MAZLUMDER, dernek ve yardım toplama çalışmalarına ciddi yaptırım ile birlikte sıkı denetimler getiren kanun teklifinin kabul edilmemesi ve yanlıştan geri dönülmesi için basın açıklaması düzenledi.
Derneğin genel merkezinde düzenlenen basın açıklamasına Özgür-Der, Hukukçular Derneği, Akdav, Umran Hareketi, Medeniyet Vakfı ve İstikamet Vakfı da destek verdi.
Basın açıklaması öncesinde konuşan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, söz konusu kanun teklifinin vakıf ve dernekleri zor durumda bırakacağını, basit bir yardım toplama faaliyetinin bile "terör faaliyeti" kapsamında değerlendirilebileceğini söyledi.
"BM 2013'te terörist olarak gördüğü yapılarla bugün görüşmeler yapabiliyor"
Kaya, "Bunun bir arka planı var. 13 Şubat 2013'te mecliste bir kanun kabul edildi. Terörizmin Finansmanını Önleme Kanunu şeklinde. Bu kanun nereden geldi? Birleşmiş Milletler Güvelik Konseyi kararına dayandırılarak yapılmıştı. Buna bağlı olarak Bakanlar Kurulunun o günlerde aldığı bir karar vardı. 350 civarında şahıs ve 67 tüzel kişiliğin mal varlığına el koyma kararı çıkmıştı. Çünkü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) bu insanları terörle irtibatlı gösteriyordu. Taliban ve El Kaide ile irtibatlı olduğu gerekçesi ile dünya çapında değişik kişi ve kuruluşların mal varlıklarına el konulması kararı dünya gündemindeydi. Aradan 7 sene geçti. ABD Taliban ile Katar'da toplantılar yapıyor. Barış anlaşmaları için birtakım adımlar atmaya çalışıyor. O gün herkesi bu kapsama sokuyorlardı. Ama bugün kendileri görüşebiliyorlar, anlaşabiliyorlar. Bu elbette Taliban'ın başarısıdır. Taliban direnmiştir ve kazanmıştır." dedi.
"Kimsenin haberi olamadan yapılan düzenlemelerden hayır gelmez"
7 sene önce alınan bu kararların yanlış olduğunu daha o süreçte dile getirdiklerini hatırlatan Kaya, "Bu yapılanlar yanlıştır, kabul edilemez.' dedik. Ama bu kararları aldıran ABD, bir gün sonra kendisi o kişilerle anlaşmalar imzalayabiliyor. Tamamen keyfi bir durum var. Kendileri kimi terörist olarak tanımlarsa terörist oluyorlar. Sonra istedikleri zaman terörist listesinden çıkarabiliyorlar. Bu yeni düzenleme yine aynı mantığı yansıtıyor. BMGK'da yapılan düzenlemeler doğrudan iç hukuka yansıtılmak isteniyor. 36'ncı maddede cumhurbaşkanının hiçbir inisiyatifi yok. Bizler o güvenlik konseyinin nasıl çalıştığını biliyoruz. Birileri 'BMGK'da terörist olarak tanımlanıyorsa bunlar ile alakalı kararlar alacağız. Siz de bu kararı aynen uygulayacaksınız.' diyor. Yasa tasarısını hazırlayanlar ise 'Evet emrinize amadeyiz.' diyorlar. 'Siz bu kararları alın, bizler aynen uygulayacağız.' diyorlar. Hatta vurgulama var. Cumhurbaşkanının kararnamesi ile gecikmeksizin uygulanır. Öncelikle şu mantık yanlış; kitle imha silahları başlıklı bir yasa getiriyorsunuz, bunun içerisine dernekleri, vakıfları sıkıştırmaya yönelik bir sürü mayın mahiyetinde madde koyuyorsunuz. Kimin ne zaman üzerinden geçeceği ve ne zaman patlayacağı belli olmayan mayınlar bunlar. Dolayısıyla buna şiddetle karşı çıkmak lazım. Düzenlemenin kendisi yanlıştır. En azından kamuya, ilgili kuruluşlara açık bir şekilde, onların da görüşleri alınarak istişare edilerek alınması lazım. Apar topar yangından mal kaçırırcasına kimsenin haberi olamadan yapılan düzenlemelerden kimseye hayır gelmez." diye konuştu.
