Boğaziçi Üniversitesi önünde bir grup cinsi sapkının Müslümanların kutsal mekânı olan Kabe’ye yönelik yaptığı çirkin saldırıya tepkiler devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde cinsi sapkın bir grup, sözde protestolar esnasında Müslümanlar için en kutsal mekânların başında gelen Kâbe-i Muazzama'yı temsil eden bir görseli yere serme küstahlığında bulunmuştu.
Boğaziçi Üniversitesi önünde yaşanan küstahlığa tepki gösteren İlahiyatçı Sinan Ünel ve Mehmet Emin Baytar İLKHA'ya konuştu.
"İslam'a savaş açmaları, onların ahlaklarının gereğidir"
Her dönemde İslam'a ve Kur'an'a karşı düşmanlık yapıldığını ve tarihin bu duruma şahitlik ettiğini belirten İlahiyatçı Sinan Ünel, "Boğaziçi Üniversitesinde, Beytullah'a karşı yapılmış çirkin eylemi kınıyoruz ve lanetliyoruz. Yapılan çirkin davranışı asla ve asla tasvip etmiyoruz. Tarih boyunca her dönemde ve her asırda İslam düşmanları İslam'ın şiarlarına saldırmıştır. Bu durum bugüne özgü olan bir şey değildir. Tarihi okuduğumuzda İslam'a yapılan saldırılara şahitlik ediyoruz. Her dönemde Ebrehelerin çıkıp İslam'ın kutsallarına, özellikle de Kâbe'ye saldırdıklarına şahit olmuşuz ve tarihte buna şahittir. 21'inci asırda da Ebrehenin torunları ve Ebrehenin yolundan gidenler, İslam'a, Kur'an'a ve Allah'a düşman olup savaş açmıştır. İslam düşmanları, yine İslam'ın kutsalları üzerinden İslam'a ve Müslümanlara saldırılar düzenlemeye başladılar. Kâbe, cami ve başörtüsü üzerinden İslam'ın şiarları ve değerlerine saldırılarda bulunarak gündem olmaya başladılar. İslam'a savaş açmaları, onların ahlaklarının gereğidir. İşin açıkçası onlar işlerini yapıyorlar." ifadelerine yer verdi.
"Rabbimiz İslam'ın şiarlarına ve değerlerine sahip çıkmamızı istiyor"
İslam'a karşı yapılan saldırılara Müslümanların İslam'ın değerlerine sahip çıkarak tepki vermesi gerektiğini ifade eden Ünel, "Hazreti Âdem'den bugüne kadar İslam ve Kur'an düşmanları; her asırda İslam'ın değerleri üzerinden İslam'a ve Müslümanlara saldırılar gerçekleştirmiştir. İslam ile savaşmaları onların bir özelliğidir. Müslümanlar olarak tepki vermezsek İslam'a saldırıları bugün de yarın da göreceğiz. Biz Müslümanlara düşen görev; İslam'ın değerlerine sahip çıkmak ve sahiplenmektir. Müslümanlar olarak Kâbe'ye yoğun ziyaretler yaparak, Kâbe'yi sahiplenerek, camilerimizi benimseyip cemaat olma şuuruyla hareket ederek, tesettüre ve başörtüsüne sahip çıkarak İslam düşmanlarına cevap vermiş olacağız. Onlarla mücadelemizi bu şekilde sürdüreceğiz ki bu da bizim kendi görevimizdir. Rabbimiz, bizden İslam'ın şiarlarına ve değerlerine sahip çıkmamızı istiyor. Bizlerde Kâbe'mizi, camilerimizi ve başörtümüzü sahiplenerek İslam düşmanlarına karşı cevap vermiş olacağız." şeklinde konuştu.
"Kâbe'nin sahibi Allah'tır"
Allah'a karşı savaşanların her zaman kaybettiklerini ve bugünde kaybetmeye mahkum olduklarına dikkat çeken Ünel, "Tarihte gerçekten bir hakikat görüyoruz. Hangi asırda veya hangi zaman diliminde olursa olsun İslam'la, Kur'an'la, Rabbimiz'le ve Allah'ın şiarlarıyla savaşanlar tarihteki çöplükte yerlerini bulmuşlar, tarihin çöplüğüne gömülmüşlerdir. Dün Ebrehe Ebabil kuşlarıyla, Ebu Cehiller Bedir kuyularında ve diğer tüm zalim ve İslam düşmanları belalarını bulmuşlar, tarihteki yerlerini görmüşlerdir. İnanıyoruz ki bugünküler de aynı durumu yaşayacaklardır. Allah azze ve celle onlara bir dönem mühlet vermiş olabilir. Rabbimiz, dün kendi Beytullah'ını, evini sahipsiz bırakmadığı gibi bugün ve yarında sahipsiz bırakmayacaktır. Kâbe'nin sahibi Allah'tır. Allah'a karşı savaş açanlar, her dönem kaybetmişlerdir, bugün de kaybetmeye mahkûmdurlar. Bu konuda önemli olan biz Müslümanların kendi görevimizi yerine getirip değerlerimize sahip çıkmamızdır. Değerlere sahip çıkmak için kutsallarımızı ihya etmemiz, kutsallarımıza yoğunluk vermemiz ve değerlerimizi koruyarak; sahip çıktığımızı tüm dünyaya göstermemiz gerekiyor." diye konuştu.
