Eğitim sistemimizi yozlaştıran Fulbright Sözleşmesi kaldırılmalıdır

Türkiye ile ABD arasında 1949'da imzalanan içeriği tam olarak bilinmeyen "Fulbright Sözleşmesi" ile Türkiye eğitim sistemi 71 yıldır emperyalist politikalara hizmet ediyor.

Ekleme: 23.12.2020 14:25:08 / Güncelleme: 23.12.2020 14:29:32 / Güncel / Şanlıurfa Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu,  27 Aralık 1949 yılında, Türkiye ve ABD arasında imzalanan ikili anlaşma ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen 13 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı kanun çerçevesinde çalışmalarına başladı.

Anlaşma görünürde iki ülke arasında yapılacak olan sözde eğitim ve öğretim işbirliği anlaşmasıydı.

Bu komisyon niteliği bu anlaşmayla belirlenen ve parası T.C Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini kolaylaştıracak ve Türkiye Cumhuriyeti ile ABD tarafından tanınacaktı.

Türkiye'de ABD Eğitim Komisyonu adı altında bir komisyon kurulacaktır. Bu komisyon 8 üyeden oluşuyordu; dördü Türk, dördü ABD'liydi;  ama bir de dokuzuncu kişi vardı, o da ABD Büyükelçisiydi. Yani nihai karar ABD’nin elindeydi! Komisyonun ABD vatandaşı olan 4 üyesinden 2’sinin elçilikteki CIA ajanları arasından seçildiği biliniyordu.

Milli Eğitimi Geliştirme Komisyonu'nun yıllar içerisindeki marifetiyle ilkokul, ortaokul, lise ve hatta üniversite de eğitiminin içi boşaltıldı. Ahlaki ve manevi eğitim önceliğinden uzak materyalist eğitim müfredatı dayatıldı.

Bu anlaşmayla Türkiye’de eğitim ve öğretimin idaresi ABD’ye teslim edildi.

71 yıldır ABD Büyükelçilerinin müfredatta ve eğitim politikalarında etkin rol oynadığı bu anlaşmayla eğitim sistemimiz ABD kültürüne hizmet ediyor.

Fulbright Sözleşmesi ile ilgili Harran Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Hasan Bardakçı, İLKHA'ya değerlendirmede bulundu.

"Türkiye'de eğitimi geliştirmek amacıyla yapılan bir sözleşme"

Fulbright Sözleşmesi'nin, sözde Türkiye'deki eğitim sistemini geliştirmek amacıyla hayata geçirildiğini belirten Bardakçı, "Fulbright Sözleşmesi;  1949 yılında Marshall planı sonrası Türkiye'ye mali yardımda bulunan Amerika'nın, Türkiye'deki eğitimi geliştirme önerisi ile sunulmuş bir sözleşmedir. Biraz bizim eğitimimizi, iki kültür arasındaki eğitimin etkileşimi ve geliştirilmesi açısından yapıldığı söylenen bir sözleşmedir. Fulbright Sözleşmesi, aslında iki kültürün Türkiye ve Amerikan kültürünün, öğrencilerinin değişimi ve Türkiye'deki eğitimin geliştirilmesi amacıyla yapıldığı söylenen bir sözleşmedir." ifadelerini kullandı.

"Türkiye'de daha çok 'Fulbright Bursu' diye biliniyor"

Fulbright Sözleşmesi'nin içeriğinin tam olarak bilinmediğini ifade eden Bardakçı, "Fulbright Sözleşmesi; Türkiye'de daha çok 'Fulbright Bursu' diye biliniyor. Üniversitelerde akademisyenler arasında daha çok burs alanlar Amerika'ya giderek orada eğitim görüyorlar. Bu sadece bir burs değil bir sözleşmedir. Alt yapısında özellikle Türkiyeli ve ABD'li kişilerden oluşan bir komisyondan oluşan ve Türkiye'de eğitimin hem küreselleştirmesi hem de geliştirmesi açısından imzalanmış bir sözleşmedir. Belki de Türkiye’de sözleşmeye gelen eleştirilerin başında sözleşme ile ilgili kimsenin bilgi sahibi olmaması geliyor. Kimse sözleşmenin içeriği ile ilgili net bilgiye sahibi değil. ABD, II. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle de Rusya'nın bölgedeki etkinliğini azaltmak amacıyla Marshall planı ile bu bölgedeki bazı ülkelere ekonomik olarak destek çıkmıştır. Bu destekler karşılığında İsmet İnönü zamanında böyle bir anlaşma imzalanmıştır." şeklinde konuştu.

