Dünya Çocuk Hakları Derneği, Türkiye'de yaşanan boşanma sonrasında yaşanan velayet sorunlarına dikkat çekmek amacıyla basın açıklaması düzenledi.
Basın açıklamasında, boşanma ile birlikte gündeme gelen velayetin cinnet ve cinayetlere, travmalara, ithal edilen kanunlarla çocuk haklarının gaspına sebep olduğu vurgulandı.
Ebeveynin Yabancılaşması Sendromunun (EYS) hastalık olarak tanımlanmamasını ve İstanbul Sözleşmesi üzerinden kadınlar korunmak istenirken erkeğe yönelik şiddetin gözardı edildiği belirtilen açıklamada, ailenin temelini oluşturan dinamiklerin korunmasına gerektiğine dikkat çekildi.
Basın açıklamasına katılan ve velayet meselesi sebebiyle eşi tarafından öldürülen Murat Taşocak'ın annesi Ayla Taşocak Tepe, 2016 yılında çocuğunun velayeti için hukuki zeminde mücadele veren oğlunun öldürüldüğünü, bu durumun kendisine çok ağır geldiğini söyledi.
Oğlu Murat Taşocak'ın boşanma sürecinde hukuka uygun şekilde süreci yürüttüğünü ancak buna rağmen öldürüldüğünü hatırlatan anne Tepe, "Evladımın ölümünden sonra emanetine sahip çıkmak için verdiğimiz mücadele evladımın ölümünden daha acı." dedi.
"Oğlumun vefatından sonra hayatta olan yavrusunu şiddet ortamından almak istedim"
Tepe, "9 Ekim 2016'da oğlumu kaybettim. Boşanma hukukunun bütün isteklerini yerine getiren ve arayıp rahatsız etmeyen, nafakasını bir gün eksik etmemiş olan, tek amacı evladı olan pırlanta gibi bilişim mühendisi evladımı kaybettim. Bir annenin yaşayabileceği en büyük acıyı yaşadım. Bunun üstünde başka büyük bir acı yok. Oğlumu kaybettikten sonra yaşanan hukuki süreç daha acı. Oğlumu mezara koymadan önce onun için yapabileceğim bir şey kalmamıştı. Vefatından sonra hayatta olan yavrusunu şiddet ortamından almak istedim. Önce kolluk kuvvetleri engel oldu. Daha sonra aile mahkemelerine başvurdum ama rapor istendi. Raporu bir mahkeme onaylıyor diğer mahkeme onayı kaldırıyor. Bu dava iki defa istinaf gördü. 3'üncü kez de istinafa gitti. İstinafın kararlarını harfiyen yerine getirdik. İstinaf, sulh halk mahkemesinde dava açmamızı istedi. Dava açar açmaz da çocuğun velayetini bize verildi." diye konuştu.
Her türlü uzman raporunun alınmasına ve hukuki süreçlerin uygun olarak yürütülmesine rağmen torununa kavuşamadığını hatırlatan Tepe, torununun cinayeti işleyenlere verildiğini söyledi.
"Sistem, çocuğu güvenli ortamdan alıp şiddet ortamına sürüklüyor"
Tepe, "Cinayet işleyen tarafın bizden önce açmış olduğu sulh mahkemesi davasına taraf olmadığımız için haberdar olmadık. Sulh mahkemesinin vermiş olduğu velayet hakkını açılan yeni mahkeme kaldırdı. Bir yıldan fazla sulh mahkemesinde dava görüldü. Bu arada alınmayan uzman raporu kalmadı. Heyet raporları, pedagog raporları, aile uzmanları raporları ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının uzmanları hepsinin görüşü çocuğu bizden yana kalmasıydı. Biz bunları aşarken ülkemizde sadece kadına şiddet yok çocuğa da erkeğe de şiddet var. Bir çocuğu yaşadığı şiddet ortamından kurtarmaya çalışırken bulunduğumuz sistem çocuğu güvenli ortamdan alıp şiddet ortamına sürüklüyor. Bizden alıp cinayetin işlendiği aileye veriyor." şeklinde konuştu.
"Çocuk mahkemesi torumunu, cinayeti işleyenlere verdi"
Evladının ölümünden bu yana insanüstü çaba sarf ederek torununa kavuşmaya çalışan Tepe, her türlü hukuki, süreçleri atlatmalarına rağmen torununa kavuşamadığını söyledi.
Tepe, "Bugüne kadar insanüstü çaba gösterdim. Bütün hukuki süreci atlattık ve yine çocuk bize verilmedi. Bir vasi atandı amenna dedik. Çocuğumuzun sadece sağlığı yerinde olsun dedik. Çocuk suçları mahkemesi çocuğu elimizden alıp tekrar cinayetin işlendiği ortama ve cinayeti işleyen insanların eline verdi. Çocuk mahkemeleri ne zamandan beri velayeti düzenler oldu? Her şeyden önce sormak istediğim soru bu. Bizler bütün bu uzman raporları, aile mahkemeleri, bütün istinat suç mahkemeleri ve sulh mahkemeleri bunların dışında mıydı? Mademki çocuk suçları mahkemesi bununla ilgileniyordu gidip çocuğun velayetini direkt oradan isterdik." şeklinde konuştu.
"Boşanma aşamasındaki insanlar bizim yaşadığımız gibi evlatlarını görmek uğruna ölmesinler"
Anne olarak oğlundan geriye kalan emaneti korumak isterken uğramadığı hakaret kalmadığını belirten Tepe, son olarak şu ifadeleri kullandı:
Dünya kadın hakları kadına şiddet deyip duruyor peki ben kadın değil miyim benim torunum geleceğin kadını değil mi? Ben öldürülmek istenirken, torunum şiddete uğrarken kadın hakları neredeydi? Ben evladımı toprağa koyarken kadın hakları neredeydi? Torunum ağlarken ve benden ayrılmak istemezken kadın hakları neredeydi? Biz şiddete uğruyoruz, şiddetin en ağırını görüyoruz. Anne olarak oğlumdan geri kalan emaneti korumak isterken uğramadığım hakaret, uğramadığım ihtira kalmadı. 6284'e dayanarak şiddetin en büyüğünü işleyen insanlar benim şiddet işlediğimi söylüyorlar. Mahkemeleri yanıltarak kararlar çıkarıyorlar. Çocuğu görmemi engelliyorlar ve uzaklaştırılıyorum. Her gün dağılan ailelerle karşı karşıya kalıyoruz. Yaşanan cinayetler ile karşı karşıyayız. Eğer müdahale edilmezse durulacak gibi değil. Özellikle boşanma aşamasındaki insanlar, bizim yaşadığımız gibi evlatlarını görmek uğruna ölmesinler. Anne ve babalar ölmesin. Yaşanan bu olaylardan dolayı çocuk teslim merkezlerinin ne kadar acil kurulması gerektiği tüm ülke hemfikiriz. Yetkililerin harekete geçmesini istiyorum.
Velayet nedeni ile babasını kaybeden ve annesi cezaevine gönderilen Şevval Taşocak da "Babaannemi çok seviyorum. Tabi büyüyünce doktor olmak istiyorum ve bununla beraber babaannemi yanıma alacağım. Onu çok seviyorum." dedi. (İLKHA)