Fikir ve düşünce özgürlüğüne ipotek koyan bildiriyi kınayan STK Başkanları, sorunun temelinde darbe anayasasının olduğunu aktararak, yeni sivil bir anayasaya duyulan ihtiyacın her geçen gün daha da arttığını vurguladılar.
Muhtıra içerikli bildiriye tepki gösteren Peygamber Sevdalıları Vakfı Elazığ Temsilcisi Mehmet Zülfü Öztürk, halk iradesine ipotek koyan bildirinin ve faillerinin hukukun önüne çıkarılması gerektiğini belirtti.
Zülfü Öztürk
Öztürk, "4 Nisan Cumartesi gece yarısı darbe söylentileri piyasaya çıkan 104 emekli amirali bizler Elâzığ peygamber sevdalıları olarak şiddetle kınıyoruz. Bu açıklamaları kabul etmiyoruz. Zira Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Sıkıntılarınız söylemek istedikleriniz varsa eğer bunun yeri siyasettir. Farklı şekilde siyasete ayar verme, yönlendirme ve tehdit etme maksadıyla darbeyi ima eden açıklamalar kesinlikle kabul edilecek bir durum değildir. Tabii bu noktada yetkili mercileri de seslenmek istiyoruz. Bunlar nereden geldi, ne için bu düşünceleri savunuyorlar ve bu cesareti nereden alıyor. Emekli olmuş devlet ile ilişkisi kalmamış. Herhangi siyasi arenada bir sözü olmayan bu insanlar bu cesareti nereden alıyor. Bunların da ciddi manada araştırılması gerekir.
Zira bu mesajın 104 amiralin sözü, düşüncesi olduğuna inanmıyoruz. Mutlak manada bunların arkasında bunları hazırlayan bunlara bu yazıyı okutan güçler vardır. İyice araştırılıp arkalarındaki güçlerin de ortaya çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca milletin iradesini yok sayıp insanlığı aşağılayacak tarzda söylemlerin karşılığını da hükümet tarafından verilmesini istiyoruz. Tabii ki hukuki çerçevede hukuki statü neyi gerektiriyorsa o şekilde kesinlikle bunların cezalandırılması lazım." dedi.
"Darbelere yol açan darbe anayasası yerine sivil anayasa yapılmalı"
Darbe içerikli bildirilerin ve darbelerin temelinde Kemalizm ideolojisinin olduğunu hatırlatan Öztürk, 15 Temmuz'da yaşananların temelinde aynı ideolojiden beslenildiğini belirtti.
Öztürk, "Tabii ki de bunun bir de temeline inmek lazım bunlar bu cesareti nereden alıyor. Niçin bu tarzda açıklama yapıyorlar. Malumunuzdur Kemalizm denilen bir ideoloji var. Halka sorulmadan halkın rızası alınmadan herhangi bir referanduma gidilmeden bu halka dayatılmış bir ideoloji. Bu zamana kadar, hatta geçen 2016'da yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimi de Kemalizm ideolojisini destekler tarzdan fikre düşünceye sahip çıkacak gerçekleştirilmişti. Yani Türkiye'de ne zaman darbe olmuşsa bunun altında Kemalizm vardır. Biz bu noktada yetkili mercilere sesleniyoruz! Kemalizm ideolojisiyle yüzleşmeniz lazım. Zira mevcut bütün darbelerin temeli bu ideolojidir.
Bu noktada da anayasa çalışmaları ciddi manada değerlendirilip özellikle Kemalistlerin dayandığı olduğu ilk dört madde göz önüne alınmalı. Zira darbeciler bu ilk 4 maddeden cesaret almaktadırlar. Ciddi manada gözden geçirerek yeni bir sivil anayasa yapıp Kemalist ideolojinin dayatmalarını ülkemiz ve milletimizin sırtından kaldırılmalı. İnanıyoruz ki Kemalist ideoloji ülkemizden giderse, yerini adalet mekanizması alırsa ve tüm insanlık adalet çerçevesinde yargılanırsa; bu insanlık bir daha ne darbe görecek ne bir hukuksuzluk ve nede bir adaletsizlik görecektir. Tüm darbelere darbe sevicilere darbeist kafalara karşıyız. Rabbim onlara fırsat vermesin inşallah." ifadelerine yer verdi.
