Mustafa Kır, 19 Aralık 2020 tarihinde Adalet Komisyonundan geçen, sonrasında TBMM Genel Kurulunda kabul edilen Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının, Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifinin içeriğinde, dernekleri ve vakıfları doğrudan ilgilendiren “Yardım Toplama faaliyetlerinin” de yer almasının berberinde son derece ciddi sıkıntıları barındırdığını açıkladı.
Kanun teklifinin TBMM Genel Kurulunda kabul edilmesine tepki gösteren Ankara Sivil Toplum Platformu Başkanı Mustafa Kır, “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine gerekçe gösterilen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) Mali Eylem Görev Gücü (FATF) adı verilen örgütün 12 Nolu tavsiye kararının içeriğinde yer almadığı halde dernekleri ve vakıfları doğrudan ilgilendiren “Yardım Toplama faaliyetlerinin” de mezkûr kanun teklifinin içine dahil edilmesi derneklere, vakıflara ve sivil toplum kuruluşlarına kurulmuş bir tuzaktır.” dedi.
“Kudüs muhafızlarına yardım elini uzatmak teröre destek sayılacaktır”
“Sivil toplum kuruluşlarımızın küresel denetim içine sokulması özgür, özerk bir sivil toplum anlayışının baltalanmasıdır.” diyen Kır, “Tabi olmayan şey, terörün önlenmesinde devletlerin ve hükümetlerin en büyük destekçisi sivil toplum kuruluşlarının, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının, Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi kılıfı içinde sivil toplum kuruluşlarımızın küresel denetim içine sokulması suretiyle katılımcı, çoğulcu, şeffaf, özgür, özerk bir sivil toplum anlayışının baltalanmasıdır. Sivil toplum kuruluşlarını, halen ciddi bir denetim ve yaptırım ile kuşatılan töhmet altında bırakacak, alanlarını daraltacak, sübjektif değerlendirmeler ve şüpheli yaklaşımlarla topluma hizmet ve toplumun sesi olma yolundaki çalışmalarına engel olunmasıdır. Derneklerin ve vakıfların yardım toplama faaliyetlerini içine alan Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının, Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi yasalaştığı takdirde; başta ülkemizde olmak üzere Libya’da Mısır’da Filistin’de mazlum mağdur İslam coğrafyasında dini ve sosyal alanda faaliyet gösteren legal sivil toplum kuruluşlarının küresel güçler tarafından hiçbir ispata ihtiyaç duymadan terör örgütü listesine alınması durumunda resmen terör örgütü olarak kabul edilmesinin yolu açılacaktır. Gazze’ye Filistin’e işgalci israilin baskısı altında madden ve manen yaşam mücadelesi veren Kudüs muhafızlarına yardım elini uzatmak teröre destek sayılacaktır.” ifadelerini kullandı.
“Bu adım, mazlum coğrafyanın mağdurlarına uzanan yardım ellerinin kesilmesidir”
Bu yasa ile gerçek teröristlerin değil, BM Güvenlik Konseyinin veya küresel zalimlerin tanımladığı kurumların terörist olarak ilan edileceğini belirten Kır, “Bu yasa ile gerçek teröristler değil, BM Güvenlik konseyinin veya küresel zalimlerin tanımladığı kişi, sivil toplum kuruluşları hatta 1,5 milyon asker ve sivil vatandaşın ölümüne, 1 milyon kadının dul, 5 milyon çocuğun yetim kalmasına sebep olan Irak’ın ABD tarafından işgalinde, Libya’nın yıkılmasında olduğu gibi hiçi bir kanıta ihtiyaç duymadan terörist listesine alınacaktır. Derneklerin, vakıfların, meslek kuruluşlarının, sendikaların mal varlıklarına el konulabilecek yöneticileri, üyeleri ulusal veya uluslararası faaliyetten men edilebilecektir. Burada şunu ifade etmek isterim ki, amacımız teröre bulaşan, lojistik destek sağlayan adı sivil toplum olarak anılan kurum ve kuruluşlarının ne olursa olsun faaliyetlerine müsaade edilmesi değildir. Endişemiz, gizli tanıklar veya sübjektif değerlendirmeler yoluyla sivil toplum kuruluşlarının terör listesine alınması, özgürlük ve faaliyetlerinin kısıtlanmasıdır. Mazlum coğrafyanın mağdurlarına uzanan yardım ellerinin kesilmesidir. Terör ile doğrudan veya dolaylı ilgisi bulunan kişi, kurum ve kuruluşların faaliyetlerinin engellenmeleri ve cezalandırılmaları zaten mevcut yasalar ile yapılmaktadır. Durum böyle olunca; vakıfların derneklerin yardım toplama faaliyetlerinin Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının, Finansmanının Önlenmesine ilişkin yasal düzenlemenin içine dahil edilmesinin hangi amaca yönelik yapıldığını anlamak mümkün değildir.” şeklinde belirtti.
“BMGK menşeli bir yasa karşısında sessizliğe bürünmelerini sivil toplum anlayışıyla bağdaştırmak mümkün değildir”
Sivil toplum kuruluşlarının bir milletin vicdanı olduğunu dile getiren Kır konuşmasının devamında şunları aktardı:
“Bilindiği üzere sivil toplum; resmî kurumlardan bağımsız olarak halkı askeri rejim vesayetinden, bürokratik oligarşi tasallutundan kurtarmanın, toplumu devlete karşı korumanın, devleti topluma karşı sorumlu bir yönetim aygıtına dönüştürmenin aracıdır. Sivil toplum; bölgesel, ulusal ve küresel zeminde hizmet veren sosyal, siyasal, ekonomik, hukuksal, çevresel ve kültürel konularda zarar gören halk kitlelerinin haklarını savunan, topluma yerleştirilmiş bazı olumsuz değer yargılarını ortadan kaldırmak için halkın yararına olmayan hükümet politikalarını değiştirme yönünde ikna eylemleri ve lobi faaliyetleri yürüten kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Sivil toplum kuruluşları bir milletin vicdanıdır. Sivil toplum yok edilirse toplum, vicdansızların elinde kalır. Sivil toplumlar için, doğruları destelemek ve yanlışları yapıcı bir şekilde eleştirmek; gerektiğinde direnç göstermek hem milli hem de dini bir vecibedir. Boşanmaların artmasına, şiddetin, cinnet ve cinayetlerin tırmanmasına, kutsal aile yuvalarının çatır, çatır çökmesine sebep olan İstanbul Sözleşmesinde olduğu gibi; bazı sivil toplum kuruluşlarının ve sivil toplumcuların faaliyet alanını daraltan, sübjektif ithamlarla kapatılmasının, mal varlıklarına el konulmasının yolunu açan yine BMGK menşeli bir yasa karşısında sessizliğe bürünmelerini sivil toplum anlayışıyla bağdaştırmak mümkün değildir.” (İLKHA)