İstanbul Sözleşmesi'nin Batı'nın çürümüş toplumunu dayatan bir sözleşme olduğunu ifade eden Perinçek şöyle devam etti:
'BATI'NIN DAYATTIĞI İDEOLOJİK ÇÜRÜMEYİ KABUL ETMİYORUZ'
Bugünkü emperyalist sistemde de rahatlıkla görüyoruz. İstanbul Sözleşmesi ile Türkiye'ye de bunu dayattılar. Ancak Vatan Partisi'nin kararlı mücadelenin sonucunda Türkiye bu sözleşmeden ayrıldı. İsabetli bir karar. Çünkü biz geleceği olan bir toplumuz ve çürüyen bir geleceğimiz yok. O yüzden Batı'nın dayattığı bu çürümüş toplum modeline karşı toplumumuzun kültürünü ayakta tutmamız lazım. O bakımdan bu sözleşmeden ayrılmak son derece isabetli. Türk toplumu olarak Batı'nın dayattığı ideolojik çürümeyi kabul etmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti kışkırtan bir sözleşme. Robert Koh Enstitüsü'nün Almanya'da yaptığı araştırmalarda, eşcinselliğin olduğu durumlarda kadına şiddetin arttığını, inithar oranlarının yükseldiğini ve hatta çocuklara taciz vakalarının arttığını görüyoruz. Bu sözleşme kadına şiddeti azaltsa en büyük taraftarı Vatan Partisi olur.
'KARARI MECLİSİN ALMASI GEREKİRDİ'
Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle sözleşmeden çekilmesini hukuka uygun olmadığını dile getiren Doğu Perinçek, "Anayasa'mızın 87. ve 90. maddelerine göre uluslararası anlaşmaları yapma yetkisi TBMM'dedir. Tabi anlaşmaları kim yaparsa çekilme yetkisi de o kuruma aittir. Bizim Anayasa hukukumuza göre Cumhurbaşkanının bir kararnameyle uluslararası bir anlaşmadan çekilme yetkisi yok. Ancak isabetli bir karar olduğunu yineliyorum. O bakımdan 244 sayılı kanuna göre Cumhurbaşkanının böyle bir tasarrufta bulunabileceği görüşü hukuka uygun değil. İstanbul Sözleşmesi'nden çekiliş yerinde bir karardı. Ancak bunun anayasal bir uygulamayla yapılması gerekirdi. Kararın özü doğru ancak yöntemi hukuka uygun değil." şeklinde konuştu.