Mayıs 2012'de FETÖ kumpası ile kapatılan Mustazaflar ile Dayanışma Derneğinin (Mustazaf-Der) eski Genel Başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz'ın kurucu genel başkan olduğu HÜDA PAR, 8'inci yılını geride bıraktı.
19 Aralık 2012'de kurulan HÜDA PAR, kuruluşundan bu yana Türkiye siyasetine getirdiği yeni soluk ve anlayışla sürekli gündemde oldu.
Kuruluş yıldönümünde İLKHA'ya konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Hüseyin Yılmaz, partilerinin kuruluş amacı, siyaset anlayışları hakkında açıklamalarda bulundu.
HÜDA PAR'ın kuruluş amaçları içerisinde Türkiye'deki belli başlı sorunların ve ülkenin siyasi gidişatında gördükleri yanlış uygulamaların olduğunu belirten Yılmaz, bu süreçten önce karşılaştıkları durumların kendilerini siyasi parti kurmaya sevk ettiğine dikkati çekti.
"Derneğimizi haksız yere kapattılar"
Siyasi parti sürecinden önceki çalışma alanlarını aktaran Yılmaz, "Bilindiği üzere HÜDA PAR Kurucu Başkanı olmadan önce Mustazaf-Der Genel Başkanı'ydım. Türkiye'de, halkın temel sorun ve sıkıntılarına eğilerek onlara yardımcı olmak dernek faaliyeti yürütüyorduk. Hem ekonomik hem de maddi ve manevi yönden mevcut tıkanmışlıklara çözüm bulmaya çalışarak bozulan dengeleri dernek faaliyetleri ile düzeltip topluma yardımcı olmaya çalışıyorduk. Bu faaliyetlerimiz halk nezdinde büyük bir teveccühle karşılandığı için bundan rahatsız oldular ve kurdukları kumpasla önce faaliyetlerimizi engelleye çalıştılar ardından da derneğimizi haksız yere kapattılar." ifadelerini kullandı.
"Devlet içine çöreklenmiş bir kısım çevrelerce faaliyetlerimiz engellenmek istendi"
Derneğin temel şiarları arasında fakirlik, cehalet ve ihtilaflarla mücadele olduğunun altını çizen Yılmaz, "Dernek çalışmaları yaparken, Türkiye'nin 20’den fazla ilinde şubelerimiz vardı. Yani birçok siyasi partiden daha fazla etkinliğimiz, çalışma ve teşkilatlanmamız vardı. Bize muhalif olan, çalışmamızı istemeyen, bizi illegalize etmek ve marjinal hale getirmek isteyen, devlet içine çöreklenmiş bir kısım çevrelerce faaliyetlerimiz engellenmek istendi. Yaptığımız yasal ve izinli toplantılar, eğitim ve yardım çalışmaları bahane edilerek dernek şubelerimiz defalarca basılıp üyelerimiz gözaltına alındı. Yasal dernek faaliyetleri nedeniyle bir kısmı üyelerimiz niyet okumalarla haksız ve hukuksuz olarak tutuklanıp cezalandırıldı. Bu yöntemlerle çalışmalarımıza engel olamayanlar nihayetinde kumpas ile derneğimizi kapatarak önümüzü kesmek istediler." dedi.
"Siyasi boşluğu doldurmak amacıyla siyasi partimizi kurduk"
Yapılan istişareler neticesinde siyasi bir oluşuma gidilmesi yönünde karar aldıklarını söyleyen Yılmaz, "Çünkü birçok partiden daha fazla siyasi alanda demeçlerimiz, açıklamalarımız, faaliyetlerimiz ve kitlesel geniş katılımlı büyük mitinglerimiz vardı. Halkın içindeydik, sorun ve sıkıntılarını aşmalarına yardımcı oluyorduk. Bir partiden daha aktiftik ama siyasi temsiliyetimiz yoktu. Bizi gerçek manada temsil edebilecek, HÜDA PAR'ın şu anki misyonunu yerine getirebilecek, ilkesel bazda bizimle aynı düşünceleri paylaşabilecek ve taleplerimizi dile getirebilecek, sorunlara bizim sahiplendiğimiz cesaretle yaklaşabilecek bir siyasi yapı mevcut değildi. Mevcut siyasi yapılar kangren haline gelmiş sorunlara gerçekçi ve kalıcı çözümler sunma yerine geçici çözümlerle hep etrafında dolanıyordu. Kangrenleşmiş sorunların başında Kürt meselesi ve hayatını inancının gereklerine göre yaşayamama meselesi gelmektedir. Mevcut partiler siyasi rant için istismar ettikleri bu sorunların çözümsüzlüğünden besleniyorlardı. Halkın hem dini ile hem de diliyle barışık bir siyasi oluşuma ihtiyaç vardı. Siyasetteki bu tıkanıklığı ve kangrenleşmiş sorunlara kalıcı çözüm getirmek bu boşluğu doldurmak amacıyla siyasi partimizi kurduk." şeklinde konuştu.
