülür.
Gerisi malum; İttihatçı kafa(!) kimisinin “Üç Beyinsizler”dediği ‘enver- Talat ve Cemal paşaların eliyle ‘ koca Osmanlı’yı yanlış tarafta savaşa sürükleyerek dağılmasının yolunu açmışlardı.
Tarih 1923’ü gösterdiğinde ULUSALCI yaklaşımla milliyetçilik temelinde yeni bir devlet ilan edilmiş ve geçmişle bağların koparılması çabasına binaen İslam’a dair anlatım söylem ve görüntüleri silmek için çaba gösterilmiştir.
Öyle ki yıl 1932’yi gösterdiğinde işgal altındakiler dahil olmak üzere hiçbir İslam beldesinde görülmemiş bir garabet olarak; Ezan Türkçe’ye çevrilmiş ve bu tam 18 yıl sürmüştür.
İttihat ve Terakki zihniyetinin sonraki darbesi de bu ezanın tekrar asıl şekline dönüştürülmesi sebebiyle gerçekleştirilmiştir.
14 Mayıs 1950 (ve 2 Mayıs 1954) genel seçimlerden açık ara fark atarak zaferle çıkan Adnan Menderes ilk iş olarak Ezan-ı Muhammedi’yi asli haline çevirmiş, bu hamlesi İttihatçı zihniyetin ileride onu İdam sehpasına çıkarmasıyla sonuçlanmıştı.
Menderes yönetiminde ülke biraz toparlanacak gibi olmasına rağmen mezkur zihniyetin en büyük hedefi ‘Milleti dini değerlerden uzaklaştırmak’ oldu.
Bundan dolayı ülkedeki tüm gelişmeleri daima tehdit olarak gören asker içindeki bir grup harekete geçerek 27 Mayıs 1960 yılında kanlı darbeyi gerçekleştirirler.
Milli Birlik Komitesi adını alan darbeci subaylar Yassıada’da tiyatroyu aratmayan sözde bir yargılamanın ardından alelacele suçlar irad ederek Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’ya idam cezası vermiş, (Mason kontenjanından olduğu iddia edilen) Celal Bayar'ın cezasını, yaş haddi gerekçesiyle ömür boyu hapse çevirmiş diğer üçünü derhal idam sehpasına çıkararak infaz etmişlerdi.
Türkiye’ki darbe ve darbecilerin serüveni bu talihsiz olayla noktalanmadı elbette.
Ardı sıra yaşanan gelişmelerde İTTİHATÇI zihniyet her fırsatta darbeye ya çanak tutmuş ya da bil fiil içinde bulunarak darbeyi teşvik ederek 1972’de, 1980’de, 1996’da, 2003-2004(Eldiven-Yakamoz...) ve 2007(E-Muhtıra) örneklerinde görüldüğü gibi ülkeyi kaosa sürüklemekten geri durmamıştır.
Kısa bir süre önce yaşanan;
-İlker Başbuğ’un “Menderes erken seçimi kabul etseydi darbe olmazdı!” sözü ve,
-104 Amiralin darbeyi çağrıştıran ‘Bildirisi’
Bu zihniyetin hala dinç ve aktif olduğunu ve fırsat kollamaya devam ettiğini alenen gösteriyor.