Üç aylarda bulunan ve fırsat gecelerinden ikincisi olan bir Miraç gecesini daha idrak ediyoruz. Hazreti Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) hayatında da önemli bir yeri olan bu gece, Müslümanlar tarafından bu bilinçle idrak edilmelidir. Bu gibi fırsat gecelerinde hayatımızın muhasebesini yapıp yeni bir başlangıca vesile yapalım.
Bu geceyi önemli kılan İsra ve Miraç mucizesidir. Tabi bu mucizenin yaşandığı zamanın da ayrı bir önemi vardır. Mekkeli müşriklerin Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ve yanındaki Müslümanlara yönelik şiddetli boykotunun ardından Ebu Talib ve Hazreti Hatice'nin (Radiyallahu Anha) vefat etmesiyle "Hüzün Yılı" yaşanmıştı. Bütün bu acıların ardından Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bir umutla Taif'e gitmiş onları İslam'a davet etmişti. Ancak Taifliler daveti kabul etmedikleri gibi şehrin ayak takımını toplamış Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ve yanındaki Zeyd bin Harise'yi taşlayarak şehirden çıkarmışlardı. İşte böyle sıkıntılı bir dönemde hem teselli hem de hediye olarak İsra ve Miraç hadisesi gerçekleşti. Âlemlerin Rabbi, İsra ve Miraç hediyesi ile Resulünü yalnız bırakmadığını gösterdi. Resulünü İsra ve Miraç ile ödüllendiren Allah, kendini davaya adayan kullarını da destekleyeceğine işaret ediyor.
Mübarek gecede Kudüs yolculuğu
Hicretten yaklaşık bir buçuk yıl önce gerçekleşen mucizelerin ilk bölümü İsra olayıdır. Kur'an ayetiyle sabit olan ve gece yürüyüşü anlamına gelen İsra için yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulu Muhammed'i bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. (İsra, 1)"
Gece yürüyüşü anlamına gelen İsra hadisesi, Recep ayının 27'nci gecesi Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya yapılan yolculuğun adıdır. Ve Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'nın İslam'daki yerinin tescilidir. Ayetin ifadesiyle çevresi bereketli olan Mescid-i Aksa, orada gönderilen peygamberler, vahiy ve en son Hatem-ül Enbiya Hazreti Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) oraya gidişiyle bereketlenmiştir.
İsra'nın yani bu mübarek gecenin emaneti olan Mescid-i Aksa'yı ve son durumunu bu gece vesilesi ile bir kez daha tefekkür edelim. Aksa'nın esaretinde ümmet olarak ihmalimizi ve bu durumun sürmesindeki sorumluluğumuzu düşünüp mübarek beldenin kurtuluşu için ellerimizi semaya açalım. Fakat sorumluluğumuzun sadece duayla bitmeyeceği bilinciyle elimizdeki imkanlar ölçüsünde yeni gayret ve çalışmanın içinde olalım.
Yücelere yükseliş: Miraç
Kelime anlamı yükseliş olan Miraç, yücelere erişmenin adıdır. Dünya dert ve sıkıntılarını bir tarafa bırakıp yüceler yücesine sığınmanın adıdır Miraç. Sıradan bir beşer olan insanın samimi bir kalp, ihlaslı bir niyetle meleklerin dahi çıkamayacağı mertebelere çıkışının adıdır Miraç.