Kendilerini parti kurmaya sevk eden sebeplerin başında Kürt meselesi ve halkın inancını tam anlamıyla yaşayamaması olduğunu dile getiren Yılmaz, "Ülkenin 25 milyonunu ihtiva eden bir halkın dilinin, kültürünün ve kimliğinin inkâr edilmesi sorunu o gün olduğu gibi bugün de var. Halkın inancını yaşaması önündeki yasal engeller o gün vardı, kısmen yumuşatılsa da bugün de var. En basitinden parti olarak tesettürün anayasal güvence altına alınmasını istiyoruz ama tüm uğraşlarımıza rağmen halen de anayasal güvence altında değil." diye belirtti.
Yılmaz, "Laiklik ilkesi anayasa da olduğu müddetçe Türkiye'de Müslümanların inanç özgürlüğü tam olarak sağlanamaz. Ancak idari ve geçici yönetmeliklerle bu iş çözülmüş gibi gösterilebilir. Aslında çözülmemiş, sorunlar halının altına süpürülmüş." ifadelerini kullandı.
Kürt meselesi
Kürt meselesinde de siyasilerin "Kürt kökenli" vatandaştan bahsetmesinin veya Kürtçe yayın yapan TV kanallarının var olmasından ziyade herhangi bir yasal güvencelerinin olmadığını belirten Yılmaz, "Yaşayan diller adı altında okullarda Kürt dili eğitimi verilebilir ama Kürtçe öğretmen ataması yapılmadığı için o sınıflar da açılamıyor. Bunlar Kürtlerin dilini, varlığını veya kimliğini tanıyan düzenlemeler değildir. Yaşayan diller kategorisine az sayıda kişinin konuştuğu Süryanice ve diğer diller de girer. Biz; Kürt kimliğinin tanınmasını, Anayasal güvenceye alınmasını, Kürtçe'nin de resmi dil olmasını istiyoruz. Kısaca bir Türk'ün Türk kimliği ile sahip olduğu tüm haklara bir Kürd’ün de Kürd kimliği ile sahip olmasını istiyoruz. Maalesef bunu, bu açıklıkta HÜDA PAR dışında hiçbir parti kendi programına almış değil." şeklinde konuştu.
"Bu anayasa düğmesi yanlış iliklenen gömlek gibidir"
Bu sorunların çözümü noktasında iktidar sahiplerinin ciddi bir irade ortaya koyması gerektiğini söyleyen Yılmaz, "HÜDA PAR'ın anlayışına göre sorunların temel kaynağı 12 Eylül cunta anayasasıdır. Bu anayasa ilk düğmesi yanlış iliklenen gömlek gibidir. Anayasayı düzeltmeden ülkede hiçbir sorun kalıcı olarak çözülemez. Çözüm diye sunulan pansuman tedbirler ise sadece günü kurtarmaya yönelik olmuştur. HÜDA PAR'ın kalıcı çözüm için sunduğu önerilen başında acilen yeni bir anayasanın yapılması gelmektedir. Bu yeni anayasanın her türlü vesayetten ve ideolojiden arındırılması gerekir. Vatandaşa ideoloji, inanç, yaşam tarzı ve etnik kimlik dayatmasında bulunmayan toplumun farklı kesimlerinin içinde kendine yer bulabildiği bir anayasa olmalıdır." diye belirtti.
Bir memleketin iyi yönetilebilmesi için adaletin sağlanmasının kaçınılmaz olduğuna vurgu yapan Yılmaz, "Bunun için bir devletin kurulurken adalet üzere kurulması önemlidir. Devlet anayasal temellerini adalet üzerine bina etmesi ve iktidara gelenlerin adaletle yönetmesi lazım. Böyle bir devlet yönetimi için; adil kanunları uygulayacak yöneticilere ve adaletle hüküm verecek olan yargıya ihtiyaç vardır." dedi.
