HÜDA PAR: Kayıp mülteci çocukların akıbeti endişe verici

​Almanya'da en az bin 579 mülteci çocuğun kayıp olduğu raporunu değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkanı Sağlam, kayıp çocukların akıbetlerinin endişe verici olduğuna dikkati çekerek İslam dünyasına bu çocuklara sahip çıkması çağrısında bulundu.

Ekleme: 19.01.2021 13:40:25 / Güncelleme: 19.01.2021 13:43:49 / Güncel / Diyarbakır Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, dış gündeme ilişkin yaptığı açıklamada; kayıp mülteci çocuklar, Afganistan’da sivil katliamı, dünya Müslümanlarının Kudüs’e sahip çıkması ve Suriyeli mülteciler gibi gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.

Kayıp mülteci çocuklar

Kayıp mülteci çocuklar için değerlendirmelerde bulunan Sağlam, “Almanya'da en az bin 579 mülteci çocuğun kayıp olduğu açıklandı. 14-17 yaşlarında 972 çocuk ile 13 yaşından küçük 607 çocuktan haber alınamıyor. EUROPOL'un 2020’de hazırladığı raporda Avrupa ülkelerinde 11 bin kayıp çocuktan bahsedilirken Avrupa parlamentosu da 170 bin refakatsiz göçmen çocuğun olduğunu bildirdi. Yunanistan’daki göçmenlerden yalnızca refakatsiz çocukların bir kısmının ülkeye alınmasını kabul eden Almanya, kayıp çocukların akıbeti ile ilgili kapsamlı bir soruşturma yürütülmesini engellemektedir.” dedi.

“Her türlü istismara açık olan çocukların akıbeti endişe vericidir”

İslam dünyasının kayıp çocuklara sahip çıkması çağrısında bulunan Sağlam, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

Her türlü istismara açık olan çocukların akıbeti endişe vericidir. Can kaygısıyla çatışma bölgelerinden uzaklaşırken ailelerini yitiren çocuklar, İslam ülkeleri tarafından sahipsiz bırakılmış, her türlü istismar ve asimilasyona açık bir şekilde Avrupa ülkelerine teslim edilmiştir. Kendi çocuklarına sahip çıkamayan İslam dünyası, bugün bu çocukları bir kez daha sahipsiz bırakmaktadır.

Kayıp çocuklar ile ilgili uluslararası iş birliği sağlanarak ivedilikle kapsamlı bir soruşturma başlatılmalı, ihmal ve sorumluluğu bulunanlar cezalandırılmalıdır. Göçmen çocukların aileleriyle birlikte güvenli alanlarda barınabilmeleri için bir program başlatılmalı ve göç veren bölgeler için ekonomik ve siyasi desteği de kapsayan uluslararası projeler hayata geçirilmelidir.

Afganistan’da sivil katliamı

Afganistan’daki sivil katliamlara değinen Sağlam, “Afganistan’da Nimruz kentinin Munazari köyüne düzenlenen hava saldırısında en az 12 sivil daha katledildi. 2015'ten bu yana 40 binden fazla kişinin katledildiği Afganistan’da barış görüşmelerine rağmen saldırılar devam etmekte savaşın bedeli sivillere ödetilmektedir. Taliban ve Afganistan yönetimi arasında devam eden gerilim, önceliğin iç barışa verilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Müzakere sürecinde saldırıların devam etmesi, barış sürecini sekteye uğratmakta ve sivil kayıpları artırmaktadır.

Müzakere masasında daha güçlü konumda olmak için gerçekleştirilen saldırılar Afganistan halkına büyük bedel ödetmekte ve emperyalist işgalcilerin ülkedeki faaliyetlerini kalıcı hale getirmektedir. Afganistanlı tarafların önceliği siyasi hâkimiyet değil halkın refahı ve güvenliği olmalıdır. Bu doğrultuda bir an önce süresiz ve koşulsuz ateşkes ilan edilmeli, iç barışa yönelik çaba arttırılmalıdır.” dedi.

