`Ulusçuluk bir hastalıktır fayda ve sonuç getirmez`

Seçim süreci, bir durumu da gün yüzüne çıkardı.Kürt Ulusçuluğunu inşaya çalışanların, meğer Ittihat ve Terakki türevi olan resmi ideolojinin kuruluş aşamasındaki Türkçü ulus inşacı kadro ve çalışmaları ile ne büyük benzerlikleri varmış...

Ekleme: 25.06.2011 11:23:00 / Güncelleme: 25.06.2011 11:23:00 / Siyaset Gemisi / İstanbul Haberleri
Destek için 

Yasin Demir/ Analiz

 Fransız ihtilalinden sonra peydahlanan “Ulusçuluk” illeti, özellikle İslam`ın ümmet yapısına karşı bir kanser gibi kullanıldı.

Osmanlı sürecinde, Araplar ve Türkler ayrıştırıldı. (Tabi diğer halklara da uygulandı.) Şimdi ise Kürtler hedef tahtasında...

Ulusçuluk virüsünün aşılanmasında, İslam dini yerine kavmi dinler vurgulanır. Hz. Peygamber’in etkisini azaltmak için abartılı Ulusal Kahramanlar öncelenir. Ümmet için olmazsa olmaz olan Ezan ve ibadetin dili, kıble, mukaddesat gibi şiarlar ve ortak paydalar Ulusallaştırma safsatası ile tahrip edilir. Dini değer yargıları ve ibadetler ulus menfaatı adına kullanılmaya çalışılır ve daha engerekçe pek çok uygulamaya başvurulur.

Türk ve Kürt ulusçuluğunun inşasında kullanılan bazı argümanların ana kodları ve şifreleri maddeler halinde aşağıda sıralanmıştır. Buraya alınmayanları da basiret ehli bilir.

1.İnsanüstü bir konuma çıkartılan Ulusal Lider ve kahramanlar: Türk Ulusalcılar bu konuda Mustafa Kemal Atatürk’ü önce Peygamber sonra da (haşa) Allah seviyesine çıkarttılar. Kürt Ulusalcılar da benzer şekilde (Yalçın Küçük’ün Başkürt ilan ettiği) Abdullah Öcalan’ı peygamber ilan ettiler. Daha doğrusu, Apo kendi kendisini (haşa) peygamberlere benzetiyor. Örgüt tabanında ise “Serok tapılacak adamdır. Önderlik ilah gibidir” söylemlere rastlayan pek çok şahit vardır.

Türk Ulusalcılardan Edip Ayel, Atatürk için şöyle yazmış:

“...Cennetse bu yurt, sen onu buldundu harabe, Bir gün olacaktır anıtın,  Türklüğe Kâbe. Zindan kesilen ruhlara  bir nur gibi doldun. Türk ırkının en son ulu peygamberi oldun Tutsak seni layık yüce Tanrıyla müsavi (eşit) Toprak olamaz kalp  doğabilmişse semavi... Ölmez bize cennetlerin  ufkundan inen ses, İnsanlar ölür, Türklüğe  Allah olan ölmez!”

Aynı zihniyetten Halil Bedii ise bakın neler yazıyor:

“...Tanrı gibi  görünüyor her yerde Topraklarda denizlerde  göklerde Gönül tapar kendisinden geçerde Hangi yana göz bakarsa, Atatürk...”

Faruk Nafiz Çamlıbel geri kalır mı hiç!

“...Yürüyor kalbimizin durduğu bir yolda değil, Kanlı bir gözyaşı nehrinde muazzam tabutun. Ey ilahın yüce davetlisi, göklerden eğil Göreceksin duruyor kalbimizin üstünde putun!”

Yusuf Ziya Ortaç’tan (...!!!)

“...Dağların ardında sönüşü gibi Millete can veren vatan yaratan Tanrının göklere dönüşü gibi Her zaman ırkıma büyük Baş Atam Tanrılaş gönlümde, tanrılaş Atam!”

İlhami Bekir’den...

“İlk adam mavi gözlerle  baktı toprağa, Toprağın haritasını çizdi bayrağa, Allah değil, o yazdı alın yazımızı...”

Kısacası benzer çok (...) şeyler yazılmış. Fakat mesele anlaşılıyor. Uzatmaya gerek yok. Atatürk mevlidi bile yazılmış.

Türk Ulusalcıların Atatürk’ü son durağına uğurladıkları yolun başında, şu an Kürt Ulusalcıları Abdullah Öcalan’ı uğurlama gayret ve garabeti içine girmişlerdir.