"Bu dava kıyamet gününe kadar da devam edecektir"
Hazreti Adem'den günümüze, günümüzden de kıyamet kopuncaya kadar hak ile batılın mücadelesinin süreceğini belirten İlahiyatçı Mehmet Emin Baytar, "Tarih boyunca hak ile batıl mücadelesi devam etmiştir. Bu mücadele Hazreti Adem (aleyhisselam) ile başlamıştır. Bu dava kıyamet gününe kadar da devam edecektir. Bu bir hakikattir ve hiçbir zaman hiçbir zaman da değişmez. Müslümanlar olarak bizim yapmamız gereken şudur: Bu tür azgınlıklara ve İslami değerlerlere saldırılar karşısında Müslümanlar olarak nasıl bir tavır içerisinde olmamızdır? Önemli olan husus budur. Bunun üzerinde durmak ve düşünmek gerekir. Bunun da ölçüsünü Kur'an'ı Kerim'de ve Peygamber Efendimizin Hadis-i Şerifleri ve pratik hayatında görmekteyiz." şeklinde konuştu.
"Hazreti Lut, güç bulabilse sapıklara karşı duracaktı"
Hazreti Lut'un cinsi sapıklarla verdiği mücadeleye değinen Baytar, "Cinsi sapkınların zirve yaptığı bir zamanda Hazreti Lut'un (aleyhisselam) Kur'an'ı Kerim'de geçen şu sözü bizler için yol gösterici olmalıdır. Hazreti Lut, kavminin yaptığı azgınlıklara karşı şöyle demiştir. 'Keşke benim size karşı koyacak bir gücüm olsaydı veya güçlü bir desteğe dayanabilseydim!' (HUD-80) Bu ayetten şuna anlıyoruz. Hazreti Lut (aleyhisselam) o azgınlara ve sapıklara karşı bir güç bulabilse onlara karşı duracaktı. Biz bunu Kur'an'ı Kerim'de geçtiği şekliyle 'emri bil maruf ve nehyi anil münker' mekanizmasında da görebilmekteyiz." diye konuştu.
"Müslümanlar, kötülüklere karşı yıkılmaz bir kale olmalıdır"
Müslümanların herhangi bir münkerle ve kötülükle karşılaştıkları zaman tavırlarının o münkeri yok etmek olması gerektiğini ifade eden Baytar, "İyiliği emretme ve kötülükten men etme konusunda Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: ' Sizden herhangi biriniz bir kötülük gördüğü zaman onu eliyle düzeltsin yani onu eliyle, gücüyle, kuvvetiyle ve imkanlarıyla düzeltsin. Bu güç; medya kuvveti , devlet gücü ve kamuoyu gücü de olabilir. Müslümanların, bütün imkanları ile bu kötülüğün önüne geçmesi gerekir. Bunun içinde Müslümanlar, bütün imkânlarını kullanmak zorundadırlar. Müslümanların eğer ki kötülüğü eliyle düzeltmeye güçleri yetmiyorsa en azından o kötülüğün yanlışlarını ve zararlarını toplum içerisinde anlatmakla, dile getirmeli ve bu kötülüğü ortadan kaldırmaya çalışmalıdır. Bunlardan hiçbirine gücü yetmiyorsa hiç olmazsa bu kötülüğe taraftar olmadığınıza dair kalbiyle buğz etmelidir. Hadisin hemen akabindeki ibare biraz endişe vericidir. Sadece kalp ile buğzetmenin imanın en zayıf noktası olduğu belirtilmektedir. Müslümanlara düşen bu tür durumlarla karşılaştığı zaman elindeki gücü ve imkanı meşru dairede yapılacak ne varsa kullanmasıdır. Müslümanlar, kötülüklere karşı yıkılmaz bir kale olmalıdır ki batıl; İslami değer ve şiarlara, Müslümanların kutsallarına ve kırmızı çizgilerine bir daha saldırma cüreti bulamasın." dedi. (İLKHA)