Önce Maske Şimdi Aşı BENCİL BATI

Koronavirüs salgınıyla birlikte bütün ahlaki değerleri ayakları altına alan Avrupa, yeni bir krizin eşiğinde. Virüsün yayıldığı ilk dönemlerde diğer ülkelere giden maskelere el koyan Avrupa ülkeleri, geçtiğimiz günlerde de ilaç şirketlerinden bütün aşıları satın alarak yoksul ülkeleri ilaçsız bırakmıştı. Bencil Batı, şimdi de kendi içinde aşı savaşı başlattı. İngiltere merkezli ilaç şirketi AstraZeneca, AB'ye daha önce belirlenen dozdan daha azını vereceğini açıklaması, sert tartışmaları beraberinde getirdi. Birliğin de BioNTech ve Pfizer aşılarının İngiltere'ye gönderilmesini engelleyeceği konuşuluyor.

Ekleme: 29.01.2021 07:17:59 / Güncelleme: 29.01.2021 07:29:04 / manşetler
Destek için 

Dış Haberler Servisi

Koronavirüs salgınının başında diğer ülkelere giden maskelere el koyan Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, aslında birlik olmaktan ne kadar uzak olduğunu bir nebze göstermişti. İlaç şirketlerinin aşı üretimine geçmesiyle birlikte Avrupa ülkeleri, az gelişmiş ülkeleri tamamen yok sayarak bütün aşıları şimdiden satın almışlardı. Ancak bu defa da aşı savaşları patlak verdi.

Sorun, Oxford Üniversitesi ile birlikte aşı geliştiren İngiliz-İsveç ilaç firması AstraZeneca'nın AB'ye daha önce belirlenen dozdan daha azını vereceğini açıklamasıyla başladı. 100 milyon doz aşı almayı bekleyen Brüksel'e bunun ancak dörtte birine yakın bir miktarı teklif eden İngiliz merkezli şirket, gerekçe olarak Belçika'daki üretim tesislerindeki sorunu gösterdi.

AB ŞOKTA

Avrupalı Pfizer ve Moderna aşılarına kıyasla daha düşük fiyatı ve daha kolay depolama gereksinimleri dolayısıyla AstraZeneca aşısına büyük umut bağlayan AB, bu açıklama karşısında şaşkınlığa uğradı.

AB Komisyonu, geçen hafta üye ülkelerindeki yetişkin nüfusun yüzde 70'inin 1 Haziran'a kadar aşılanması hedefi koymuştu. Ancak şirketin bu açıklamaları sonrası bu hedefin yakalanamama ihtimali yüksek görünüyor.

Avrupalı yetkililer, AstraZeneca'nın, AB ülkeleri için ayrılan aşıları İngiltere'ye verdiğini söylüyor.

"SÖZ VERMEDİK"

AstraZeneca'nın CEO'su Pascal Soriot, İtalyan La Repubblica gazetesine verdiği demeçte, şirketinin aşıyı AB'ye İngiltere'ye olduğu kadar hızlı teslim etme sözü vermediğini belirtti.

Soriot, "Avrupa, sözleşmeyi (İngiltere'den) 3 ay sonra imzalamış olmasına rağmen, İngiltere ile aynı anda tedarik etmek istiyor." dedi.

Ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarını ifade eden Soriot, ancak taahhütte bulunamayacaklarını vurguladı.

Bu gelişme ve açıklama, AB'yi daha da kızdırdı. AB, AstraZeneca yetkilileriyle toplantı düzenlemek istedi ancak 27 Ocak'taki toplantıya AstraZeneca katılmadı.

AB İNGİLTERE'YE PFİZER AŞISININ İHRACATINI YASAKLAYABİLİR

Bu gelişmeler arasında Avrupa basını, Birliğin de BioNTech ve Pfizer aşılarının İngiltere'ye gönderilmesini engellemekle tehdit ettiğini öne sürdü.

Bu yönde karar alınacağına dair resmi bir açıklama olmasa da bu durum, İngiliz Muhafazakar Parti üyelerini kızdırdı. Brexit'in hemen ardından yaşanan bu gelişme karşısında AB karşıtları, Birlikten ayrılmakta haklı olduklarını söylemeye başladı. Muhafazakar Parti'den David Jones, İngiliz basınına verdiği demeçte, olası ihracat yasağı tehdidinin "şantaja çok benzediğini ve AB'den ayrılmakta neden haklı olduklarını gösterdiğini" kaydetti.

"AHLAKİ SORUMLULUKLARI VAR"

AB cephesi ise böyle bir ihracat yasağı kararı olmadığını belirtti.

AB Komisyonunun Sağlıktan Sorumlu Üyesi Stella Kyriakides, düzenlediği basın toplantısında, "İlaç şirketleri ve aşı geliştiricilerinin uymaları gereken ahlaki, toplumsal ve sözleşmeye bağlı sorumlulukları var." diyerek, AstraZeneca'yı suçladı.

Sözleşmedeki bir maddede, "şirketin teslimatlar için en yüksek çabayı" göstereceğine yönelik maddeyi gerekçe göstermesine değinen Kyriakides, AstraZeneca'nın "en yüksek çabayı" gösterdiğini ve tedarik yükümlülüklerine uymamasını kabul edemeyeceklerini vurguladı.

MASKE SAVAŞLARI!

Avrupa ülkeleri, bencilliklerini koronavirüsün yayılmaya başladığı dönemde de göstermişti. Geçen yılın Mart ve Nisan aylarında, salgına karşı maske ihtiyacını gidermek isteyen ülkeler arasında büyük rekabet yaşanmıştı.

ABD, Almanya’nın satın aldığı maskelere Tayland’da el koymuştu. Almanya ise bu hırsızlığa sert tepki göstermişti.

Berlin eyaletinin İçişleri Bakanı Andreas Geisel, ABD’nin yaptığının “modern korsanlık” ve “Vahşi Batı” yöntemleri olduğunu belirtmişti.

Ayrıca Alman ve Fransız yetkililer ABD’nin Çin’deki üreticilere piyasanın çok üzerinde fiyat teklifleri vererek Avrupa ülkelerinin söz konusu üreticilerle yaptığı anlaşmaları bozduğunu iddia etmişti.

ABD yönetimi ayrıca Çin’de üretilen maskelerin, Kanada ve Latin Amerika’ya gönderilmesini engellemişti. Dönemin ABD Başkanı Donald Trump, “Bu malzemelere, yurt içinde kullanmak için bizim ihtiyacımız var. Bunlara biz sahip olmalıyız” demişti.

Bir başka maske hırsızlığı da AB ülkeleri arasında yaşanmıştı. İsveç şirketi Mölnlycke’den yapılan açıklamada, Çin’den İspanya ve İtalya’ya gönderilmek üzere ithal ettikleri maske ve eldivenlere Fransa’nın el koyduğu bildirilmişti. Şirketten yapılan açıklamada, sağlık malzemelerinin ihracatını yasaklayan Fransa’nın kendi malı olmadığı halde maske ve eldivenlere el koyduğu kaydedilmişti.