Ülkenin yeni bir ekonomik krize doğru sürüklendiği öne sürülen gerekçede, gelişmelerin sadece ekonomiyi değil, AB ve ABD'nin yaptırım tehdidi altında bulunduğu bir dönemde Türkiye'nin ulusal çıkarlarını ve güvenliğini de tehdit eder bir noktaya doğru ilerlediği savunuldu.
Süreç içinde Merkez Bankası'nın ve kamu bankalarının kaynaklarının, döviz satarak, dövizi ve faizi düşük tutmaya harcandığı, düşük faizle kullandırılan kredilerle piyasaya çıkan paranın, ithalatı tetikleyip cari işlemler açığını artırırken altın ve dövize olan talebi körüklediği öne sürüldü.
Gerekçede, "Ne döviz kuru ne de faiz oranı düşük tutulabilmiştir. Türkiye; yüksek enflasyon, yüksek faiz, 10 milyondan fazla işsiz; değeri yerlerde sürünen TL, çöp seviyesinde kredi notu, yedek akçesi harcanmış, rezervi eksi 55,5 milyar dolara düşmüş Merkez Bankası, yüzde 58'i döviz cinsinden 1,9 trilyon liralık kamu borcu, vergi gelirlerinin yüzde 20'sini yutan faiz yükü, 420 milyar dolarlık dış borç, 245 milyar liralık bütçe açığı ile baş başa kalmıştır." ifadeleri kullanıldı.
Önergede, Merkez Bankasının döviz rezervini neden satmaya zorlandığının, bu dövizin hangi fiyatla ve kimlere satıldığının, satış işlemlerinin yasal olup olmadığının, kimlerin bundan kazanç sağladığının, kamu bankalarının bu işlemlerden ne kadar zarar ettiğinin, bu zararın Hazine'ye olan yükünün araştırılması için Meclis araştırması açılması istendi.