Ersin Eryılmaz
"Kullanılan dilde darbe hevesinin olduğunu hissediyoruz"
Ülke insanının iradesine ve düşüncesine tahammülsüzlük gösterildiğini ve yaşanan hadisenin müsebbiplerinin dışarıdan beslendiğini dile getiren Ab-ı Hayat Vakfı Başkanı Ersin Eryılmaz, 15 Temmuz'da Anadolu çocuklarının başarısının hazmedilemediğine dikkat çekti.
Eryılmaz, "Yani 103 emekli amiralin bir gece yarısı birlikte oluşturdukları bir metnin altına imza atarak bir bildiri yayınlamaları organizasyonlu bir şekilde gerçekleşmiş bir hadisedir. Kullanılan dille yapılmak istenilen yani amaçlanan şeye baktığımızda, bunun bir darbe hevesini yansıttığını görüyoruz. 15 Temmuz'da milletin vermiş olduğu mücadele darbecilerin heveslerini kursaklarında bıraktı. Bu dersi hala anlamamış olanlar olmalı ki, böyle bir girişimde bulunabiliyorlar. Ben bunun Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca gerçekleşmiş olan bütün darbeler, yerelde belli güçlerin inisiyatifiyle gerçekleşmiş darbeler değildir.
Bütün darbelerin arkasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve CIA vardır. Dış güçler vardır yani nitekim 1980'de bizim çocuklar başardı diyenler Amerikalı yetkililerdir. Fakat 15 Temmuz'da onların çocukları değil Anadolu topraklarının çocukları başardı. Bu darbe hevesi duyan bütün insanlar için aslında anlaşılabilecek yükseklikte bir sesle verilen mesajdı. Ama hala birileri böyle bir hadsizlik yapabiliyorsa bunun arkasında bunların kulağına üfleyen birtakım güçlerin olduğunu düşünmekten geri duramıyoruz." diye konuştu.
"15 Temmuz'da halkı verdiği dersi şimdi ise yargının vermesi gerekiyor"
Bildirinin Kemalist ve Laikçi bir anlayış yansıttığını söyleyen Eryılmaz, bu tarzda hareket eden zihniyetin Mekkeli müşrikler gibi hareket ettiğini ve istediklerinde helvalarını put yapıp taptıklarını acıktıklarında ise helvadan putlarını yediklerini ifade etti.
Eryılmaz, "Yayınlanan bildiride jakoben laikçi ve Kemalist bir dil kullanılmış. Bu ülkede bu vatanın sahibi millettir. Bu milletin kendine ait özümsemiş olduğu değerler var. Ve en nihayetinde bu topraklar üzerinde bu millet yaşıyorsa milletin iradesi tecelli etmelidir. Herhangi bir ideolojik dayatmayla bir anayasanın oluşturulması zaten doğru bir şey değil. Bir anayasa da bu millete bir ideolojinin dayatılması ki mevcut anayasanın başlangıç kısmında bir ideoloji anayasanın bütün maddelerine ya da milleti bu anayasanın uygulanacağı topluma dayatılmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan beri böyle bir dayatmayla millet olarak karşı karşıyayız.
İdeolojiye samimi olarak inandıklarından dolayı değil, bundan menfaat edindiklerinden dolayı kullanıyorlar. Aynen Mekkeli müşriklerin helvadan put yapıp inanmaları ve sonrasında acıktıklarında yedikleri gibi. Yani gerektiği zaman ayakları altına alabildikleri düşüncelerdir. Bu ideoloji ve argümanların arkasına sığınarak Cumhuriyetin ilanından sonra tek parti dönmemin deki gibi iktidarı yeniden ele geçirmek istiyorlar. Yeniden toplum mühendisliği yapmaya arzuluyorlar. Fakat 15 Temmuz'da milletin vermiş olduğu dersi bugün hadsizlik edenlere karşı yargının vermesi gerekiyor. Ben buna cesaret eden darbe hevesini açığa vuran insanların rütbelerinin alınmasını bununla ilgili birtakım cezai müeyyidelerin uygulanmasını uygun olacağını düşünüyorum." dedi.
Metin Kılıç
"Hiçbir darbe hiçbir ülkeye katkı sağlamıştır"
Muhtıra içerikli bildiriye yönelik Gezi Parkı'nı örnek veren İHH Yardım Vakfı Elazığ Temsilcisi Metin Kılıç, zihniyetlerin ve hedeflerin aynı olduğunu belirtti.
