"Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi", Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesine yönelik yaptırım kararlarının uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kapsıyor.
Teklifin amacı ve ismi ile hiç ilgisi olmadığı halde, Yardım Toplama ve Dernekler Kanunlarında yapılan değişiklikler ile mevcut dernek ve vakıfların yardım toplama faaliyetlerini ve örgütlenme özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlanmakta ve İçişleri Bakanlığının dernekler üzerindeki siyasi vesayetini artıracak yeni düzenlemeleri içeriyor.
Avukat Mahmut Tatlı, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilerek Genel Kurul gündemine giren "Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi" ile ilgili İLKHA'ya değerlendirmede bulundu.
Tatlı, TBMM de görüşülecek olan kanun teklifinin "Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi" başlığını taşısa da özellikle avukatlar, STK’lar, yardım kuruluşları ve yardım gönüllüleri açısından bir çok sakıncalı durumu kendi içinde barındırdığını ifade etti.
"Kanun teklifi ağır cezai ve idari yaptırımları ön görüyor"
Kanun teklifinin önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu'nda görüşüleceğini belirten Tatlı, "TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edilen 'Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi' önümüzdeki günlerde meclis genel kurulunda görüşülecek. Adalet komisyonunda kabul edilen, daha ağır cezai ve idari yaptırımlar ön gören kanun teklifiyle aynı doğrultuda olan ve daha önce çıkarılan '6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun' mevcuttu. Ancak bu kanun yeterli görülmemiş olacak ki yeni bir kanun teklifi meclise sunuldu." ifadelerini kullandı.
"Anayasaya açıkça aykırılık teşkil ediyor"
Kanun teklifinin Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere de aykırı olduğunu vurgulayan Tatlı, "Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) kitle imha silahlarının yayılmasının, finansmanının önlenmesine yönelik yaptırım kararlarının uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemekle beraber, kanun ismiyle pek de ilgili olmayan 5253 Sayılı Dernekler Kanunu’nunda, 2 860 Sayılı Yardım Toplama Kanunu’nunda ve Avukatlık Kanunu’nunda; evrensel hukuk ilkelerinden uzak, içerdiği birçok düzenleme ile başta Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası sözleşmelere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarına, Anayasaya açıkça aykırılık teşkil eden, temel hak ve hürriyetleri daha fazla kısıtlayacak ve Türkiye’nin egemenlik haklarını da zedeleyecek düzenlemeler öngörmektedir." şeklinde konuştu.
"Türkiye'de özgürlük alanları evrensel ölçütler uyarınca genişletilmelidir"
Devletin insani haklardan, adaletten ve özgürlükten taviz vermemesi gerektiğini belirten Tatlı, "Bu kanun teklifinde, özellikle Dernekler Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklik, uluslararası hukuk başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve iç hukuktaki ilgili diğer düzenlemelerle çelişmektedir. BM’de kabul edilen terör listelerinin, yaptırım kararı alınan devlet, kurum ve kişilerin hangi kriterler baz alınarak belirlendiği ve bu listelerle hangi ülkelerin menfaat temin ettiği tüm kamuoyunun malumudur. Bu alan BMGK’deki beş daimi ülkenin hak ve hukuk tanımaz inisiyatiflerine bırakılamayacak kadar önemli bir alandır. Devlet İnsan haklarından, adaletten ve özgürlükten ödün vermeden terörle mücadele etmelidir. Özgürlüğün, güvenliğin ve adaletin hakim olduğu bir ortamda insanların yaşamalarını sağlamalıdır. Masumiyet karinesi yerine, İnsanların suçsuz olduğunun ispatlanmasının istendiği ve bu konuda sicili pek de temiz olmayan günümüz Türkiye’sinde temel hak ve özgürlüklerin daha fazla kısıtlanmasına değil, bilakis bu özgürlükler alanının evrensel ölçütler uyarınca genişletilmesine ihtiyaç vardır. Kanun teklifi maddelerini tek tek izahı yerine bizce önemli gördüğümüz derneklerle, avukatlarla ve ticari alanla ilgili birkaç örnekle yetineceğiz. İsteyen okurlar bahsi geçen kanun teklifinin tamamına TBMM’nin internet sitesinden ulaşabilirler." diye konuştu.
"Kanun teklifindeki bazı maddeler keyfiliğe ve mağduriyetlere kapı aralayacaktır"
Bahse konu olan kanun teklifinin yasallaşması halinde birçok insanı mağdur edeceğinin altını çizen Tatlı, "Kanun teklifinin 41. maddesinin 2. fıkrası özellikle ilerleyen süreçte birçok insanın mağduriyet yaşamasına yol açacaktır. 'BMGK kurulu kararı uyarınca hakkında malvarlığının dondurulması kararı verilen kişi, kuruluş ve organizasyonların yararına veya bunlar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak kontrol edilen kuruluşlara ya da bunların adına veya hesabına hareket eden kişi ve kuruluşlara bu niteliklerini bilerek ve isteyerek fon sağlayan veya toplayan ya da finansal hizmet veren kişilere fiil daha ağır bir cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, bir yıldan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir' fıkrası ve kanun metninde yer yer kullanılan 'Makul sebep kavramı' ile birlikte değerlendirildiğinde ilerleyen süreçte keyfiliğe ve mağduriyetlere kapı aralayacaktır." şeklinde konuştu.