Dünya Müslümanları Kudüs’e sahip çıkmalıdır

Dünya Müslümanlarının Kudüs’e sahip çıkması gerektiğini sözlerine ekleyen Sağlam, şöyle devam etti:

İşgal rejimi, yıllardan beri Mescid-i Aksa’yı yıkmak için sistemli bir şekilde çalışmaktadır. Arkeolojik kazı bahanesiyle Mecsid-i Aksa’nın altında iş makineleriyle tüneller kazılmaktadır. İslam dünyasının sessizliğinden de cesaret alan işgalciler bu yıkım çalışmalarına hız verdi.

Bu çalışmalar devam ederse bir sabah kalktığımızda Aksa’nın yıkılmış haliyle karşılaşabiliriz. Bu durumla karşılaşmamak için İslam ümmeti aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakarak Kudüs’e sahip çıkmalıdır.

“Filistinli esirlerin can emniyeti sağlanmalı”

Uluslararası kurumlara çağrıda bulunan Sağlam, “Zulümlerini her alanda devam ettiren işgal rejimi, korona virüsüne yakalanan Filistinli esirlerin tedavilerini yapmayarak ölüme mahkûm etmektedir. Filistin resmi kaynaklarına göre, işgal rejiminin hapishanelerinde 4 bin 400 Filistinli esir bulunuyor. Bunlardan 380'i herhangi bir suç isnat edilmeden esir olarak tutulmaktadır.

Bu esirlerin uluslararası antlaşmalarla güvence altına alınan insani hakları dahi gasp ediliyor. Şu ana kadar 171 Filistinli esir Covid-19’a yakalandı. Siyonist rejimin sözde Kamu Güvenliği Bakanı, hapishanelerdeki tutuklulara Covid-19 aşısı yapılmaması yönünde talimat yayınladı. Dünya Sağlık Örgütü, Kızılay, Kızılhaç ve diğer uluslararası kurumları, Filistinli esirlerin can emniyetinin sağlanması ve sağlığının korunması konusunda Siyonist rejime baskı yapmaya çağırıyoruz.” diye kaydetti.

Suriyeli mülteciler

Sağlam, Suriyeli mülteciler hakkında da şu değerlendirmelerde bulundu:

Son yılların en acımasız ve ilkesiz savaşı Suriye coğrafyasında devam etmektedir. 12 milyon Suriyeli yerinden olmuş, bir milyonun üstünde insan ölmüş, milyonlarcası yaralanmış, on binlercesinin akıbeti de bilinmemektedir. Bu insani dramdan en çok kadınlar, çocuklar ve yaşlılar etkilenmektedir.

Yerinden yurdundan edilen Suriyeli kardeşlerimizin göç ettiği ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Savaşın başından bugüne kadar toplum olarak onlara yardım eli uzatılmış, göç edenlerin yaraları sarılmaya çalışılmıştır.

Bazı karanlık odaklar sistematik olarak mülteci kardeşlerimize yönelik nefret söylemini geliştirerek vatandaşları Suriyeli kardeşlerimize karşı galeyana getirmeye çalışmaktadır. Ancak milletimiz, inancından ve tarihi hafızasından aldığı güç ve terbiye ile bütün bu oyunları boşa çıkarmış ve mülteci kardeşlerine sahip çıkmıştır.

“Hükümeti, siyasi partiler ile sivil toplum kuruluşlarını sorumluluk almaya davet ediyoruz”

Ayrımcılığı tetikleyen söylemlerden uzak kalınması gerektiğini belirten Sağlam, “Yakın zamanda Suriyeli mültecilerin şehir içindeki mezarlıklarda defnedilmesine izin verilmemesi ve hava kirliliğinin Suriyeli mültecilerden kaynaklandığı söylemleri, ayrımcılığın ölülere vardırıldığı ve utanç verici bir seviye indirgendiğini göstermektedir. Bu ayrımcılık ve insanı aşağılayan söylemler bunları yapanların alnında kara bir leke olarak kalmaya devam edecektir.

Sığınma ya da iltica hakkı lütuf değil temel bir insani haktır ve sığınılan ülkeye sorumluluk yüklemektedir. Mültecilere yönelik bu ayrımcı politikalara karşı, Hükümeti, siyasi partiler ile sivil toplum kuruluşlarını sorumluluk almaya davet ediyoruz.” şeklinde konuştu. (İLKHA)



Haberin Videosunu İzle
İlgili Haberler İlgili Videolar