İlk gününden itibaren sağlık çalışanları olarak pandemi sürecinin üstlenicisi olduklarını belirten Çolak, pandeminin seyri ağırlaştıkça sağlık çalışanlarının üzerindeki yükün de arttığına dikkat çekti.
TEB Başkanı Çolak gerçekleştirdiği basın toplantısında, sağlık çalışanı, ilaç ve eczacılar açısından 2020 yılını değerlendirdi.
2020 yılında sağlık çalışanlarının karşılaştığı zorlukları sıralayan Çolak, "Sağlık çalışanları; pandeminin getirdiği zorlukların yanı sıra tükenmişlik hissiyle, giderek artan mesai saatleriyle, sağlıkta şiddetle de başa çıkmak durumunda bırakıldı. Biz de bu süreçte 43 eczacımızı ve 13 eczane teknisyenimizi kaybettik. Bugüne kadar da 357 sağlık çalışanını Covid-19 pandemisinde kaybettik. Hepsini bir kez daha saygı ve rahmetle anıyor, ailelerine ve yakınlarına sabır diliyoruz."
2020 yılında sağlık çalışanlarına yönelik gerçekleşen şiddet olaylarını sıralayan Çolak, sağlık alanında çalışanların yetersiz oluşuna dikkat çekti.
Çolak, "2020'ye dair verileri paylaşmamız gerekirse, sadece aralık ayında sağlık birimlerinde 24 şiddet olayı yaşandı. Son 6 aylık periyotta ise 117 'sağlıkta şiddet' olayı vuku bulmuş durumda." dedi.
2020 yılında en çok satılan ilaç kalemlerinin mide ilaçları, sinir sistemi ve solunum sistemi rahatsızlıklarında kullanılan ilaçlar olduğu belirtilen açıklamada, 2019 yılında en çok satılan kalemlerin ise ağrı kesiciler, gastrointestinal kanal ve metabolizma rahatsızlıklarında kullanılan ilaçlar olduğu hatırlatıldı.
"Pandemide, eczacılar halka en yakın sağlık danışmanı oldu"
Eczacılar pandemi ile mücadelede ön saflarda olduklarını dile getiren Çolak, "Birinci basamak sağlık çalışanları olan eczacılarımız, ülkemizin her yerinde kesintisiz hizmet vererek canla başla pandemi mücadelesine destek verdi, vermeye de devam ediyor. Pandeminin ilk gününden bu yana sağlık ve ilaç danışmanlığı vermeye devam ediyoruz. Kronik hastalık raporu olan hastalarımızın reçetelerini karşılıyoruz, böylelikle hastalarımız aile sağlık merkezlerine, hastanelere gitmek durumunda kalmadan ilaçlarına sorunsuz bir şekilde erişmiş oluyor. Yükü gittikçe ağırlaşan sağlık sistemimizin yükünü bu şekilde hafifletmiş olduk. Bunun yanı sıra pandeminin başlarında çok önemli bir kamu görevi üstlenerek Türkiye'nin her yerinde eczanelerimiz aracılığıyla 1 ay gibi bir sürede, 250 milyon civarında ücretsiz maske dağıtımı yaptık. Şimdi de devletin temin ettiği grip aşılarını eczanelerimizden ücretsiz bir şekilde vatandaşlarımıza ulaştırıyoruz." dedi.
"Covid-19 aşısında tek bir ilaç şirketine bağlı kalınmamalı, aşı temini noktasında farklı alternatifler mutlaka değerlendirilmelidir"
Çolak, açıklamasının devamında şunları söyledi:
Dünyada pek çok ülkede aşılama çalışmaları başladı. Ülkemizde de ilk parti aşılar, sağlık çalışanlarından başlayarak uygulanmaya başladı. Bunun yanı sıra farklı ülkelerle görüşmelerin sürdüğü, yerli aşıda çalışmaların devam ettiği biliniyor. Bilim insanları, ülkemizde en az 55-60 milyon civarında kişinin aşılanması ile salgının kontrol altına alınabileceğini öngörüyor. Toplum bağışıklığına giden yolu kısaltmak adına stratejik önlemlerin bir an evvel alınması hayati derecede önem arz etmektedir. Bunun için: Covid-19 aşısında tek bir ilaç şirketine bağlı kalınmamalı, aşı temini noktasında farklı alternatifler mutlaka değerlendirilmelidir. Aşı uygulamalarında kimse geride bırakılmamalı, avantajsız grupları da kapsayacak şekilde politikalar geliştirilmelidir. Aşı ile ilgili tüm süreçlerde şeffaf ve somut veriler kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Aşılamada sağlık çalışanları birbirinden ayrılmamalı, tüm sağlık çalışanları aşılanmalıdır. Ve elbette her şeyden önemlisi: Aşı olabildiğince yaygın ve ücretsiz şekilde uygulanarak salgının önüne geçilmelidir.