Kılıç, "27 Nisan muhtırasını yaşamış 28 Şubat sürecinden geçmiş bu toprakların insanları olarak en son geçen günlerde 104 emekli amiralin muhtıra içerikli belgeyi kınıyorum. O günleri hatırlatan muhtıraları hatırlatan açıklamayı esefle ve gerçekten kınayarak karşıladığımızı ifade etmek istiyorum. Darbelerden fazlasıyla çekmiş olan bir milletin fertleri olarak bizler biliyoruz ki, hiçbir darbe hiçbir ülkeye katkı sağlamıştır ve sağlamayacaktır. Hangi bahane ile olursa olsun, dün Gezi Parkı'nda birkaç ağacın kesilmesini bahane edip adeta darbe çığırtkanlığı yapan zihniyet neyse bugün boğazlar, Montrö Sözleşmesi ve Kanal İstanbul bahaneleriyle ortaya çıkıp bildiri yayınlayan insanların zihniyeti ve bakış açısı maalesef aynıdır. Unutulmamalıdır ki milletin iradesine ipotek koymak adına kim hangi girişimde bulunursa bulunsun bu reddedilmelidir ve karşısında durulmalıdır. Bizler sivil toplum örgütleri olarak her zaman bu darbelerin karşısında olduk olmaya devam edeceğiz." ifadelerine yer verdi.
"Darbe, insanların iradesine ve seçimlerine yapılan en büyük saygısızlık ve terbiyesizliktir"
15 Temmuz'u örnek veren Kılıç, her türlü darbe ve girişimlerinin karşısında canla başla duracaklarını vurguladı.
Kılıç, "Bir kere temelde şunu almanız gerekir ki hiçbir darbe kendi ülkesine fayda getirmemiştir. İnsanların iradesine ve seçimlerine yapılan en büyük saygısızlık ve terbiyesizliktir. İşin boyutu bir tarafa Türkiye'deki darbeler genelde halkın iradesine rağmen halkın arzusuna rağmen onları dönüştürme adına yapılan darbeler olduğu için en baştan ret edilmesi gerekir. Bu en son yaşanan ve Montrö Sözleşmesi bahanesiyle 104 emekli amiral tarafından basına servis edilen bir gece yarısı muhtırası bize geçmişin o karanlık günleri hatırlattığı için gerçekten ciddi anlamda tepki almış ve almalıdır da. Milletin iradesine rağmen darbe imhasıyla millete parmak sallarcasına yapılan bu açıklamaların karşısında olduğumuzu her daim ifade ettik. 15 Temmuz ise bunun en güzel ifadesidir.
Türkiye eski Türkiye değildir. İnsanlarımız eski insanlar gibi değildir. Kendi hakkını hukukunu ve seçtiği insanların arkasında durma iradesiyle her daim koruyan insanlardır. Türkiye eski Türkiye olmadığı gibi dünyada eski dünya değildir. Bizler İHH Vakfı Elazığ olarak bu yapılan açıklamayı şiddetle kınıyoruz. Dün 15 Temmuz'da olduğu gibi bundan sonra da yapılacak olan her türlü girişimde gerek söylemleriniz gerek eylemlerimizde ve gerektiği zaman bedenlerimizde bu hain girişimlerin karşıda olacağımızı tüm halkımızın bilmesini isteriz." diye konuştu.
Erdal Zengin
"Bu tür durumlara karşı olduğumuzu ve meydanlarda olacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum"
Darbe anayasası ile yönetildiklerini hatırlatan Elâzığ Özgür-Der Başkanı Arş. Gör. Erdal Zengin, sürekli olarak topluma ve siyasete yönelik müdahalelerin olduğunu söyledi.
Zengin, "Öncelikle şunu belirtmek lazım, bu Kemalist sistemin eskiden beri bu topluma reva gördüğü bir zulüm belli periyotlarla akıllarına uyumadığı insanlar işin başa geldiğinde özellikle bu Müslüman mahalleden gelen insanlarsa tepki gösterip insanları bir kaosa sürüklüyorlar. Bu tür darbe girişimleri hiçbir zaman bu ülkeye bir hayır getirmemiştir. Bizler Müslümanlar olarak ezelden beri bu tür düşüncelere sahip insanlarla ve politikalara karşı her zaman dik ve ayakta durduk.
