İSTANBUL (AA)
Aralarında akademisyen, iş insanı, memurların da bulunduğu aile üyelerine yıllardır ulaşamayan Uygur Türkleri, yakınlarıyla görüşmek ve haber almak için yazdıkları dilekçeleri Sarıyer'deki Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu'na getirdi. Konsoloslukta herhangi bir yetkiliyle görüşemeyen Uygur Türkleri, ellerinde yakınlarının fotoğraflarının bulunduğu dövizleri taşıyarak isteklerini anlatmak ve dilekçelerini sunmak için 8 gündür bekliyor.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kendisinin de mağdurlardan olduğunu ve destek olmak için konsolosluğa geldiğini söyledi.
Çin'deki kardeşlerinden birinin kamplarda felç olduğunu, diğer kardeşinden ise hiç haber alamadığını ifade eden Karluk, rektörlük üzerinden Çin'deki yetkililere yazdıkları yazıya bir yıldır cevap alamadıklarını belirtti. Karluk, ailesinin neden kamplara alındığıyla ilgili bir bilgisinin bulunmadığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Çin yasalarına göre benim hiçbir kardeşim suç işlememiştir. Hatta Çin elçiliğine 'Eğer suç işlediyse hangi suçu işlemiştir? Hangi yargılama sürecinden geçmiştir? Nerede bunlar?' diye sorduk ve cevap alamadık. Ben sadece ailem için değil yüzlerce akademisyen, medya mensubunun da izini sürüyorum. Bizim tespit ettiğimiz 300 akademisyen var. Durmadan çalan telefonum neden Urumçi'ye, Kaşgar'a bağlanmaz? Neden ben Türk vatandaşı, yeşil pasaport sahibi olarak Urumçi'ye emin bir şekilde ziyarete gidemiyorum? Bunları soruyorum."
"Annesiz kalan yeğenim gözümün önüne geliyor"
Medine Nazimi ise 34 yaşında ve bir çocuk annesi kız kardeşinin 4 yıl önce Çin'e gittiğini ve bir daha kendisinden haber alamadığını söyledi.
Kardeşinin de kendisi gibi Türk vatandaşı olduğunu anlatan Nazimi, yetkililerin kendileri için gerekli girişimlerde bulunduğunu anlatarak, "Demişler ki 'Bizim Ankara veya İstanbul'daki konsolosluklarımıza başvurursa bilgi vereceğiz.' Bunun için buradayım ama 8 gün geçti. Ne dilekçemi alan ne de muhatap olan biri var." dedi.
Kardeşinin yıllardır evladından ayrı olduğunu dile getiren Nazimi, "Benim kardeşim şimdi o işkence dolu toplama kamplarında. Yeğenim annesini kaybettiğini bile bilmiyor. Biz bu kadar zulme maruz kalırken İslam alemi, Türk dünyası buna sessiz kalıyor. İnsanlık öldü mü? Biz de insanız. Kendi hayatıma odaklanamıyorum, ilgilenemiyorum. Ben çocuklarımı kucağıma alırken annesiz kalan yeğenim gözümün önüne geliyor. Bu kadar insafsız olmayın." diye konuştu.
"Bizi de suçlamaya kalktılar"
Mirza Ahmet İlyasoğlu da kardeşi, eniştesi ve yüksek lisansı bitiren 4 arkadaşının toplama kamplarında olduğunu anlattı.
Kamplarda kalanların hayatlarını kaybettikleri yönünde haberler aldıklarını dile getiren İlyasoğlu, şöyle devam etti:
"Kendi yakınlarımızın durumunu öğrenmek için buraya gelerek dilekçe vermek istedik. Dilekçemiz hiçbir şekilde kabul edilmedi. Yakınlarımız suçsuz şekilde toplama kamplarına atıldığı gibi bizi de burada suçlamaya kalktılar. Canımız pahasına Çin'in karşısına geçerek yakınlarımızı aramaya başladık. Herkes Çin'den tedirgin ve korkuyor. Birilerinin bedel ödemesi gerekiyorsa biz ailemiz için bunu yapacağız. En temel hakkımız olan kardeşlerimizin durumu öğrenmek için ne gerekiyorsa yapacağız."
"Kızım her gün kardeşlerini soruyor"
Annesi, ağabeyleri ve 2 kızı kamplarda olan Ömer Faruk, ailesinin durumuyla ilgili hiçbir bilgisinin bulunmadığını kaydetti.
İki kızının sesini yıllardır duyamadığını dile getiren Faruk, "Defalarca Dışişleri Bakanlığına başvurdum, Allah razı olsun bizim için girişimlerde bulundular fakat Çin herhangi bir bilgi vermiyor. Bugün buradaki kızım Zübeyde'yi de getirmek zorunda kaldım. Her gün bana 'Sabah çıkıp akşam geliyorsun baba kardeşlerimi neden getirmiyorsun?' diye soruyor. O yüzden onu da getirmek zorunda kaldım. Ne olur bize sahip çıkın. Biz sadece dilekçe vermek için geldik ama onu bile almıyorlar."
İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu da Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önüne gelerek Uygur Türkleri ile görüştü.