Bir gece Resûlullah, Kâbe'de Hicr veya Hatîm denilen yerde iken -bazı rivayetlerde uykuda bulunduğu sırada veya uyku ile uyanıklık arası bir halde- Cebrâil geldi; göğsünü açtı, zemzemle yıkadıktan sonra onu Burak adlı binekle Mescid-i Aksa'ya götürdü. Mescid-i Aksa'da peygamberlerle buluşan Hazreti Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem), buradan da yücelere yükselmesinin adıdır Miraç. Cebrail (Aleyhisselam) ile yükselmeye başlayan Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) semaların her birinde sırasıyla Hazreti Âdem (Aleyhisselam), Hazreti Îsâ (Aleyhisselam), Hazreti Yûsuf (Aleyhisselam), Hazreti İdrîs (Aleyhisselam), Hazreti Hârûn (Aleyhisselam) ve Hazreti Mûsâ (Aleyhisselam) ile görüştü. (Buhârî, Müslim)
Temiz bir kalple yükseliş
Hadisenin başlangıcında Peygamberin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) kalbinin yıkanması, yücelere yükselmenin, ihsanlara kavuşmanın ilk adımının kalbin temizlenmesi olduğuna işaret olarak yorumlanabilir. Yani Rabbimizin lütfuna kavuşmamıza vesile olacak hayırlı işlerin başı temiz bir kalp ve ihlaslı bir niyettir. Güzel bir işe başlayacağımız zaman kalbimizi kirlerden, şüphelerden arındırmamız, arzuladığımız hayırlı sonuçlara ulaşmamızı kolaylaştırır.
Bizler de bu geceyi idrake kalplerimizle başlayalım. Önce kalbimizdeki kirleri, eğrilikleri ve yanlış düşünceleri bir tarafa bırakıp samimi bir şekilde Allah'a yönelelim. Kalp ve niyet doğrultulmazsa temel bozuk olur ve yapacağımız ameller boşa gider. Onun için işe samimi kalp ve niyetle başlayalım ki yücelere yükselebilelim, Miracımızı yaşayabilelim.
Sidret-ül Münteha ve melekleri geride bırakma
Temiz bir kalple başlayan Hazreti Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Miracı, Sidret-ül Münteha'da Cebrail'i (Aleyhisselam) geride bırakarak daha yücelere çıkarak devam etmiştir. Bizler de onun ümmeti olarak, ihlas ve samimiyetle çalışır elimizden geleni yaparsak Allah bizleri de yalnız bırakmaz. Daraldığımızda bizlere de Miraçlar yaşatır. Yani ya İsra ve Miraç'tan sonra Peygambere düşmanlıklarını arttıran Ebu Cehillere uyar aşağıların aşağısına yuvarlanır ya da Peygamberi örnek alarak yaşar Sidret-ül Müntehaları aşarak melekleri geride bırakırız.
Cehennemliklerin azabı
Zaman ve mekânın sıfırlandığı İsra ve Miraç hadiseleriyle ilgili nakledilen hadislerde önemli bilgiler verilmektedir. Miraç'ta Rabbinin birçok ayetini gören Hazreti Muhammed'e (Sallallahu Aleyhi Vesellem), ayrıca cennet ve cehennem gösterildi. "Benim bildiklerimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız." buyuran Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi Vesellem), o gece gördüğü bazı cehennemliklerin durumunu şöyle naklediyor:
Mîrac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı.'Ey Cebrâil! Bunlar da kim?' diye sordum: 'Bunlar, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir.' dedi
Peygamberimiz anlatıyor: "Mi'rac'da bir kavimle karşılaştım. Dudakları deve dudakları gibiydi. Melekler bunların dudaklarını kesiyor, ağızlarına ateşten bir taş koyuyor, o taş aşağılarından çıkıyordu. Cebrail'e 'Bunlar kimlerdir?' diye sordum. 'Bunlar yetimlerin mallarını haksız yere yiyenlerdir.' dedi.
Sonra bir kavim daha gördüm. Derilerinden parça parça kesiliyor, ağızlarına tıkılıyor ve yediğiniz gibi yiyin deniliyordu. Bu onlara çok iğrenç geliyordu. 'Bunlar kimlerdir?' diye sordum. Cebrail 'Bunlar, o hemmaz ve gammazlardır ki, halkın etlerini yerler ve sövmekle halkın ırz ve namuslarına taarruz ederler.' dedi.