Türk Ulusalcılar Çankaya ve Anıtkabri kıble bellerken, Kürt Ulusalcılar da Laleş (Kuzey Irakta Yezidilerin kutsal saydığı vadi) ve DTP’li bir millet vekilinin “Roj Tv Kürtlerin kıblesidir” beyanı ile Roj TV’yi Kürt Ulusalcılarının kıblesi hükmüne geçirmiş bulunuyorlar.

Yine Edip Ayel’e kulak verelim. (Atatürk’ün Dolmabahçe de ölümü üzerine):

“Ay yıldızı aldık da senin  üstüne sardık Ey dertli saray! Kabe’mi oldun bize artık...”

Türkçü Kemalettin Kamu ise şöyle diyor:

“Ne örümcek ne yosun  Ne mucize ne füsun Kabe Arab’ın olsun Çankaya bize yeter.”

3-Türk Ulusalcılar, Türklerin asıl dinlerinin şamanizm olduğunu savunur. Hatta bu öğretiler temelinde birtakım gizli teşekküllerin varlığıda bir dönem medyaya düşmüştü. Yine Anadolu İslam’ı savı ile İslam ve şamanizm karışımı öğretiler üretenler yok değildir.

Kürt Ulusalcılar ise, Kürtlerin asıl dinlerinin Zerdüştlük olduğu tezini işliyorlar. Murat Karayılan bu konuda şöyle demişti:

“1370 yıl önce Kürtler Zerdüşttü. Fakat sonra İslam oldular... İşgalciler Kürtlere karşı dini kullanmak istedi. Bu bir gerçektir. Nakşibendi tarikatı da kullanılmak istendi.”

4-Her iki kesim Ulusalcılar diğer dinleri ve ideolojileri de kullanmak istiyorlar.

Son Ergenekon olaylarında medyaya yansımıştı. Türk Ortodoks kilisesinden Sevgi Erenerol; başta Veli Küçük olmak üzere, Ergenekoncuların gizli toplantılarını kilisede yapmalarına imkân sağlamasından dolayı yargılanmıştı.

Kürt Ulusalcılar da, Ermeni Kilisesi, Süryani Kilisesi gibi yeni bir “Kürt Kilisesi” kurulması için yoğun çaba sarf ediyorlar. Mersin’in  bu konuda pilot bölge seçildiği, Avrupa’nın, ABD’nin ve misyonerlerin buna destek verdikleri ve sıcak baktıkları konusunda

duyumlar da vardır.

2010’da Mersin Siyaset Akademisi açılış törenlerine katılan BDP Batman Millet Vekili Ayla Akat Ata’nın Mersin başta olmak üzere, ülke genelinde Kürt kiliseleri kurulması talebine verdiği cevap hem bu duyumu teyid ediyor, hem de düşündürücüdür.

“Gönül isterdi ki bütün Kürtler Müslümanlığı bırakıp Hıristiyan olsunlar...!!!”

Yine Abdullah Öcalan, İnsan Hakları Mahkemesine gönderdiği savunmasında, biraz da Batıya göz kırpmak amacı ile şöyle diyor. “İslam savaşçı bir dindir. Keşke Asya’da Hıristiyanlık hakim olsaydı... Tek Tanrı inancı, izafiyet teorisinin sembolik ve ilkel bir ön aşamasıdır.”

Batılı bir TV’nin Kandil’de yaptığı bir belgeselde PKK kamplarında Meryemana ve Hz. İsa ikonları ile Apo’nun posterlerinin yanyana asıldığı görüntüleri verilmişti. Militanların, Hıristiyanlıkta haram sayılmayan domuz kesip yedikleri de medyada yer almıştı.

Hatırlanırsa, Osmanlı sisteminin tasfiyesinden sonra, ilk meclis çalışmalarında bazı milletvekilleri, Batının desteğinin sağlanması için, “Meclis kararı ile, Hıristiyanlığın yeni Türkiye Cumhuriyeti için RESMİ DİN olarak kabul edilmesi yönünde görüş beyan etmişlerdi.

Benzer amaçla İttihatçı Abdullah Cevdet’in, Macaristan’dan damızlık erkek getirilip yeni bir saf ırk oluşturma teklifi, halen bir karaleke olarak tarihteki yerini koruyor.

5-Ezan’ın Türçeleştirilmesi Kürtçeleştirilmesi sapkınlığı:

Türk Ulusçuları 1932’de 18 yıl boyunca Ezan-ı Muhammedi’yi Türkçe okuttular. Halk patlama noktasına gelince tekrar aslına dönüldü.

