Yusuf Can – Haber Yorum
Bugün “Çanakkale Geçilmez” sloganının haklı olarak bolca telaffuz edildiği ve meşhur ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ’NİN kutlandığı önemli bir gün.
“Cezaevi idaresi ile Halk Eğitim Müdürlüğü ve bazı resmi kurumlar arasında varılan anlaşma gereği belli dönemlerde bazı görevliler(Eğitimciler, öğretmenler, Cezaevine gelip mahkûmlara anlatımlarda bulunuyorlar.
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi münasebetiyle Üniversiteden görevli olarak gelen ve kendini üniversitede profesör olarak takdim eden bir bayan gelmişti.
Cezaevi kütüphanesine sadece 10 mahkûm alınıyordu. Bizi de bu on kişi içinde kütüphaneye kabul ederek götürdüler.
Profesör hanım başladı anlatmaya;
“Çanakkale Zaferi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde kazanılmış eşsiz bir zaferdir.
Atatürk bu cephede gösterdiği askeri deha ile kendini göstermiştir.
Bu zafer ile Türk Milleti’nin yeniden tarih sahnesinde doğuşu sağlanmıştır.
Bu zafer Türk Milletinin dirilişi olmuştur….”
Uzun bir anlatım sonrası ben el kaldırıp;
“Hocam bir iki noktaya değinmek istiyorum” diyerek söz aldım.
Söz verilmesi üzerine;
“Hocam birkaç soru sormak istiyorum, cevaplarınızdan sonra söyleyeceklerim var” dedim.
“Buyur sor!” dedi.
-Birinci sorum: “Hocam bu Çanakkale Zaferi, özünde ne savaşıdır?”
-“Nasıl yani?”
-Yani bu savaş kara savaşı mı deniz savaşı mıdır?
-Genel itibariyle Deniz savaşıdır.
-Peki Mustafa Kemal denizci midir, yoksa bir kara subayı mıdır?
-Eee şey bir kara subayıdır.
-Peki hocam, Çanakkale Savaşı ne kadar sürmüştür?
- Yaklaşık iki yıl.
-Mustafa Kemal Çanakkale’de ne kadar kalmış?
-9 ay kadar.
-Peki hocam savaş iki yıl sürüyor, bu savaş bir deniz muharebesi olarak tarihe geçmiş ve Mustafa Kemal’in buradaki rütbesi de Yarbay’lık iken neden tüm Çanakkale
Zaferi ona mal ediliyor? Oysa zaferin genel komutan olan Enver Paşa’ya atfedilmesi gerekmez miydi? Ya da cephe komutanı olan Alman general Otto Liman Von Sanders’e? Hadi o bir yabancı neden başka hiçbir komutanın albayın generalin ismi geçmiyor da sadece bir kişinin ismi anılıyor?
(Tabii ki cevap yok)
Hocam ikinci sorum;
-Bu savaş Osmanlı döneminde ve Halife’nin yaşadığı bir anda gerçekleşmedi mi?
-Evet öyle!
-Peki bu savaşta İslam Dünyasının dört bir yanından Müslüman gelip savaşmadı mı?
-Elbette gelip savaştılar.
-Hocam hal böyle iken neden ısrarla “Bu zafer Türk Milleti’nin doğuşunu sağladı” diyorsunuz? Türk Milleti zaten yok muydu?
Neden İslam Ümmeti’ne ait olan böylesi büyük bir zaferi sadece bir ırkın zaferi olarak anlatıyorsunuz?
(-Yine cevap yok)
Öğretmenin canının sıkıldığını gördüğümden dolayı;
-Hocam bakın gayem asla bu zaferi küçümsemek falan değil. Tam aksine bu zaferi her millet sahiplense daha iyi değil mi diye soruyorum.
Böylece Ülkenin doğusundan batısına herkes kendini doğal bir vatandaş olarak görmüş olacak. Ancak siz kalkıp “Bu zafer sadece falan ırka aittir” derseniz diğer kesimler kendilerini yabancı ve dışlanmış hissederler.
Bu esnada Cezaevi öğretmeni arayı bulmak için araya girip “Aslında ikiniz de aynı şeyi söylüyorsunuz!” deyince ben erken davranıp;
“Kusura bakmayın ama hiç de öyle değil, tamamen farklı şeyler söylüyoruz” diyerek sözümü şöyle tamamladım:
-Hocam evvela bu zafer Ümmetin zaferidir, sadece bir ırkın zaferi değildir. İkinci olarak Mustafa Kemal bu zaferde belki de en son bahsedilecek komutandır.
Çanakkale ile ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki;
Mesela Ne oldu da Çanakkale’yi geçemeyen itilaf Devletleri Donanması iki yıl sonra tek kurşun sıkmadan boğazları geçip İstanbul’u işgal etmedi mi?
Aynı şekilde ne oldu da (Hilafet kaldırıldıktan hemen sonra) işgalci İngiliz kuvvetleri tek kurşun sıkmadan İstanbul’u terk etti?
Hocam bu soruların cevapları da anlatılsaydı keşke!
Diğer mahkumların da destek vermesi üzerine bu diyalogdan canı sıkıldığı belli olan profesör,
-“Evet arkadaşlar, bu zafer hepimizin zaferidir!” diyerek toparlandı ve mahkumlar odalarına geri götürüldü.