2016 yılındaki 15 Temmuz darbe girişiminde bile yine Müslümanlar olarak kendi düşüncelerimizi kendi duruşumuzu ifade ettik. Sürekli meydanlardaydık. Bu tür durumlara karşı olduğumuzu ve meydanlarda olacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Öncelikle bu zihin yapısı elbette ki kendi gücünü Kemalist sistem ve yasadan anayasadan alıyor. Anayasanın bazı maddeleri bu tür adamlara, zihniyete ve toplumlara meydan veriyor. Öncelikle anayasada bu düzenlemeleri yapmak gerekiyor. Bizler hala darbe anayasası ile yönetiliyoruz. Sürekli olarak siyaseti ve toplumu yapılandırmaya dönük bir müdahaleler olduğunu düşünüyoruz. Bunun alt yapısına baktığımızda sanki toplumun lehineymiş gibi bir şeyler yaptıklarını söylüyorlar ama hiçbir zaman toplumun lehine bir şey olduğunu görmedik." dedi.
"Değiştirilmez tek şey Allah'ın indirmiş olduğu naslardır"
Anayasa maddelerinin Allah'ın indirdiği bir ayet olmadığını ve değiştirilebilir olduğunu söyleyen Zengin, darbelerden ülke, ekonomi, insan ve toplumun yara aldığını belirtti.
Zengin, "Bütün bu darbeler neticesinde yara alan ülke, ekonomi ve insanlar oldu. Fakat eski Türkiye yok eski yapısına sahip toplumlar yok. Yaptıkları her şeyi sineye çeken kendi evlerine çekilen bir toplumla karşı karşıya değiller. Çünkü bu toplum 15 Temmuz'da bu korku elbisesini üstünden attı. Kendi canlarını ortaya koyacak bir duruş sergiledi. Şu an görüyoruz zaten her taraftan toplumun belli kesimlerinde özellikle de İslami kesimde ciddi tepkiler var. Dolayısıyla bu tür topluma ve siyasete dönük müdahaleler her zaman tepeden inmeci bir mantığın sonucudur. Bir tezahürüdür diyebiliriz. İnsanlar tarafından oluşturulmuş olan ya da söylemiş olan bir ilke ayet veya bir nas değildir. Müslümanların ve iman eden insanların yapılarına göre değiştirilmez tek şey Allah'ın indirmiş olduğu naslardır, ayetlerdir ve dini kurallarıdır. Fakat biz bunlara baktığımızda değiştirilmesi dahi teklif edilemez dedikleri maddeler bir kul tarafından oluşturulmuş olan maddelerdir. Toplumun yapısına hayatına herhangi bir katkısı olmayan maddelerse değiştirilebilir niye değiştirilemesin." Diye konuştu.
"Yeni anayasa çalışmalarında HÜDA PAR diğer parti ve STK'larda dinlenilmeli"
Yeni sivil bir anayasanın olması gerektiğini beyan eden Zengin, yeni sivil anayasa üzerine çalışan HÜDA PAR'ın dinlenilmesi ve konu üzerinde çalışma yapan diğer partilerinde bir masa etrafında toplanabilmesi gerektiğini vurguladı.
Zengin, "Kaldı ki 1982 anayasasında günümüze kadar bu anayasa topluma zulüm getirmekten başka bir şeye yaramadı. Çok ciddi muğlak maddeler var o muğlak maddelerden yola çıkarak her türlü şekilde masum insanları cezalandırabiliyorsunuz. Bu anlamda HÜDA PAR’ın da diğer partilerin de veya diğer sivil toplum kuruluşlarının da fikir beyan etmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle anayasa noktasında fikirlerini ifade etmeliler. Kesinlikle arka planda kalmamalılar aynı zamanda hükümete ve muhalefete ciddi bir baskı oluşturmalılar. Değiştirilmesi yönünde adımların atılması için. İnsanlığın ruhuna toplumun değerlerine ve toplumun yararına olduğu müddetçe bizler yapılan her şeyin arkasında durduk kim olursa olsun fark etmez biz bizim için." ifadelerine yer verdi. (İLKHA)