"İsmet İnönü bu sözleşme ile Türkiye'nin yarı sömürge durumuna düştüğünü söylemiştir"

Bu anlaşmanın eleştirilme sebeplerinden birinin de  İsmet İnönü’nün sözleşme ile ilgili sarfettiği sözler olduğunu belirten Bardakçı, "1960'larda İsmet İnönü bu anlaşma ile ilgili bazı kaynaklarda şöyle diyor: ‘Biz bu anlaşma ile aslında biraz yarı sömürge durumuna düştük.’ Bu sözü söylemesinin sebebi: Fulbright Sözleşmesi'ndeki komisyon üyelerinin yarısının Türk, yarısının da ABD vatandaşı olmasıdır. Bu kişiler, ABD Konsolosluğu tarafından belirleniyor ama en çok eleştirilen nokta; komisyon başkanının ABD'li olmasıdır. Komisyon 4 Türk, 4 ABD'liden oluşuyor. Oylama sırasında, herhangi bir sonuç  çıkmadığı zaman, komisyon başkanı olan ABD Büyükelçisi'nin oyu geçerli sayılıyor. Onun verdiği oya göre Türkiye'deki eğitim ile ilgili bazı kararlar alınıyor. Burada eleştirilen nokta aslında budur. Biz mademki milli bir eğitimden, milli değerler den bahsediyoruz; bizim eğitimimiz neden ABD büyükelçiliği tarafından belirleniyor ya da onun aldığı kararlarla böyle bir sonuca gidiliyor?" ifadelerini kullandı.

"Eğitiminizi başkaları belirliyorsa politikanızı da onlar belirliyordur"

Konu ile ilgili Akademisyen Oktay Sinanoğlu'nun yorumlarına değinen Bardakçı, "Oktay Sinanoğlu, bu konuyla ilgili şöyle diyor: ‘Eğer sizin eğitiminizi başkaları belirliyorsa aslında sizin politikalarınızı da onlar belirliyordur. Siz her zaman bir nevi onun sömürgesi durumdasınız.'  Türkiye artık 150 yıllık bir devlettir, Osmanlı Devleti sonrası için bahsediyorum; Bu eğitim politikalarını kendiniz bile oluşturabilirsiniz. Bir akademisyen olarak bunu söylemem tabii ki doğru değil, çünkü biz kültürlerin kaynaşmasından yanayız. Bu kaynaşma Amerika, İngiltere, Türkiye veya Orta Doğu’daki ülkeler arasında da olabilir. Onlarla bir iletişim içinde olmak bizim için tabii ki eğitim açısından doğru bir şeydir. Burada belki de toplumun gördüğü temel yanlış; bu eğitim politikasını neden yabancılar belirliyor, niye bunun başkanlığını Türkiye yapmıyor da ABD Büyükelçisi yapıyor? En çok getirilen eleştirilerin başında bu soru var." diye konuştu.

"Fulbright Sözleşmesi'nin politikalarımıza ve müfredatımıza nasıl etki ettiğini bilmiyoruz"

Fulbright Sözleşmesi'nin toplumda çok bilinmediğine dikkat çeken Bardakçı, "Biz dahi bilmiyoruz. Bakanlıklar bazında ne kadar bilindiğini de bilmiyorum; ama sonuçta bir eğitimi geliştirme komisyonu var. Orada sözü geçen bu sözleşme de Türkiye'nin taraf olduğu bir anlaşma var. Belli düzeyde biliyoruz, nasıl biliyoruz? Daha çok burslar düzeyinde biliyoruz. Bu sözleşmenin bizim eğitim politikalarımıza ve müfredatımıza hangi düzeyde etki ettiğini bilmiyoruz. O yüzden bazı eleştirilerin gelmesi doğaldır. Bu soruların açığa kavuşturulması gerekir. Bu sözleşme ya da anlaşma sadece kültürel mi değil mi? Milli olan eğitimimizin içeriğini bozuyor mu bozmuyor mu? Gibi sorulara cevap vermek belki de eleştirileri azaltma konusunda doğru bir yöntem olabilir." dedi.

