TESSEP Akdeniz Bölge Koordinatörü Aynur Sülün, İLKHA’ya yaptığı açıklamada Hazreti Fatıma’nın (radıyallâhu anhâ) kadınlar için neden önemli olduğu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Alemlere rahmet olarak gönderilen, gözümüzün nuru Hazreti Muhammed Mustafa’ya (Sallahu Aleyhi ve Sellem) ve validemiz Hazreti Aişe’ye (radiyallahu anha) ahlak, haya ve edep bakımından en fazla benzeyen kişinin Hazreti Fatıma olduğunu belirten Sülün, “Biz Müslüman kadınlar, Resulullah’ı (Sallahu Aleyhi ve Sellem) örnek almak istiyorsak ona en fazla benzeyen kızına bakmak zorundayız. Üstelik Fatıma, vahyin inişine şahit olmuş, vahyin bireysel ve toplumsal hayata nasıl sirayet ettiğini bire bir gözlemlemiştir.” şeklinde konuştu.
Peygamber efendimizin, "Fatıma, kendi aleminin kadınlarının efendisidir." ifadelerini kullandığını da belirten Sülün, kadınların rol model olarak sadece Hazreti Fatıma’yı örnek almalarının yeterli olacağını söyledi.
Aynur Sülün
Birincisi bizlere Peygamber olarak gönderilen Resulullah’ın kızı olması sebebiyledir. Hz. Aişe Resulullah’a ahlak, haya ve edep bakımından en fazla benzeyen kişinin Hz. Fatıma olduğunu rivayet ediyor. Biz Müslüman kadınlar Resulullah’ı örnek almak istiyorsak ona en fazla benzeyen kızına bakmak zorundayız. Üstelik Fatıma Vahyin inişine şahit olmuş, vahyin bireysel ve toplumsal hayata nasıl sirayet ettiğini birebir gözlemlemiştir.
İkincisi Resulullah (sav) “Hz. Fatıma kendi aleminin kadınlarının efendisidir” buyurmuştur. Onu, Allah katındaki üstün derecesinden haber vererek, tüm müslüman kadınlara örnek olarak gösteriyor. Bizlere Resulullah tarafından model olarak gösterilen Hz. Fatıma’nın siyretinde ders çıkartılacak birçok husus vardır. Onu sadece saadet döneminin güzide bir hanımefendisi olarak görmek, üstün ahlakını sadece o dönemin şartlarına bağlamak yanılgı olur.
*Hz Fatıma’nın hayatından bir örnek vermek gerekirse ne söylersiniz?
- Hz. Fatıma’nın tulumla su taşımaktan göğsünde iz çıkıyor. El değirmeniyle un öğütmekten elleri nasırlaşıyor. Sürekli üstü başı toz içerisinde kalıyor. Hz Ali onun bu haline üzülüyor ve gidip Resulullah’dan bir köle istemesini teklif ediyor. Fatıma, babası Resullah’ın yanına gittiğinde onun bir grup insanla sohbet ettiğini görünce tekrar evine dönüyor. Fatıma’nın geliş sebebini merak eden Resululah (sav) ertesi sabah kızının evine gidiyor ve geliş nedenini soruyor. Fatıma cevap vermeye utanınca Hz Ali devreye giriyor. Onun durumunu ve çocuklarının küçük olması nedeniyle işlerinin yoğunluğundan nasıl yıprandığını dile getiriyor. Resulullah şu cevabı veriyor “Ey Fatıma, beni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki, şu anda mescitte yiyecek yemekleri ve giyecek elbiseleri olmayan dört yüz adam bulunuyor. Eğer bir şeyden endişe etmeseydim sana istediğini verirdim. Sabret kızım, Hz. Musa ve hanımı on sene boyunca çuha parçasından yapılı bir yatakta uyudular. Rabbine ibadete devam et. Sevabın senden ayrılıp cariyeye gitmesin. Size hizmetçiden daha hayırlı olan şeyi haber vereyim mi? Uyumak üzere olduğunuz zaman otuzüçer defa subhanallah, elhamdülillah, Allahu ekber deyin.”