"Yöneticilerin adaleti tesis etmeleri gerekiyor"
Yılmaz, "Memlekette işsizlik, fakirlik, işkence, zulüm, ötekileştirme, kamplaşma ve hatta anarşi ile terörün kökeni adaletin olmayışıdır. Adaletin olmayışından dolayı bunca sorun meydana geliyor. Büyük bir memnuniyetsizler grubu ortaya çıkıyor. Sorunlar çözülmeyince büyüyor ve nihayetinde iç karışıklığa dahi sebep olabiliyor. Onun için yöneticilerin birinci görevi ülkede adaleti tesis etmek ve sorunları adaletle çözmektir." ifadelerini kullandı.
Tüm sorunların temelinde adaletsizliğin olduğunu belirten Yılmaz, "Kürt meselesinin de ortaya çıkışı, bugüne kadar gelmesi ve yıllardır devam etmesinin kökeninde adaletsizlik yatıyor. Sorunun temelinde anayasadan kaynaklı İnkârın ve buna bağlı olarak hükümetlerin asimilasyon politikaları yer almaktadır. Nihayetinde süreç içerisinde Kürtler asimile edilemediği için şu an “kökenli” de olsa varlığı kabul edilmek zorunda kalındı. Bu kabul Kürtlerin sorunlarının bittiği ve hak taleplerinden vazgeçtiği anlamına gelmemeli. Çünkü insan hakları ile vardır. Kürt varsa o zaman hakları da vardır." şeklinde konuştu.
Sadece Kürt isminin telaffuz edilmesinin yetersiz kaldığının altını çizen Yılmaz, "Kürt kimliğinin kabul edilmesiyle beraber Kürtlerin haklarının da iade edilmesi lazım. Kişinin anadilinde eğitim görmesi ve her yerde anadili ile kendini ifade edebilme hakkının, ezilmiş ve hakları elinden alınmış bütün kavimler için istiyoruz. Ama anayasa şu an buna engel. " ifadelerini kullandı.
Sorunların çözümü noktasında bakış açılarının farklılıklarına da değinen Yılmaz, "Getireceğiniz çözüm önerisi meseleye nereden baktığınızla alakalıdır. Meseleye devletin güvenliği, bekası ya da resmî ideolojisi açısından bakıldığında farklı; ama ezilen, hakları elinden alınan, hakarete maruz kalan kişilerin gözüyle bakıldığında daha farklı sonuçlar ortaya çıkar." diye belirtti.
Yılmaz, "Yıllarca Kürt meselesini güvenlik ve ekonomik sebeplere bağladılar. Olaya at gözlüğüyle bakıyorlar ve en küçük bir şeyi güvenlik meselesi olarak görüyorlar. 'Terör biterse Kürt meselesi de bitecek, oralara fabrikalar gidecek, ekonomi canlanacak, Kürt meselesi de bitecek' dediler. Güvenlik meselesi ve ekonomik geri kalmışlık meselesi sadece Kürtlerin değil ülkede ki 80 milyonun sorunudur. Sorun var oldukça onu istismar edecekler de çıkacaktır. Nitekim, ideolojilerini hakim kılmak için, ekonomik geri kalmışlığı ve Kürt meselesini istismar eden, şiddeti ve anarşiyi bir yöntem olarak benimsemiş Türk ve Kürt örgütleri vardır. Terör ve şiddet sorunu ile Kürtlerin hak taleplerini aynı kategoriye sokmak doğru değildir." dedi.
Hak arama talepleri için barışçıl yöntemlerle mücadele edilmesi halinde devletin güvenlik bahanesinin ortadan kalkacağını söyleyen Yılmaz, buna karşı devletinde güvenlikçi politikalarını değiştirmesi gerektiğini belirtti.
"Kürt sorunu tabirini kullanmıyoruz çünkü Kürtler bu ülkede sorun değildir"
Sorunun kaynağında Kürtlerin varlığının ve haklarının inkarı olduğunu söyleyen Yılmaz, "Kürtlerin insani ve İslami hakları kabul edildiği anda Kürt meselesi biter. Biz parti olarak 'Kürt sorunu' tabirini kullanmayı uygun görmüyoruz. Bu söylem sanki Kürtlerin fiziki varlıkları sorundur gibi yanlış bir algıya sebep olmaktadır. Kürtler bu ülkede sorun değildir. Sorun, Kürtlerin Kürt kimliği ile varlığının ve haklarının kabul edilmemesidir. Yıllarca uygulanan inkâr ve asimilasyon politikalarıdır. Ortada halledilmesi, adaletle çözülmesi gereken bir hak hukuk meselesi vardır. Onun için 'Kürt meselesi' tabiri kullanmayı tercih ediyoruz. Vatandaşlık tanımının değiştirilmesi ve Türkün de Kürdün de devletin eşit ve kurucu unsur olarak yer alması halinde bu mesele hallolur." şeklinde konuştu.
"Önce İnsan Öncelik Adalet" sloganının tanımlamasını yapan Yılmaz, "Bizim için memleketin en büyük sorunu adaletin olmayışıdır. 'Önce İnsan Öncelik Adalet' diyoruz. Evet, her şey insan içindir onun için 'önce insan' dedik. İnsanın, insanca yaşaması içinde 'öncelik adalet' dedik. Toplumda adalet sağlanırsa o zaman insanlar hak ettikleri gibi onurlarıyla şerefleriyle yaşarlar. Yaşamak için çöplerden yiyecek toplayan ve açlıktan ölen insanlar varsa bu yeryüzünde adil yönetimlerin olmayışındandır." diye belirtti.
"İslami siyaset ve muhalefet nasıl yapıldığını bütün Türkiye'ye göstermeye çalışıyoruz"
Daha önce Türkiye'de İslami siyaset ve muhalefet yapacak bir partinin olmadığını belirten Yılmaz, "Bu noktada İslami siyaset ve muhalefet nasıl yapıldığını bütün Türkiye'ye göstermeye çalışıyoruz. Partimizde dürüst siyaset gereği yapıcı muhalefet anlayışı vardır. Muhaliflerimizin söz ve eylemlerine ilkesel olarak yaklaşıyoruz. Doğru kimden gelirse gelsin, doğrunun yanında yer alırız. Yanlışı kim yaparsa yapsın yanlış der, eleştiririz. Kişi, kurum parti ya da iktidar her kim yanlış yapmışsa uyarır ve yanlıştan dönülmesi için elimizden geleni yaparız. Doğruya doğru, eğriye eğri deme prensibimiz var." dedi.
Doğru siyaset tanımına açıklık getiren Yılmaz, "Aynı konu hakkında muhalefetteyken farklı iktidara gelince farklı yaklaşmak gibi durumları biz İslami siyaset anlayışına aykırı olarak görüyoruz. Bu siyaset anlayışı İslami siyasetten çok uzaktır. Muhalefetin sırf iktidarı eleştirmek için doğru yapılan işe bile yanlış deyip karalaması, iktidara geldiğinde aynı yanlış dediği şeyi savunması veya iktidardayken savunduğu ve yaptığı bir hatayı muhalefete gelince eleştirmesi doğru bir siyaset anlayışı değildir. O yüzden diyoruz ki, 'Doğru Siyaset Gerçek Adalet' olması lazım." ifadelerini kullandı.
HÜDA PAR'ın muhalefet anlayışına da değinen Yılmaz, "Parti olarak hiç kimseye hakaret edip küfretmiyor, İslami ölçü ve edep çerçevesinde bir dil ve üslup kullanarak muhalefet yapıyoruz. Mevcut siyasetçilerin kullanmış oldukları dil topluma ve inancımıza uyan bir dil değildir ve kullanılmaması gerekir. Maalesef bazı siyasiler müstehcen bir dil dahi kullanabiliyor ve bu sözleri nedeniyle tabanları tarafından alkışlanabiliyorlar." dedi.
"İstedikleri gibi taraf tutmadığımızdan dolayı medyada bize yer verilmiyor"
Medyanın HÜDA PAR'a olan yaklaşımını değerlendiren Yılmaz, muhalif ve iktidara yakın olan basın çevrelerinin kendilerine olan tutumunu şu ifadeler ile aktardı:
HÜDA PAR'ın omurgalı duruşu ve dürüst siyaseti gereği 'doğruya doğru eğriye eğri' dediği için medyada kendisine yeterince yer verilmiyor.Muhalif medya ve çevreler, HÜDA PAR'ın da kendileri gibi argo bir dil kullanmasını, İslami ölçüde siyaset yerine makyavelist bir anlayışla iktidara saldırmamızı istedikleri için medyalarında bize yer vermiyorlar.
İktidar medyası da kendi yaptığı yanlışları savunacak, sahip çıkacak ve dile getirmeyecek bir duruş istiyor. HÜDA PAR bunları yapmadığı için bu kesimin medyası da kendisine yer vermiyor. Onlara göre iktidara yakın bir TV'ye çıktığınızda sadece muhalefeti, muhalefet medyasına çıktığınızda ise sadece iktidarı eleştirebilirsiniz. Bu zihniyet bize ters olduğu ve istedikleri gibi konuşmadığımız için medyalarında bize yer verilmiyor.