"ABD, eğitim politikaları çok iyi olan bir ülke değil"

Açıklamasının devamında Akademisyen Oktay Sinanoğlu'nun konu ile ilgili açıklamasına devam eden Bardakçı, "Oktay Sinanoğlu bu konuyu şöyle eleştiriyor; ‘ABD Konsolosluğu'nun, bizim eğitim politikalarımızı belirlemesini gerektirecek bir durum ortada yok. ABD, eğitimde bizden çok daha ileride bir ülke değil, eğitim politikaları çok iyi olan bir ülke değil. Eğitim politikaları açısından konuşursak örneğin, Finlandiya iyi bir örnek ya da buna benzer ülkeler var. Biz niye o ülkelerden esinlenmiyoruz da Amerika'daki eğitim sisteminden esinleniyoruz? Amerika'daki eğitim sistemi ile ilgili Türkiye'de özellikle eğitimcilerin getirdiği bazı eleştiriler var, bunları kabul etmemiz lazım. Bu yönden baktığımızda belli sorular karşımıza çıkıyor. Bizim eğitim politikalarımızı etkilemesi yönünden ABD bizden eğitim olarak çok mu önde?" şeklinde konuştu.

"Eğitimle ilgili kararlarımıza ABD müdahale ediyordu"

Milli bir eğitim politikasından bahsedilmesi için bu sözleşmenin açıklığa kavuşturulması gerektiğini ifade eden Bardakçı, "İsmet İnönü’nün okuduğum bir yazısı vardı. O dönemde şöyle diyor: ‘Eğitimle ilgili bir karar aldığımız zaman daha o kararla ilgili komisyonlardan sonuç gelmeden ABD Elçiliği'nden eleştiri geliyordu. Biz aslında bir karar alacağımız zaman önceden karar ABD'ye gidip oradan bize dönüyordu.' Şu an böyle bir durum eğer halen devam ediyorsa bunun açığa çıkarılması gerekir. Özellikle biz nasıl milli bir eğitimden bahsediyorsak bunun milliliği tartışmaya açık bir duruma gelir. Buna yer vermemek lazım. Böyle bir sonuç, böyle bir gelişme varsa bunun açığa çıkarmak doğru olacaktır. Türkiye'de vatandaşların tamamı ve akademik camiada bu konuya  bu açıdan yaklaşıyor." diye konuştu.

"Bu sözleşmenin kaldırılması gerektiğini düşünüyorum"

Fulbright Sözleşmesi'nin günümüze yansıması ile ilgili çeşitli soru işaretlerine değinen Bardakçı, "Eğitim politikalarımıza ve müfredatımıza müdahale ediyorlar mı? Bizim geçmişimiz olan Osmanlı ile ilgili bizim doğru bildiğimiz şeyler orada yer alıyor mu almıyor mu? Ya da buna müdahale ediyorlar mı etmiyorlar mı? Sadece istedikleri gibi bir müfredat mı önümüze çıkarıyorlar? Bu tarz eleştiriler olduğunu görüyorum. Bu eleştirilerin açıklığa çıkarılması, içeriğinin açıklanmasını ya da böyle bir sürecin hala devam edip etmediğinin biraz daha somut örneklerle sunulmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Burada mevcut hükümetin de özellikle milli politikalara önem verdiğini biliyorum. bu süreçte çok baskın olmayabilir ama böyle bir anlaşmada baskınlık sağlayabiliyorlarsa bu anlaşmanın kaldırılmasının faydalı olacağını düşünüyorum." dedi.  (İLKHA)





Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar