Ankara Sivil Toplum Platformu Başkanı Mustafa Kır, Mevlâna Celaleddin Rumi'nin Hakk'a vuslatının 747'nci vuslat yıldönümü nedeniyle bir mesaj yayımladı.
Mesajına; İslam dünyasında ve dünya milletleri arasında alim, arif, şair, mütefekkir ve mutasavvıf kimliği ile tanınan Mevlâna'yı vuslatının 747'nci yılında rahmetle anarak başlayan Kır, "Elbette Mevlâna hayatta olsaydı anılmaktan ziyade anlaşılmak isterdi." diyerek günümüzde Mevlâna'nın misyonunun anlaşılamadığına vurgu yaptı.
Mevlâna'nın 66 yıllık ömründe dini bilgilerden siyasete, sağlıktan insani ilişkilere; insana ve hayata dair düşüncelerini, kapsayıcı, kucaklayıcı, birleştirici, bütünleştirici üslubuyla yazdığı, dünyaca tanınan eseri Mesnevi'ye dikkat çeken Kır, Divan-ı Kebir, Fîhi Mâ Fîh, Mecâlis-i Seb'a ve Mektûbât gibi muteber eserlerini insanlığın hizmetine sunduğunu belirtti.
"Günümüz yöneticileri Mevlâna'ya turizme katkı sunan bir gelir kaynağı gözüyle bakıyor"
Mevlâna'nın eserlerinin, Kur'an ve Hazreti Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sahih hadislerini ihtiva eden "Kütüb-i Sitte"den sonra en muteber kitaplar arasında zikredildiğini belirten Kır, "Onun eserleri Kur'an ayetlerinin yorumundan, Peygamberimizin hadisi şeriflerinin anlatımından başka bir şey değildir. Molla Camii Hazretleri, Mevlâna hakkında 'O bir Peygamber değildir. Lakin onun kitabı vardır.' ifadeleriyle Mevlâna'nın hem şahsının hem de eserlerinin ne kadar değerli olduğunu dile getirmek istemiştir. Savaşların, işgallerin, haksızlıkların, şiddetin hüküm sürdüğü, emperyalist Batılı güçlerin ümmetleşerek birleştiği, İslam ümmetinin çatışarak, çarpışarak, savaşarak parçalandığı dünyamızda ne yazık ki günümüzün yöneticileri, alimleri, aydınları Hazreti Mevlâna'nın ilminden, fikirlerinden, tavsiye ve nasihatlerinden faydalanma yerine; ülkemizin iç ve dış turizmine katkı sunacak bir meta pazarlamanın gayreti içine girmişlerdir." dedi.
"Ulema şartlar ne olursa olsun yöneticilerin yanlışlarına müsaade etmemeli"
"İnancımıza göre halkın idarecileri sıradan insanlar olmadıkları gibi, bilim ve fikir adamları da sıradan insanlar değildir." diyen Kır, "Zira onların doğru olmaları halkın doğru olmalarına vesile oldukları gibi, onların yanılmaları da halkın yanılmalarına sebep olmaktadır. Hazreti Muhammed'in 'İki sınıf insan vardır. Onlar düzelirlerse bütün toplum düzelir, onlar bozulurlarsa bütün toplum bozulur. Bunlar alimler ve amirlerdir.' hadisleri bu düşünceyi doğrular mahiyettedir. Bu sebeple ulema (bilim adamları) şartlar ne olursa olsun yöneticilerin yanlışlarına müsaade etmemeli, ümera da (yöneticiler) bilim adamlarının itibarına halel getirecek davranışlardan kesinlikle kaçınmalıdır." diye konuştu.
Ankara Sivil Toplum Platformu Başkanı Mustafa Kır
"Kendilerini halkın üstünde gören yöneticiler halkın omuzlarında yük olan tabuta benzer"
Mevlâna'nın devlet yöneticileriyle muamelesindeki ölçüye dikkat çeken Kır, mesajında şöyle dedi:
"Tarihe bakıldığında özellikle Osmanlı ve Selçuklular döneminde, halifeler, sultanlar, melikler; alimler ve gerçek tarikat ve tasavvuf erbaplarına karşı özel ilgi göstermişler, onların sohbetlerinden faydalanmışlar ve uyarılarını dikkate almışlardır. Alimler ve tasavvuf erbapları da aradaki mesafeyi aşmadan bizzat Mevlâna gibi meliklerle görüşerek ya da mektuplarla emr-i bil ma'ruf nehy-i anil münker görevini ifa etmeye çalışmışlardır. Hazreti Mevlâna, Peygamberimizin hadisi şeriflerinden aldığı ilhamla devlet yöneticilerini, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, İlahi adaletin yeryüzündeki temsilcisi; halkı ise Allah (Celle Celaluhu) tarafından yöneticilere verilmiş bir emanet olarak görmüştür. Mevlâna, kendilerini halkın üstünde gören, gururlu ve kibirli melikleri, sultanları, başkanları; halkın omuzlarında görünen ve halkın omuzlarına yük olan tabuta benzetmiştir." şeklinde belirtti.
"Yöneticiler yönetilenler konusunda adaletli ve merhametli olmalı"
Kır, Mevlâna'nın; padişahları veya devlet başkanlarını, her zaman yönetilenler hakkında adaletli ve merhametli olmaları, insanların hak ve hukukunu titizlikle gözetmeleri, kamu malını kendi çıkarları için kullanmamaları, alçak gönüllü ve mütevazı olmaları, gösteriş, lüks ve israftan kaçınmaları konusunda uyardığını aktardı.
Kır, Mevlâna'nın özellikle yöneticilere tavsiyeleri konusunda şu beyitleri örnek verdi:
Dini vazifelerini yapmadan, faydalı bir insan olmadan cenneti isteme!..Hakk'a layık bir kul olmadan, O'nun ihsanına nail olmadan Süleyman'ın mülkünü talep etme!
Mademki, işin sonunda ecel vardır, ölüm bir gün gelip yakana yapışacaktır.
Hiçbir Müslüman'ın, hatta hiçbir insanın kalbinin incinmesini arzu etme!
"Yöneticilik sıradan insanların değil, ehil olanların işidir"
Sultanlık ve yöneticiliğin sıradan insanların değil, ehil olanların işi olduğunu hatırlatan Kır, "Her insanın gücü ve üstlendiği görevler hakkında insanlar nazarında ve Allah katında sorumluluğu büyüktür. Yöneticilik sıradan bir iş değildir. Yöneticilik ehil olanlara verilmeli ve işin ehli olmayanlar da yöneticilik görevini üstlenmemelidir. Bir defasında Peygamber Efendimiz'e soruldu: 'Ey Allah'ın Peygamberi! Kıyamet ne zaman kopacak?' Efendimiz bu soruya şu cevabı vermiştir: 'İş, ehli olmayan kişilere verilince kıyametin kopması pek yakındır.' buyurmuştur." dedi.
"Ey Sultan, kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına nasıl reva görürsün?"
Ankara Sivil Toplum Platformu Başkanı Mustafa Kır, yöneticilerin sosyal adaleti sağlaması hususunu Hazreti Mevlâna'nın dilinden şöyle aktarır:
"Ben bir hükümdarım, benim işim adalettir, lütuftur.
Ben kendi soframda ne yersem, halkıma da onu yediririm.
Pişmiş, ham boğazımdan ne geçerse maiyetimdekilerin, yani halkın boğazından da o geçer.
Ben kürk, atlas ne giyersem halkım da onu giyer.
Ben bunları giyerken onlara eski elbise giydiremem.
Çünkü Peygamber Efendimizin şu hadisinden öğüt alırım: 'Siz ne giyiyorsanız, yönetiminden sorumlu olduğunuz kişilere onu giydirin; elinizin altındaki kişilere yediğiniz şeylerden yedirin.'
Mevlâna, Mecalis-i Seb'a adlı eserinde fakirin fukaranın hakkına tecavüz eden zalim yöneticiler hakkında şöyle der:
'Yoksulun gönlünü kebap edip yiyen zalim yönetici, iyice dikkat ederse görür ki kendi budunu kızartıp yemektedir.'
Mevlâna; adil olmayan, halkına doğru davranmayan, onlara zalimce davranan yöneticilere ve adalet dağıtmayan hakimlere; haksızlığa uğrayan bir mazlumun ağzından şöyle seslenir:
Ey hâkim, senin hükmün adalettir, azgınlık değildir.
Ey Sultan, kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına nasıl reva görürsün?
Kim kuyu kazarsa içine kendi düşer, hadis-i şerifini okumadın mı?
Çünkü zalimin zulmü, karanlık bir kuyudur..." (İLKHA)