20 Kasım 1989’da kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 31'inci yıl dönümünde Yetim Vakfı, İHH İnsani Yardım Vakfı, Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, Yeryüzü Çocukları Derneği ve Mülteci Dernekler Federasyonu ile birçok katılımcı STK ortak basın açıklaması yaptı.
Dernek temsilcilerinin katılımıyla Yetim Vakfı Genel Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısında, çocuk hakları konusunda yapılan hak ihlalleri ve özellikle mülteci durumunda olan çocukların yaşadıkları zorluklar konuşuldu.
"Muhacir çocukların görmezden gelindiği bir dünyada yaşıyoruz"
Çocuk haklarına bakıldığında çok da güzel bir tablo ile karşılaşmadıklarını söyleyen Yeryüzü Çocukları Derneği Koordinatörü Betül Güçlü, "Evimizdeki, mahallemizdeki çocuklara baktığımızda daha çok sevgi, saygı ve güven üzerine kaygıların olduğunu görüyoruz. Eğitim hakkına zaten sahip olan bu çocukların daha ne kadar çok eğitime teşvik edileceği, hangi özel eğitimi alabileceğini konuşuyoruz. Ancak devletler tarafından hakları ellerinden alınan özellikle muhacir çocuklara baktığımızda ne yazık ki çok daha başka tablolarla karşılaşıyoruz. Dernek olarak daha çok işçi olan mülteci çocukların haklarını savunmak için çaba sarf ediyoruz. Şimdiye kadar işçi olan 96 çocuğu işten alıp okul hayatına kazandırdık. Bu çocuklardan geriye kalanların da dâhil olduğu 331 çocuk çalışma riski ile karşı karşıdaydı. Bunların pek çoğu yetimdi. Bizim dikkat çekmek istediğimiz şey devletlerin yetersiz kaldığı yerde devlet yapamıyor diye susmamaktır. Eğer bir haktan söz ediliyorsa öncelikli olarak çocuk haklarının savunulması gerektiğini savunuyoruz. Daha çok muhacir çocukların görmezden gelindiği bir dünyada yaşıyoruz." dedi.
"Dünya genelinde yapılan istatistiklere göre her gün 2 bin 500 çocuk kaybolmaktadır"
Dernek olarak mülteci çocukların son günlerde yaşanan ve kamuoyunda çok fazla bilinen bir mevzu olan kaybolan çocuklar meselesine değinen Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Avukat Abdullah Resul Demir, "Son 20 yılda mülteci sayısı yüzde 100 artarak 79,5 milyon oldu. Bunların yüzde 40’ı (32 milyon) ne yazık ki mülteci çocuklar. Yine 2019 verilerine göre özellikle Avrupa ülkelerine resmî olarak sığınma başvurusu yapmış mülteci sayısı 672 bin 935 iken bunun 202 bin 945 çocuktur. Bu çocuklardan 17 bin 945’i ne yazık ki refakatsizdir. Bu kapsamda son 5 yılın istatistiğini aldığımızda Avrupa’ya başvurmuş mülteci çocuk sayısı 1 milyon. Ne yazık ki refakatsiz çocuk sayısı 100 bini bulmuştur. Yine dünya genelinde yapılan istatistiklere göre her gün 2 bin 500 çocuk kaybolmaktadır. Bunun 720’si Avrupa’da gerçekleşmektedir. Bu kayıplara neden olarak da yetersiz kabul koşulları, prosedürler, aksaklıklar sürecindeki neticesizlikler, refakatsiz çocuklara atanan ailelerin verimsizlikleri ve illegal yapıların girişimleri gibi konular yer almaktadır." diye konuştu.
"İnsanlık olarak çocuklar için gereğini yapamadık"
Genç İHH Başkanı Abdullah Muhammed İslam da dini, mezhebi, ülkesi ne olursa olsun bir şekilde masumluğu ortak kanaatle belli olan bir kitle olan çocukların haklarının korunması için her ne kadar BM tarafından bildirge yayınlansa da insanlık olarak çocuklar için gereğinin yapılması adına geride kalındığını söyledi.