"Bu yasada terör kavramı çok muğlak bir şekilde kullanılıyor"
Bu ülkede yıllardır yaşanan sıkıntıların kanunla somutlaştırıldığını vurgulayan Kaya, "Terör diye bir kavram kullanılıyor. Bu kavramın, kimin, nerede ve ne şekilde eline bir silah olarak işleyeceğini bilmiyoruz. Geçmişte bunları yaşadık. Terörle mücadele kapsamında bir düzenleme yapıldı, muğlak bırakıldı. Muğlak düzenlemeler ile haksız cezalandırmanın önü açılıyor. Terör diye bir kavram kullanılıyor ama hangi emniyet müdürünün, hangi savcının ve hangi hâkimin bunu nasıl yorumlayacağını bilmiyoruz. İslami faaliyetleri yürüten çevrelere karşı nasıl bir baskı unsuruna dönüştürüleceğinin garantisi yok. İktidar yetkilileri en küçük basiret kırıntısı gözetmeksizin silahın şarjörünü doldurarak ortaya bırakıyorlar. Nerede ne zaman ve kime karşı kullanılacağı belli değil. Bu yasada terör kavramı çok muğlak bir şekilde kullanılıyor. Buna şiddetle itiraz ediyoruz." şeklinde konuştu.
"Bütünüyle yanlış ve tehlikeli olan bu yanlıştan dönülmeli"
Söz konusu yasa tasarısında özellikle yurt dışına yardım yapma meselesinin gündeme geldiğini hatırlatan Kaya, "Türkiye son yıllarda milli gelirine oranla dünyada en fazla yardım yapan ülke olmakla övünüyor. Hem devlet olarak hem de STK olarak elbette bundan iftihar duyuyoruz. Arakan'dan Filistin'e, Suriye'den Afrika'ya, dünyanın her yerine ülkemizdeki insanlar, ellerindekini avuçlarındakini yardım ediyorlar, insanların sıkıntılarını gidermeye çalışıyorlar. Bunlar nasıl oluyor; tabi ki bir takım organizasyonlar ve kuruluşlarla oluyor. Şimdi siz bu kuruluşları çok ciddi bir şekilde baskı altına alacak bir düzenleme getiriyorsunuz. Daha önce bildirimler yeterliyken şimdi mülki amirlerin izinleri gerekli. Mülki amirler kimler nasıl bir işleyişle karar verirler, ne tür kaprisleri vardır, ne tür inisiyatifler kullanmak isterler? Bunları ve bunlarla ilgili ne tür sıkıntılar ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Filistin'de şehit ailelerine yardım ettiğiniz için Suriye'de yetimlere dönük yardım faaliyetinde bulunduğunuz için çok rahatlıkla şu anki küresel mantığın yaklaşımı ile teröre yardım ile suçlanabilirsiniz. 'Zaten sizin kanunlarınız bunu emrediyor, hadi uygulayın bunların üzerine gidin. Bunları tutuklayın, mal varlığına el koyun.' diyebilirler. Dolayısı ile burada yapılan işin bütünüyle yanlış ve tehlikeli olduğunu söylüyor ve bu yanlıştan dönülmesini talep ediyoruz."
AKDAV adına konuşan Ahmet Çamurluoğlu, Türkiye'de yakın geçmişte muğlak ifadeler sebebiyle birçok mağduriyetin yaşandığını, söz konusu kanun teklifiyle büyük ölçüde hem devletin hem de sivil toplumun ayağına devlet eliyle kurşun sıkıldığını söyledi.