"Mülki amirlere STK’lar üzerinde geniş denetim yetkileri verilecek"
Yapılacak düzenlemede, yardım kuruluşlarının ve STK'ların faaliyetlerine ağır yaptırımlar getirileceğini vurgulayan Tatlı, "Söz konusu düzenleme ile yurt içinde ve yurt dışında faaliyet gösteren yardım kuruluşlarının, STK’ların faaliyetlerine sıkı denetimler getirilmekte ve ağır yaptırımlar öngörülmektedir. Yardım kuruluşlarına gerek maddi gerek manevi katkıda bulunan gönüllülerin BMGK kararlarını da takip etmesi gerekecek. Çünkü BMGK (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi) kararıyla terör örgütleriyle doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili olduğu açıklanan kurum, kuruluş, organizasyon veya kişilere fon toplanması ya da sağlaması, dolaylı da olsa herhangi bir işlem yapması cezalandırılacak fiiller arasında yer almaktadır. Yardım kuruluşlarının, STK’ların kaynak temininin şeffaf olması gerektiği hepimizce istenen bir husus olmakla beraber STK ve yardım kuruluşlarının, tüm verilerinin kanun teklifi ile beraber başka kurum ve kuruluşlarla paylaşılmasının önünün açılması, özellikle yurt dışından yapılan yardımların sıkı bir denetime tabi tutulacak olması, zaten çok kıt kaynaklarla bir şeyler yapma çabasında olan yardım kuruluşlarının ve STK’ların kaynak teminini ve en önemlisi insan kaynaklarını olumsuz yönde etkileyecektir." ifadelerini kullandı.
"Bölge ülkeleri arasındaki ticaret de bu kanundan olumsuz etkilenecek"
STK'larla ilgili olarak mülki amirlere geniş denetim yetkisinin verileceğini ifade eden Tatlı, "Cumhurbaşkanının tavsiyesi üzerine Birleşmiş Milletler(BM), yaptırım listesine aldığı kişi ve kuruluşların hesapları ile bu kişi ve kuruluşlarla dolaylı olarak ilişkisi bulunan ya da onun adına hareket eden hesapları dondurabilecek. İçişleri Bakanlığı dernek kapatabilecektir. Mülki amirlere de STK’lar üzerinde geniş denetim yetkileri verilecektir. Kanun teklifi metninde özellikle BMGK (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi) kararlarına konu ülkelere, kararda belirtilen; madde, malzeme, ekipman ithali-ihracı teknoloji transferleri de yasaklanmaktadır. Söz konusu kanun teklifi yürürlüğe girerse ekonomik darboğazda olan ülkemiz ile bölge ülkeleri arasındaki ticaret de hiç şüphesiz bu kanundan olumsuz etkilenecektir." dedi.
"Bu kanunla avukatlar muhbir olmaya zorlanacak"
Adı geçen kanun teklifinde, avukatlık mesleğine aykırı durumlar olduğunu belirten Tatlı, "Kanun teklifinin 20. maddesi, avukatlara da muhbirlik yükümlülüğü getirmektedir. Avukatlık Kanunu’na göre avukat / müvekkil arasındaki ilişkinin niteliği gereği, avukatlar sır saklamak zorundadır. Ancak söz konusu düzenleme ile; müvekkilleri adına yapılan taşınmaz alım-satım, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerle ilgili malvarlığının yasadışı yollardan elde edildiğine veya yasa dışı amaçlarla kullanıldığına dair herhangi bir bilgi, şüphe veya şüpheyi gerektirecek bir konunun bulunması halinde bu işlemleri MASAK'a ( Mali Suçları Araştırma Kurulu ) bildirmek zorunluluğu getirmektedir. Bu husus avukatlık mesleğinin özüne aykırı bir durumdur." ifadelerini kullandı.
"Kanun teklifindeki veriler somut gerçekten uzaktır"
Kanun teklifinde geçen istatistik verilerine değinen Tatlı, "Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’nün 2019 yılına ait yayımlamış olduğu adli istatistik verileri incelendiğinde, kanun teklifinin somut gerçeklikten uzak olduğu görülecektir. Söz konusu verilerde; Cumhuriyet Başsavcılıklarında özel kanunlar uyarınca sonuçlanan soruşturmalardaki suç sayısının karar ve suç türüne göre dağılımında 'Terörizmin Finansmanının Önlenmesi' hakkında kanun (6415 Sayılı Kanun) kapsamında 2019 yılında toplam bin 741 kişi hakkında işlem yapılmıştır. Bunların sadece 457’si ( yüzde 26,2) hakkında kamu davası açılmıştır. 540 kişi hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Ayrıca söz konusu istatistik verilerinde Ceza Mahkemelerinde, özel kanunlar uyarınca karara bağlanan davalarda sanıkların suçlarına ilişkin verilen karar sayısının suç ve karar türüne göre dağılımında 'Terörizmin Finansmanının Önlenmesi' hakkında kanun (6415 sayılı kanun) kapsamında 2019 yılında 62 mahkumiyet ve 656 beraat kararı verildiği görülecektir." şeklinde konuştu.
Tatlı sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı:
"TBMM de görüşülecek olan kanun teklifi; 'Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi' başlığını taşısa da özellikle avukatlar, STK’lar, yardım kuruluşları ve yardım gönüllüleri açısından bir çok sakıncalı durumu kendi içinde barındırmaktadır. Kanun TBMM’den geçmeden önce başta siyasi parti temsilcileri olmak üzere, sivil toplum kuruluşları, yardım gönüllüleri ve Barolar, süreci dikkatlice irdelemelidir. Düzenleme, insan hakları, adalet ve özgürlük temelinde tekrar ele alınmalıdır." ifadelerini kullandı. (İLKHA)