TEB Başkanı Erdoğan Çolak
"Covid-19 meslek hastalığı olarak kabul edilmeli"
Sağlık çalışanlarının sağlığı ile oynanmaması gerektiğini dile getiren Çolak, "Sağlık çalışanları, pandeminin ilk günlerinden bu yana Covid-19 ile karşı karşıya kalan riskli gruptadır. Sağlık çalışanlarının toplumun diğer kesimlerine göre 4-5 kat, hatta ülkemizde olduğu gibi bazı ülkelerde de 10 kattan daha fazla Covid'e yakalanma riski taşıdıkları saptanmıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve birçok uluslararası örgüt, Covid-19'un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi yönünde açıklama yapmıştır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından da henüz salgınının başlangıcında bu yönde değerlendirmeler yapılmış; sağlık çalışanlarının korunmasına yönelik önlemlerin alınması için ülkelere uyarılarda bulunulmuştur. İtalya, Almanya, Belçika, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Güney Afrika ve Malezya dâhil 130'a yakın ülke tarafından Covid-19 sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak kabul edilmiştir. Ülkemizde ise meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için illiyet bağı aranmaktadır. İlliyet bağının kurulması imkansızdır, sağlık çalışanının bunu ispata yükümlü olması kabul edilemez bir uygulamadır. Bundan vazgeçilmeli ve ilgili yasanın tüm sağlık çalışanlarını kapsaması sağlanmalıdır." dedi.
"Sağlığa ilişkin ürünlerde merdiven altı üretime dikkat edilmeli"
Tıbbi bitkisel ürünlerin eczaneden veya eczacı danışmanlığından alınmasının önemine işaret eden Çolak, takviye edici gıdalara ve bitkisel ürünlere olan eğilimin arttığı pandemi sürecinde merdiven altı üretimi fırsata çevirmek isteyen kişilere karşı dikkat edilmesi gerektiğini hatırlattı.
Bu konuda halk sağlığı ile oynayanlara karşı net bir tavır alınmasının gerekliliğine vurgu yapan Çolak, "İlaçlar ve ilaç kategorisinde değerlendirilmesi gereken ürünler; üretim, saklama koşulları, dağıtım, imha gibi sağlık profesyonellerinin gözetiminde olmalıdır." ifadelerini kullandı.
"İlaç Fiyat Kararnamesi acilen güncellenmeli"
Çolak, "Eczanelerimiz yıllardır ekonomik sıkıntılar içerisinde ve pandemi ile birlikte eczanelerimizde yaşanan ekonomik daralmalar iyice katlanılamaz hale gelmiş durumda. İlacın ve eczanenin bulunabilir olması için ekonomik tedbirin şart olduğu bir noktadayız. Kesintisiz, sürdürülebilir bir sağlık hizmeti verebilmemiz adına taleplerimizi yeniden tekrarlamak isteriz: İlaç Fiyat Kararnamesi acilen güncellenmelidir. Eczanelerimizde verilen hizmet kalitesinin artırılması adına ikinci ve yardımcı eczacıların istihdamı önemli. Bu noktada personel istihdamı noktasında devlet desteği de aynı derecede önemli. Eczane dışına çıkarılan ürünler, eczanelere geri dönmeli ve ilacın uzmanı olan eczacıların danışmanlığında halka sunulmalıdır. Pek çok Avrupa ülkelerinde olduğu gibi tansiyon, şeker ölçümü, sigara bıraktırma gibi eczane temelli ekstra hizmetler ve bu hizmetler doğrultusunda sunulan danışmanlık hizmetleri için eczacıya sabit bir ücret ödenmelidir." dedi.
"Tüm dünyanın yaşadığı ilaç kıtlığı sorunu"
"İlaç yokluğu ile mücadelede üzerimize düşeni hep beraber yapalım." diyen Çolak, "Bir diğer önemli konu ise tüm dünyanın yaşadığı ilaç kıtlığı sorunudur. Pandemiyle beraber tedarik zinciri, hammadde noktasında yaşanan sorunlar, personel yetersizliğinden kaynaklı olarak ilaç kıtlığı sorunları yaşamaktadır. Döviz kurunda yaşanan dalgalanmalarla birlikte reel kur ile makas bir hayli açılmış durumdadır ve ilaç piyasasında sıkıntılar baş gösterme eğilimine girmiştir. Geçtiğimiz yıllarda deneyimlediğimiz üzere, Sağlık Bakanlığı ve ilaç firmaları ilaç kurunda anlaşana dek pek çok kalem ilaçta yokluk yaşanmaktadır. İçinde bulunduğumuz pandemi koşulları göz önüne alındığında bir ilaçta dahi yokluk yaşanması beraberinde büyük sağlık sorunlarını getirecektir." ifadelerini kullandı.