Resulullah kızı Fatıma’nın gözünü ahiret nimetlerine çekiyor. Zikir ve ibadete yoğunlaşmakla dünyalık sıkıntıların insanın gözünde nasıl azalacağına, basitleşeceğine işaret ediyor. Eskiden ev işleri çok daha zordu. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte kolaylaştı. Fakat bir o kadar da ev işi konusunda şikayetler arttı, sıkıntı ve bunalımlar çoğaldı, aslında bu durum rahata erdikçe ne kadar da kalbimize şifa olacak olan Allah’ın zikrinden uzaklaştığımızı gösteriyor. Üstelik Allah Resulü (sav), kızına ev işlerini yapmakla Allah katında elde ettiği kazancı hatırlatıyor. Onu bu kazanç kapısını kapatmamaya teşvik ediyor. Eğer her kadın ev işlerini ve çocuklarının hizmetini bu şuurla yaparsa, o işler ona eziyet olmaktan ziyade manevi bir huzur verecektir. Her daim salih amel üzere olabilme imkanını elde edecektir.
Yine bu örnekle görüyoruz ki Müslüman kadının sorumluluk alanı evidir. Onun en önemli vazifesi anneliği, evine ve kocasına yönelik hizmetidir. Fakat modern sistem kadın ve erkeğin sorumluluk alanlarını toplumsal cinsiyet kavramını kullanarak değiştirmeye çalışıyor. Kadın tüm sorumluluklarından soyutlanıp evinin dışına itilmek, Kapitalist çarkın bir dişlisi haline getirilmek isteniyor. İslamcı geçinen bazıları kadınlar, kadına ev içi ve annelik rollerini biçmenin İslam’da olmadığını iddia ediyor. Bu iddialarına İslamı referans olarak gösterirken ne sahabeden, ne hadislerden, ne de İslam kaynaklarından faydalanıyor. Onlar Kuran’ı salt meali üzerinden yorumlayarak kadın-erkek rollerini modern kalıplarla uyumlu hale getirmeye çalışıyor. Halbuki İslam dininin en iyi uygulayıcılarından olan sahabelerin hayatlarından kadının ve erkeğe İslamın biçtiği toplumsal rolleri uygulamalı olarak görebiliyoruz. Allah Resulü (sav) Hz. Ali’den Fatıma’nın sorumluluklarını paylaşmasını isteyebilirdi. Fakat böyle bir talepte bulunmuyor. Çünkü onun rolü ailesinin geçimi, korunması, ihtiyaçlarının karşılanması, sevgi ve şefkatiyle yönetmesiydi. Bu demek değildir ki bir erkek evinin işlerine hiç yardımcı olmasın. İhtiyaç varsa, koşullar zorsa ya da kadın dışarıda çalışmak zorundaysa yardım edebiliyorsa etsin. Fakat erkek ev işleri ve çocuk bakımı yapmaya mecburmuş gibi bir anlayışı sahiplenmek doğru değildir. Bunun İslamda yeri yoktur.
Allah Resulü yine bu örnekle Fatıma’ya kendilerinden daha kötü durumda olan insanları hatırlatıyor. Fatıma’nın içinde bulunduğu şartların zorluğunu gözünde küçültmek istiyor. Kendi ihtiyaçlarından başka ihtiyaç sahipleri için feragat etmeye teşvik ediyor. Bizler de bugün o zamana göre daha fazla imkana sahip insanlar olarak ihtiyaç sahipleriyle paylaşıp paylaşmama konusunda imtihandayız. Bir tarafta sefalet içerisinde yaşayan müslümanlar varken ihtiyaç, israf, gösteriş, kanaat, infak kavramlarını yeniden gözden geçirmeliyiz. Reklamlar aracılığıyla bizlere aslında ihtiyacımız olmayan şeyleri alma konusunda bir istek uyandırılıyor. Bu isteğin bizlerde oluşmasını engellemek, israfa kaçmamak için İslam’ın kanaat anlayışını benliğimizde yaşatmalıyız. Aksi takdirde her türlü israf ve gösteriş ürününü ihtiyaç olarak algılamaya başlarız. Bu sefer Allah’ın malımıza ortak kıldığı yoksullara infak edemeyecek kadar bencilleşebiliriz. Resulullah ne hayırlı bir babadır ki kızına Hz. Musa ve hanımının yaşam koşulunu hatırlatıp kendi haline razı olmaya, yani kanaat etmeye yönlendiriyor. Anne-babalar eğer hayırlı evlatlar yetiştirmek istiyorlarsa Resulullah’ı örnek almalı, evlatlarının her arzusunu yerine getirmemeli, onları dünyanın süsü ve gösterişine alıştırmamalıdır. Aksi takdirde hayatın zor şartlarını ve sıkıntılarını yüklenebilecek bir olgunluğa erişmeleri mümkün değildir.