"Alınan kararlar yalnızca uluslararası bir metnin satırları arasında sıkışıp kalmaktadır"
STK'lar adına basın bildirisini okuyan Yetim Vakfı Genel Başkan Vekili Avukat Hüsamettin Orhan, "Çocuk Hakları Sözleşmesi, 197 ülkenin onayı ile insan haklarına ilişkin sözleşmeler içinde en fazla imza atılmış insan hakları belgesi olma özelliğini taşımaktadır. Ancak sözleşmenin 31'inci yıl dönümüne geldiğimiz bugün, hakları yasalarca tanınmış olmasına rağmen ne yazık ki birçok çocuğumuzun yaşam koşullarında iyileşmeden öte gerileme yaşanmakta, alınan kararlar yalnızca uluslararası bir metnin satırları arasında sıkışıp kalmaktadır." dedi.
Çocukların hassas yapıları itibariyle özel ilgiye ihtiyaç duymaları, onları, maruz kalabilecekleri zorluklara karşı savunmasız bıraktığını söyleyen Orhan, bu zorluklara ebeveyn kaybının dâhil olduğu durumlarda ise söz konusu hassasiyet oranının daha da arttığını, tüm bu faktörlerin çocuğun gelişimine ve hayatının ilerleyen safhalarında fiziksel ve psikolojik sorunlara zemin hazırladığını söyledi.
"Uluslararası raporlara göre dünyada 400 milyon civarında yetim bulunmaktadır"
Orhan, "Savaş, göç ve doğal afetler nedeniyle zor şartlarda yaşayan çocuklar için ise durum Coronavirüs salgınıyla birlikte daha da zorlaşmıştır. Salgın nedeniyle bugün milyonlarca çocuğun eğitimden mahrum kaldığı bilinmektedir. Tüm dünyada 5 ile 17 yaş arasında olup okula gitmeyen çocuk ve genç sayısı toplam 303 milyonu bulmuştur. UNHCR’ın (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) güncel verilerine göre dünya genelindeki mülteci sayısı son 20 senede yüzde 100 artarak 79,5 milyonu bulmuştur. Yine aynı rapordaki verilere göre dünya genelindeki mülteci sayısının yüzde 40’ını çocuklar oluşturmaktadır. Suriye savaşı nedeniyle son yıllarda en fazla göç alan ülkeler arasında olan Türkiye’de ise 1,7 milyondan fazla mülteci çocuk bulunmaktadır. Yine uluslararası raporlara göre dünyada 400 milyon civarında yetim bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, anne ve babası hayatta olduğu halde onların şefkatinden ve ilgisinden uzak olan sosyal yetimlerimizi de düşündüğümüzde bu sayı daha da artmaktadır." diye konuştu.
"Geleceğin erdemli nesillerini yetiştirmek üzere çalışmalarımızı gayretle sürdüreceğiz"
"Bizler çocuklarımızın haklarını her ne kadar kanunlarla düzenlesek de başarılı olmak için dünyanın güzelleşmesine, öncelikle evimizden, sokağımızdan ve mahallemizden başlamalıyız" diyen Orhan, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Her ailenin kendi çocuğunun fiziksel ve psikolojik gelişiminden birinci derecede sorumlu olduğu göz ardı edilmemeli ve devletin bu süreci aktif olarak takip ederek aksayan yönler ile ilgili gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Çocukların fiziksel ve psikolojik gelişiminde en önemli etken aile müessesesidir. Ailede yaşanacak olası problemlerin, aile danışmanları aracılığıyla çözüme kavuşturulması en çok da çocukların kazanımını sağlayacaktır. Devletin, boşanma söz konusu olduğunda evlilik birliğinin ihyası için çiftleri aile danışmanlığına yönlendirerek çözüm aramayı şart olarak kabul etmesi ve bu kapsamda düzenleme yapması, evlilik birliğinin korunması açısından elzemdir. Bizler dünyadaki tüm çocuklarımızın tebessümüne talip olmak, onlarla gönül köprüleri kurmak ve geleceğin erdemli nesillerini yetiştirmek üzere çalışmalarımızı gayretle sürdüreceğiz." (İLKHA)