İHH Adıyaman Şube Başkanı Mehmet Halit Tekbaş tarafından okunan basın açıklaması, İl Halk Kütüphanesi önünde bazı STK temsilcileri ve halkın katılımıyla gerçekleştirildi.
"Şaka değil soykırım"
Tekbaş, İstanbul’da Çin Konsolosluğu önünde on yaşlarında küçük bir kız çocuğu gözyaşları içerisindeki haykırışlarını hatırlatarak "İstanbul’da Çin Konsolosluğu önünde on yaşlarında küçük bir kız çocuğu gözyaşları içerisinde şöyle haykırıyor: 'Sizin çocuklarınız yok mu? 4 yıldır babamı ve kardeşlerimi görmüyorum.' Oyun çağında bir çocuğun yaşadığı travmayı hiçbirimiz tarif edemeyiz. İşin aslı son dokuz yıldır Doğu Türkistan tam bir cinnet halini yaşıyor. 2012 sonunda Xi Jinping ile başlayan sürecin apayrı acı bir öyküsü var. Dünya üzerinde yaşamanın en zor olduğu, Uygur, Kazak, Kırgız olma suçundan milyonların demir parmaklıklara mahkûm edildiği Doğu Türkistan, nesli yok edilen milletlerden biri olma yolunda. Dünya tarihinde bir milletin topyekûn gözaltına alındığı, kadın erkek, genç yaşlı toplama kampları, çocuk kampları ve hapishanelere doldurulduğu, kalanların da aile olma projesi adı altında evlerde Çinli gardiyanların insafına terk edildiği, insanların sokaklarda dahi yüz tanıma sistemleriyle adım adım izlendiği başkaca bir dönem var mı bilemiyoruz. Fakat bildiğimiz 2'nci Dünya Savaşı’ndan bu yana kitlesel olarak en büyük özgürlükten men etme operasyonunun Doğu Türkistan’da yürütülmekte olduğu" ifadelerini kullandı.
Toplama kampların sayısı bin 200'ü geçti
Doğu Türkistan'daki Müslümanların toplanma kamplarında yaşadıkları sıkıntıları dile getiren Tekbaş "2014 yılından itibaren teröre karşı sert darbe operasyonu ve ilan edilen 75 aşırılık belirtisiyle başlatılan keskin saldırılar, 2017 Nisan’ından itibaren Doğu Türkistan genelinde yoğun bir şekilde kurulmaya başlayan ve sayılarının bin 200’ü geçtiği belirtilen toplama kamplarıyla bambaşka bir noktaya taşındı. Evlerinden, çocuk ve eşlerinden; anne ve babalarından, akraba ve arkadaşlarından, işlerinden, okullarından hasılı en sevdiklerinden kopartılan, dünyanın en ağır işkence ve mahrumiyetlerini yaşayan 3-8 milyon Doğu Türkistanlı Çin’in gönüllü mesleki eğitim kamplarında soykırıma uğruyor." dedi.
"Başörtüsü takmak, camiye gitmek toplanma kampına götürülmek için yeterli sebep"
Müslümanların şiarlarına tahammülü olmayan Çinlilerin yaptıkları zulümleri hatırlatan Tekbaş "Bir çadıra ya da pusulaya sahip olmak, mutfağında birden fazla bıçağı olmak, pasaportu olmak, başörtüsü takmak, camiye gitmek, oruç tutmak, okulda ve resmi dairelerde ana dili kullanmak bile bir kişinin toplama kamplarına alınması için yeterli sebep olarak görülmektedir. Çin’in genel hukuk ilkesi olarak bilinen masumiyet karinesini hiçe sayan suçu önceden önleme prensibi ile herhangi bir suçu bulunmayan ve mahkeme edilmeyen milyonlarca insan ayrımcılık, aşırılık ve terör suçlamalarıyla toplama kamplarına dolduruldular. Burada kalabalık hücrelerde sırt üstü yatabilecek kadar bir yer bile bulamayan insanlar yoğun beyin yıkama faaliyetlerine ve işkencelere maruz kalıyorlar. Toplama kamplarında keyfî güç kullanımı, özgürlüğün sistematik olarak kaldırılması, kültür ve inançların tahkiri, ideolojik baskılama, insanlıktan çıkarma, taciz, tecavüz, fiziki ve psikolojik işkence, cinayet ve soykırım suçları işlenmektedir. Kısacası bu kamplar, tüm insan haklarının ihlal edildiği yerlerdir." şeklinde konuştu.
"Dünyanın insanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek bir sözü olmalı"
İslam İşbirliği Teşkilatının ya İslam ülkelerini bu zulme karşı mobilize etmesi ya da kendini lağvetmesi gerektiğini belirte Tekbaş şöyle devam etti:
"Çin, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilan edilen tüm hakları gasp etmekte, BM Soykırım Sözleşmesinde bulunan beş maddenin tamamını ve dahi Roma Statüsünde düzenlenen Soykırım Suçu ve İnsanlığa Karşı Suçların tamamını ihlal etmektedir. Bu insanlarla aynı gökyüzünün paylaşmak ve onların acı ve ıstıraplarına, yürek yangınlarına, kalp kırıklıklarına uzaktan da olsa şahitlik etmek, bizleri yaşadığımız çağın adaletten uzak düzeninde insanlığımızdan utandırıyor. Dünyanın insanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek bir sözü olmalı. Doğu Türkistan’daki toplama kampları kayıtsız şartsız bir an evvel kapatılmalı, bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir.
BM, Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhâl durduracak sahici adımlar atmalıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı ya İslam ülkelerini bu zulme karşı mobilize etmeli ya da kendini lağvetmelidir. Zira İİT’nin mevcut tutumu Çin’i daha da cesaretlendirmektedir.
Türkiye bu zulmün bitirilmesi için öncü olmalıdır. Çin bu zulmü sonlandırıncaya kadar tüm dünya halkları Çin mallarını boykot etmelidir." (İLKHA)