Ayrıca bizim çözüm önerilerimiz toplumun ahlaki yapısını ve inancını korumaya yönelik olduğundan dolayı toplumun ahlaki yapısını bozmayı esas edinen kesimler, HÜDA PAR'ı görmüyor veya görmek istemiyorlar. Bu medya ise bizlere yer verdiği vakit, bizi öcüleştirip ötekileştirerek olumsuz bir şekilde bahsediyorlar.
"Halkımızla beraber olup onların sorun ve sıkıntılarını dinliyor ve gücümüz nispetinde çözümler bulmaya çalışıyoruz"
Bugün itibariyle 8'inci yılını tamamlayan HÜDA PAR'ın temel ilke ve prensipleri doğrultusunda siyaset alanındaki durumu, geçirdiği süreç ve seçimlerdeki başarı durumu hakkında bilgi aktaran Yılmaz, "17 Aralık 2012'de kuruluş dilekçemizi verdik, 19 Aralık 2012 tarihinde ise partimizin kuruluş belgesini aldık. Türkiye’nin faal olan 73'üncü siyasi partisi olarak siyasette yerimizi aldık. O günden bugüne siyasi çalışmalarımıza devam ediyoruz. Türkiye siyasetinde farklı bir ses ve bakış açısıyla mevcut siyasetin yanlışlarına düşmeden toplumsal yapımıza uygun çözüm önerileri sunuyoruz. Parti olarak halkımızla beraber olup onların sorun ve sıkıntılarını dinliyor ve gücümüz nispetinde çözümler bulmaya çalışıyoruz. Sadece seçimden seçime değil her zaman halkımızın yanlarında olduk ve olmaya devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"HÜDA PAR Türkiye'de mevcut siyaset içerisinde farklı ve kendine özgü siyaset yürüten bir parti olmuştur"
Yılmaz, "Geldiğimiz süreç içerisinde HÜDA PAR Türkiye'de mevcut siyaset içerisinde farklı ve kendine özgü siyaset yürüten bir parti olmuştur. Halkın içinden çıkıp inançlarını, değerlerini muhafaza eden ve bu minvalde toplumun fıtratına uygun yaşaması gerektiğini talep eden ahlaklı ve dürüst bir dindar nesil için çalışan bir partidir." dedi.
Partilerinin misyonu ve çalışma şekline de değinen Yılmaz, "HÜDA PAR, Parti programını inancından aldığı 5 temel esası muhafaza üzerine bina eden bir partidir. Bu esaslar; Can, mal, din, akıl ve nesil emniyetidir. Sistemin bu esaslara göre dizayn edilmesi ve sağlanması için elimizden geleni yapıyoruz. İktidarı da bu yönde zaman zaman uyarıyor ve yaptığı yanlışlardan vazgeçirmeye çalışıyoruz." şeklinde konuştu.
"HÜDA PAR'ın gerçek manada tanınması halkımızın onu Meclis'e göndermesine ve iktidar yapmasına bağlıdır"
Yılmaz, "HÜDA PAR ülke siyasetinde bir boşluğu dolduruyor. Partimizin programında dile getirdiği hususlar ve de misyonu itibariyle henüz gerekli teveccühü tam manada yakalayabilmiş değil. HÜDA PAR'ın gerçek manada tanınması halkımızın teveccüh göstermesine ve onu Meclis'e göndermesine ve iktidar yapmasına bağlıdır." dedi.
Parti teşkilat ve üyelerine seslenen Yılmaz, "Bu vesileyle üyelerimizden şunu istiyoruz, belki halkımızın bir kısmı henüz bizleri tanımıyor veya tanıyanların bazıları da yanlış tanımış olabilirler. Yanlış algıları yıkmak için toplumun her kesimiyle diyalogda olmamız ve ulaşmadığımız hiç kimsenin kalmaması gerekiyor. Başarılı olmamın yolu herkesle yüz yüze ve birebir ilişki kurmaktır." ifadelerini kullandı.
Yılmaz, "İnanıyoruz ki mevcut oy oranımız gerçek karşılığımız değildir. Yapılan bazı anketlerde seçmenler, mevcut oy verdikleri parti olmazsa ikinci parti olarak HÜDA PAR'ı seçeceklerini belirtmişlerdir. Teşkilatlarımızın HÜDA PAR'ı halkımızın tercih edeceği birinci parti haline getirmemiz gerekiyor. Halkımızdan talebimiz HÜDA PAR'ı sahiplenmeleridir. Teveccüh gösterip güçlü bir temsiliyet verirlerse kangrenleşmiş birçok sorunları çözecek ve memleketin gidişatına damga vuracak büyük değişiklikler yapacaktır inşallah." dedi. (İLKHA)