Sonra bir kavme daha rastladım. Önlerine bir sofra konulmuş, üzerlerinde etlerin en güzelinden kebaplar var. Etraflarında da leşler var. Onlar güzel etleri bırakıp, leşlerden yemeye başladılar. 'Bunlar kimlerdir?' diye sordum. Cebrail 'Bunlar, zinakârlardır, Allah'ın helal kıldığını bırakırlar da haram kıldığını yerler.' dedi.
Sonra bir kavme daha rastladım. Karınları evler gibiydi. Bunlar, firavunun yolu üzere idiler. Firavun ve avanesi sabah akşam cehenneme arz olunduğunda bunlara uğruyor. O sırada bunlar bir fırlıyor ve karınlarının meyli ile yere düşüyorlar. Firavun ve avanesi bunları ayakları ile çiğniyorlar. 'Bunlar kimlerdir?' diye sordum. Cebrail 'Bunlar, faiz yiyenlerdir' dedi.
Sonra bir takım kadınlara rastladım. Bir kısmı göğüslerinden bir kısmı da ayaklarından baş aşağı asılmış. 'Bunlar kimlerdir?' diye sordum. 'Bunlar zina eden ve çocuklarını öldüren kadınlardır.' dedi."
Miraç hediyesi: Namaz
Tüm insanları geride bırakarak İsra ve Miracı yaşayan Resulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi Vesellem), getirdiği hediyelerle ümmetini de bu yüce yolculuğa ortak etmiştir. Ötelere yolculuğundan eli boş dönmeyen Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ümmetine üç hediye getirmiştir.
Ümmetinden şirk koşmayanların cennete gireceği müjdesiyle dönen Peygamberin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ikinci hediyesi ise Bakara suresinin son iki ayeti olmuştur. Bize nasıl dua edileceğinin öğretildiği bu ayetlerde ayrıca gücümüzün yettiğinden fazlasından sorumlu olmadığımız müjdesi veriliyor.
Bizlere Miracı yaşatacak üçüncü hediye ise Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi Vesellem), "gözümün nuru dediği" namazdır. Evet, dinin direği, cennetin anahtarı olan namaz müminin yükselişi yani miracıdır. İnsanların arasından sıyrılıp yüceler yücesinin huzuruna miraca çıkmaktır namaz. Derdini âlemlerin Rabbine arz etmenin adıdır namaz.
Miracı anlamak istiyorsak bu geceden başlayarak her namaza durduğumuzda Peygamberin miracını düşünelim. Her namazın miraca yükseliş olduğu bilinciyle huzura duralım. Ve yine iftitah tekbirinde dünyayı ve dünyalıkları geride bırakıp bindiğimiz Burak'la yükselelim. Kısaca bu geceyi öyle bir değerlendirelim ki, bundan sonraki namazlarımız bundan önceki namazlardan çok daha farklı olsun.
Bu geceyi nasıl değerlendirelim
Aslında Peygamber ve sahabelerden bu geceye özel bir ibadet rivayet edilmemiştir. Ancak bizler bu gecenin ve bu gecede gerçekleşen İsra ve Miraç hadisesinin önemini düşünüp bu geceyi değerlendirebiliriz ancak ibadet ve zikirlerimizi bu geceye has kılmamalıyız. Belki bundan sonraki yaşamımızdaki değimin başlangıcını bu geceden başlatabiliriz.
Bu ve diğer fırsat gecelerini kısaca şöyle değerlendirebiliriz:
- İbadetlerimize öncelikle hayatımızın muhasebesini yaptıktan sonra samimi bir tevbe ile başlamalıyız.
- Miracın hediyesi ve müminin miracı olan namazı kılarak gecemizi değerlendirebiliriz. Ama öncelikle varsa kazalarımızı yoksa gece ve nafile namazları kılmalıyız.
- Bol bol Kur'an okumalıyız. Özelliklede İsra olayına işaret edilerek başlanan İsra süresini mealiyle beraber okumaya gayret edelim. Müslüman olarak, ilk fırsatta bu sürenin 23-39'uncu ayetlerinin mealini büyük bir dikkatle okuyarak bu emirleri yerine getirme gayretinde olmalıyız. (İLKHA)