Kürt Ulusçular da Ezan’ı kürtçeleştirilmesi ve benzeri sapkınlıkların devamını getirme gayreti ve nabız yoklama garabeti içerisindedirler. İnşaallah Türkçü Ulusçulardan ders alırlar.

Kürtçüler de, Kürtçe Ezan, ibadetin ulus dili, safkan KÜRT İMAM arkasında alternatif ibadet gibi dini kullanma yanlışına düşüyorlar. Bu hatanın vakti zamanında Türkçüler tarafından yapıldığına da değinilecektir.

6-İsmet İnönü döneminde, pek çok cami kapatılarak, ordu için depo, at ahırı vs. amaçlar için kullandırıldı. Cami inşasına da ruhsat verilmiyordu.

Diyarbakır Merkez Kayapınar Belediyesi’nin DTP’li başkan ve yöneticileri “Dicle Kent Bulvarında, hayırseverler tarafından inşa edilmek istenilen Ebuzer Gıffari Cami inşaatının ruhsatını vermediği gibi, camiyi yaptırmak isteyenlere de şöyle tepki göstermişlerdi.2009’da)“Diyarbakır’da cami çoktur. Orası yeşil alandır. Bir daha cami için bana gelmeyin.” O tarihte, üç yıldır vatandaşlar kurdukları çadırda ibadetlerini yapıyorlardı.

Halen Kürt Ulusalcılarının cami düşmanlıkları, Silvan’ın Susa Köyü Camisi baskını, Nusaybin’deki Alika cami provokasyonu, Siirt’in bir köyünde cami imamına ve eşine köy içinde yapılan muamele gibi olayla da tescillidir.

Ne var ki bu güruh, şimdi de sivil itaatsizlik adına, Abdullah Öcalan’ın deyişi ile namazı, meydanlarda sokaklarda bir tiyatroya çevirmişlerdir. Bu da yetmezmiş gibi “Gerekirse camileri de işgalden” bahsediyorlar. Siyasete dini alet etmek tam da budur işte...

7-Osmanlı’nın tasfiyesinden sonra M. Kemal Atatürk 1928’de Balıkkesir’de Zağaros Paşa Camisi’nde meşhur “Balıkkesir Hutbesi”ni vermiştir. Adeta o gün imamlık yapmıştır. Hutbede Halk Fırkasının halka siyasi terbiye vereceği konusunu işlemişti.

Ne yazık ve ne acıdır ki Halk Fırkası (Sonradan CHP’ye dönüşüyor) Cumhuriyet tarihi boyunca, Anadoludaki dindar halka öyle bir siyasi terbiye veriyor ki, ilelebet unutulamaz. İslam’ın şartı olan Hacc’a gitmek bile bir dönem yasaklanıyor.

Kürt Ulusalcılar da, temelde sol-sosyalist bir ideoloji benimsedikleri halde, Müslüman halkı, din üzerinden suistimale yetleniyorlar.

Cumhuriyet tarihi boyunca da, PKK tarihi boyunca da pek çok İslam alimi şehid edilmiş, tasfiye edilmiştir. Yerlerine ulus ideolojisi güdümlü, din hocası görünümlü şahıslar getirilmiştir. Aksekili Ahmed Hamdi Efendi’ye papyon ve fraklı kıyafet giydirilip, kadınlı, alkollü, Cumhuriyet balosuna götürülmüştür.!!!

Hasılı kelam bu çabalar, İslam’ı ulus ve ırk hizmetinde kullanma girişimleridir.

SONUÇ: 90 yıl boyunca, dindar Kürtler de tüm Anadoludaki dindarlarla beraber: İlaveten Kürtlükten kaynaklı olarak belki iki kattan da fazla, Türk Ulusalcılarının zulmünü, kahrını cezasını çektiler... Tam durum düzelmeye yüz tutmuşken, şartlar biraz normalleşmişken, şimdi de Kürt Ulusçuları çıktı ortaya. Müslüman Kürtler, bir yüzyıl boyunca da bunların kahır ve zulümlerini mi çekecek...??? Hiç sanmıyorum... İyisi mi yol yakınken Kürtçüler, Türkçülerden ders alıp boş bir yolculuğa çıkmasınlar. Kimin ne hesabı varsa, Allah’ın da (cc) mukabil hesabı vardır. Akıbet muttakilerindir vesselam...

Doğruhaber