Türkiye Aile Meclisi: Süresiz nafaka sorunu çözülmeli!

Aile bütünlüğünün korunması için ithal edilen kanun ve sözleşmelerin kaldırılmasının gerekliliğini belirten Türkiye Aile Meclisi, süresiz nafakanın yeni bir yuva kurulmasına engel olduğunu aktardı.

Ekleme: 23.04.2021 14:09:38 / Güncelleme: 23.04.2021 14:09:38 / Güncel / İstanbul Haberleri
Destek için 

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında yapılan değişikliğe ilişkin yazılı açıklamada bulunan Türkiye Aile Meclisi, toplumsal yapının bozulmaması, ailenin korunması ve nesillerin muhafazası için değer ve kültüre uygun kanun ve sözleşmelerin yapılmasının yerinde bir adım olacağını vurguladı.

"Aile kurumu bozulmuş ve disiplin sağlanamaz hale gelmiştir"

Aile yapısının korunmasına yönelik yapılan ancak aile yapısına zarar veren değişikliklerin, kanunların ve sözleşmelerin tarihsel analizine değinilen açıklamada, "Feminist ideolojisinin sloganlarına aldananlar için vakit geç olacaktır. Sadece süresiz nafaka uygulaması bile aileyi tahrip etmeye yetmektedir.   Anayasa’da ailenin korunması başlığı altında; 'Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.' ilkesi getirilmiştir. Ancak, 2002 yılında yürürlüğe giren Yeni Medeni Kanun, 2005 yılında yürürlüğü giren Ceza Kanunu, 2010 yılında referandumla Anayasanın 10'uncu Maddesinde yapılan değişiklikle kabul edilen pozitif ayrımcılık ilkesi, yargıda 'kadının beyanı esastır' anlayış ve uygulaması, 2011 yılında imzalanan İstanbul Sözleşmesi ve 2012 yılında yürürlüğü giren 6284 sayılı özel ceza yasasının ilgili bölümleri, aile kurumunun insicamını bozmuş, disiplin sağlanamaz hale getirmiştir." denildi.

"Adil olmayan ve yeni bir yuva kurmaya engel olan süresiz nafaka kaldırılmalı"

CEDAW ile nafakanın süresiz olarak dayatılmasının adil olmadığı aynı zamanda ekonomik sorun oluşacağından yeni bir yuva kurulmasının da önünde engel olduğu belirtilen açıklamada, süresiz nafakanın kaldırılması gerektiğine dikkat çekildi:

"Yoksulluk nafakası (Medeni Kanun, 175'inci Madde) evli eşler arasında geçerli olan ve boşanmadan sonra karar verilen nafakadır. Yoksulluk nafakası, CEDAW sözleşmesinin dayatması öncesi 1988 yılından önce bir yıl olarak uygulanmasına rağmen, Türk Medeni Kanunu’nda 4/12 Mayıs 1988 yılında yapılan değişiklikle 'Süresiz' hale getirilmiştir. 2001 yılında kabul edilen yeni Türk Medeni Kanunu’nda da aynı görüş kabul edilerek süresiz nafaka uygulaması devam ettirilmektedir. Yoksulluk nafakası ile birlikte boşanma aşamasında Tedbir Nafakası ve müşterek çocuklar için İştirak Nafakası düzenlenmiştir. Nafaka yükümlülüklerini yerine getirmeyen nafaka borçlusu hakkında, nafaka alacaklısının şikâyeti üzerine İcra ve İflas Kanunu 344'üncü Maddesi gereğince 3 aya kadar tazyik hapsine karar verilmektedir.

Sebepsiz zenginleşmeye, emeksiz ücrete neden olduğu gibi yoksulluk nafakası bağlanan bir kısım kadınlar süresiz nafaka haklarının ortadan kalkmaması için kayıt dışı çalışmakta, mal varlıklarını ve gelirlerini gizlemektedirler. Süresiz olarak nafaka almaya devam etmek amacıyla yeni bir evlilikten kaçınmakta, evlilik dışı ilişkiler yaşamaktadırlar. Nafaka ödeyen eş ise yeni bir evlilik imkânını kaybetmektedir. Bu uygulamalar sonuç itibariyle ahlaki çöküntüye, husumet ve şiddetin artmasına sebebiyet vermektedir." ifadelerine yer verildi.

Nafakaların mahkeme veya Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı il müdürlüklerinde oluşturulacak birimler tarafından denetim altına alınması savunulan basın açıklamasında, siyasilerin derinleşen toplumsal yaralar için çözüm üretmeleri gerektiği belirtildi.

Açıklamada, "Haksızlıkların ortadan kaldırılması, boşanan eşler arasındaki hukuki ihtilafların bitirilerek sağlıklı evliliklerin önünü açmak suretiyle olmalıdır. Siyaset, bu denli derin toplumsal yaraya çözümler üretmelidir. Teklifler, çare ve çözümler radikal feminist örgütlerin muhalefeti karşısında dikkate alınmamaktadır. Evlilik oranında azalış ve boşanma sayılarında artışla birlikte aile kurumumuz zayıflamakta ve milli güvenliğimiz, geleceğimiz tehdit altındadır. Yasalar ve uygulanması karşısında, artık ağır riskler taşıdığından evlenmekten kaçınılmaktadır. Evlilik dışı ilişkilere yönelme arttığından sağlıklı nesiller de yetiştirilememektedir. Asıl olan; ailenin dağılmaması, çocukların korunması ve şiddetin önlenmesidir." denildi.

"Genç evlilik teşvik edilmeli ve mihri anlaşma ile kadının hakları güvence altına alınmalı"

İstanbul Sözleşmesi dayatmalarının iptal edilmesi gerektiği aktarılan basın açıklamasında, evliliklerin artması için devletin teşvikte bulunması gerektiği ve kadının korunması için ise mihri sözleşmenin yapılması gerekliliği vurgulandı.

"İstanbul sözleşmesinin dayattığı uygulamalar iptal edilmeli, ailesiz, cinsiyetsiz, ahlaksız toplum projesi toplumsal cinsiyet eşitliği veya toplumsal cinsiyet adaleti maskesiyle eşcinsellik teşviklerine dur denilmeli, şiddetin her türlüsüne karşı çıkılmalıdır. Cinayetleri önlemenin yolu kısas uygulamasıdır, şiddeti önlemenin yolu da içki, kumar, faiz, fuhuş ve teşhirciliğin yasaklanmasıdır. Ebeveyn yabancılaşması uygulayanlara cezai müeyyide uygulanmalı, velayeti istismar edenden velayet alınarak karşı tarafa verilmelidir. Kadın, erkek ve çocuk mağdur edilmemelidir. Kadının mağduriyet yaşamaması için mihri, sözleşme ile belirlenmelidir. Genç evlilik, annelik ve babalık teşvik edilmeli, devletimiz her evlenene en az 100 ay evli kalmak şartıyla 100 gram altını hibe vermelidir." ifadelerine yer verildi. (İLKHA)



İlgili Haberler