"İlaç fiyatlarında yılda 2 ya da 3 kez kur düzenlemesi yapılmalı"
Çolak, TEB olarak konuya ilişkin çözüm önerilerinin şu şekilde açıkladı:
Birçok ilacın piyasada bulunamamasının sebebi uygulanmakta olan yanlış ilaç fiyat politikasıdır. Bu sorunun çözülebilmesi için, ekonominin gerçeklerine uygun, akılcı, reel fiyatlandırma yapılmalı ve ilaçta Avro kuru güncel hale getirilmelidir. Yaşanan sıkıntının ana sebeplerinden birisi kur ayarlamasının yılda bir kez yapılıyor olmasıdır. Bu sebeple ilaçta fiyatlandırmanın yılda bir defa Avro kuruna bağlı olarak belirlenmesi uygulamasından vazgeçilerek 4-6 ay aralıklarla, yani yılda 2 ya da 3 kez kur düzenlemesi yapılmalıdır.
"Ek gösterge oranlarının eczacıları da kapsayacak şekilde düzenlenmesini talep ediyoruz"
Kamu eczacılarının desteklenmeye ihtiyacı olduğunu belirten Çolak, "Kamu kurumlarında ve hastanelerde çalışan eczacılarımızın fiziki çalışma şartları, maaş ve özlük haklarının iyileştirilmesi konuları, birliğimizin öncelikli konularından 'ek gösterge oranlarının' eczacıları da kapsayacak şekilde düzenlenmesini talep ediyoruz. Bunun yanı sıra kamuda çalışan meslektaşlarımız açısından kurumlar arası maaş farklarının giderilmesi ve sözleşmeli olarak çalışan eczacılarımızın bir an evvel kadroya alınması çözüm bekleyen sorunlarımız arasında yer alıyor. Kamudaki eczacı istihdamının yeterli olmadığının da göz önüne alınarak kamuda ve hastanelerde her yıl kadro açılması gerektiğini savunuyoruz. Bir diğer talebimiz ise kamuda ve özel sektörde yardımcı eczacılığı destekleyecek doğrultuda düzenlemeler bir an evvel hayata geçirilmelidir." dedi.
"İhtiyaç olmadığı halde eczacılık fakültesinin açılması istihdam sorununa yol açıyor"
Yeni eczacılık fakültesinin açılmaması gerektiğinin altını çizen Çolak, "2000 yılında 8 olan eczacılık fakültesi sayısı bugün 51'i bulmuş durumdadır. İhtiyaç olmadığı halde açılan eczacılık fakülteleri ülkemize, mesleğimize zarar verecek; eczacılarımızın istihdam ve işsizlik sorunlarıyla yüzleşmesine neden olacaktır. Sağlıkla ilgili bir mesleğin akademik eğitiminde yaşanacak niteliksizleşme, halk sağlığının alacağı bir yara anlamına gelmektedir. Bu doğrultuda; eczacılık fakültelerinin kontenjanları düşürülmeli, YÖK tarafından 100 bin olarak belirlenen eczacılık fakülteleri başarı sırası 60 bine çekilmeli." önerisinde bulundu.
"Covid-19, sınıf ve sınır tanımadı, ülkelere ve kıtalara hızla yayıldı"
Çolak, "Covid-19, sınıf ve sınır tanımadı, ülkelere ve kıtalara hızla yayıldı. Ve büyük çapta toplumsal sorunu, acıyı, ekonomik hasarı beraberinde getirdi. Yeni tip Coronavirus esasında AIDS, SARS, EBOLA, kuş gribi ve domuz gribi gibi son yıllarda ortaya çıkan bir dizi hastalığı da anımsatıyor. Tüm bu saydığımız hastalıkların ortak özelliği de hayvan kaynaklı olması. İnsanların faaliyetleri doğaya telafisi zor hasarlara sebep oluyor, doğal ekosistemler tahrip ediliyor. Yaban hayvanları kontrolsüzce, yasadışı şekillerde katlediliyor ve satılıyor. İnsanlık; kaynakları hızla, düşünmeden kullanıyor. Bugün yaşadığımız pandemi, bize insan ve doğa arasındaki ilişkinin ne denli hastalıklı olduğunu gösteriyor. Tüm insanlık olarak geçmişten bir an evvel ders almalıyız." dedi.
"Aşıya erişimde sınırlar çok katı"
Açıklamasının sonunda Çolak, "Virüs sınıf ve sınır tanımasa da ne yazık ki sağlık sistemlerine, ilaca, aşıya erişimde sınırlar çok katı bir şekilde varlığını koruyor. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü Başkanı, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada 'Feci bir ahlaki çöküşün eşiğindeyiz' dedi ve zengin ülkelere milyonlarca aşı verilirken yoksul bir ülkeye ise 25 doz aşı verildiğini ifade etti. Bu çok acı ancak herkesin üzerine düşünmesi gereken bir durum. Dileriz 2021 yılı ilaç, sağlık, eczacılık alanındaki sorunların çözüme kavuşturulduğu, sağlıkta şiddetin son bulduğu, sağlık çalışanlarının sesinin duyulduğu ve taleplerinin yerine getirildiği bir yıl olur. Hepinize umuttan yana bir yıl ve sağlık diliyorum." ifadelerini kullandı. (İLKHA)