"Kanun teklifi sivil toplum alanını toptan işlevsizleştirecek"
Açıklamaya destek veren STK'lar adına basın açıklamasını okuyan MAZLUMDER Genel Sekreteri Av. Kaya Kartal, "Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi adı altında, 16 Aralık tarihinde meclise sunulan ve içeriğinde Yardım Toplama Faaliyetleri ve Dernekler yönünden ciddi sıkıntılar barındıran kanun teklifi, 19 Aralık tarihinde Adalet Komisyonundan geçmiştir. Kanun teklifinin gerekçesinde teklifin, Türkiye’ye Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun gibi problemli bir kanunu da dayatan Mali Eylem Görev Gücü (FATF) isimli uluslararası örgütün tavsiyeleri doğrultusunda hazırlandığı ifade edilmektedir. Kurucularının tarihsel olarak en çok kitle imha silahı kullanan devletler olduğu bilinen FATF’ın tavsiyelerini tartışmanın gerekliliği bir yana, bahse konu kanun teklifi esasen FATF’ın tavsiyelerini de aşan bir boyutta sivil toplum alanını toptan işlevsizleştirecek, denetim ve yaptırımları daha da artıran düzenlemeler içermektedir." dedi.
"Usulen sakat olan kanun teklifinin sivil toplumu toptan işlevsizleştirme tehlikesi var"
Kartal, "2013 yılında kanunlaşan, kurumsal olarak risklerine de vurgu yaparak tepki gösterdiğimiz, Türkiye’deki sivil toplum örgütlerinin açıkça karşı çıktığı, aleyhinde basın açıklamaları düzenlenen Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun ile temelleri atılan süreç, daha sıkıntılı ve sivil toplumu toptan işlevsizleştirme riski taşıyan bir yöne evirilmektedir. Irak’ın işgalinde de kullanışlı bir aparat olan Kitle İmha Silahları başlığı altında, kirliliği malum uluslararası organların tavsiyeleri bahane edilerek hazırlanan, Dernekler Kanunu ve Yardım Toplama Kanununda köklü değişiklikler yapan, muhatapları dinlenilmeden, hiçbir toplumsal tartışmadan geçirilmeden, nasıl ve hangi gerekçelere dayandığı belirsiz yasa teklifinin öncelikle usulen sakat olduğunu vurgulama ihtiyacı hissediyoruz." diye konuştu.
"Tepeden inme yöntemlerle hazırlanması geleneğinden vazgeçilmeli"
Kanun teklifinin özellikle 15'inci maddesiyle, basit bir soruşturmayla bile masumiyet karinesine aykırı olarak dernek organlarında yer alan kişinin hatta dernek organının geçici olarak görevden uzaklaştırılmasının ve derneğe kayyım atanması ile gerekli görülürse derneğin faaliyetlerinin geçici olarak durdurulmasının yolunun açıldığını vurgulayan Kartal, konuşmasında şu ifadelere de yer verdi:
"Soruşturma ve kovuşturmaların uzunluğu ve niteliği, basit bir gizli tanık beyanı ile bile kişi ve kurumların rahatlıkla soruşturmalara dâhil edilebildikleri dikkate alındığında, sivil toplumun karşı karşıya bulunduğu risk anlaşılacaktır. Zaten ciddi bir denetim, yaptırım riski ve bürokrasi ile kuşatılmış bulunan sivil toplumun sesini daha da kısacak, şiddete bulaşmadığı mahkeme kararları ile sabit örgütlerin bile terör örgütü kapsamına alındığı bir vasatta, terör gibi muğlak ve kaygan bir kavram üzerinden sivil toplum faaliyetlerini ve itirazlarını kriminalize edecek, ifade özgürlüğünün ve örgütlenme hakkının özünü zedeleme riski taşıyan düzenlemeye açıkça itiraz ettiğimizi vurgularız. Biz aşağıda imzası bulunan sivil kuruluşlar olarak, söz konusu teklifte yer alan Dernekler Kanunu’na ve Yardım Toplama Kanunu’na ilişkin maddelerin teklif metninden çıkartılması gerektiğini, bu tür düzenlemelerin ilgilileri ile istişare edilmeden tepeden inme yöntemlerle hazırlanması geleneğinden vazgeçilmesi gerekliliğini vurgularız." (İLKHA)