Ankara (AA)
ABD Başkanı Donald Trump'ın dört yıllık başkanlığı süresince Tahran'a karşı izlediği politikalar, İran'da büyük ekonomik ve toplumsal sorunlara yol açarken bu yılın başında Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin Trump'ın emriyle düzenlenen suikast sonucunda öldürülmesi iki ülkeyi savaşın eşiğine getirdi.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin deyimiyle Trump döneminde "tarihinde hiç görmediği kadar zor günler geçiren" İran, 2018'den beri Trump'ın başkanlık seçimlerinde kaybedeceğini umarak baskılara direnmeye çalıştı.
İranlı yetkililer her ne kadar ABD'deki başkanlık seçimlerinin kendileri için önemli olmadığını açıklasa da seçimler, İran'da hem halk hem de devlet tarafından daha önce hiç olmadığı kadar büyük ilgiyle izlendi. Joe Biden'ın nükleer anlaşmaya dönmesini ve üç yıldır devam eden ağır ekonomik baskılardan kurtulmayı ümit eden İran, Washington'daki yönetimin değişmesinden en çok memnun olan ülkelerin başında geldi.
Biden'ın nükleer anlaşmaya dönmesi halinde ABD'nin İran'a yönelik uyguladığı tek taraflı yaptırımların da kaldırılması gerekecek. Bu durumda Trump döneminde savaşın eşiğine gelen Tahran ile Washington arasında önceki başkan Barack Obama döneminde kurulan diyalog kanalının yeniden açılabileceği düşünülüyor.
Uzmanlar, Biden'ın başkanlığında ABD-İran ilişkilerinin ve bölgedeki gelişmelerin nasıl şekilleneceğine dair AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
"Biden, İran ile diyalog için eşsiz fırsata sahip"
Washington merkezli düşünce kuruluşu Quincy Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Ulusal İran-Amerikan Konseyi Kurucusu Trita Parsi, Trump yönetiminin, İran'a yönelik "azami baskı" politikası nedeniyle geleceği belirsizleşen nükleer anlaşmanın korunması için etkili adımlar atılması gerektiğini belirtti.
Biden'ın, ABD'nin İran'a yönelik uyguladığı yıkıcı politikalar dahil Trump yönetiminin dış politikadaki tercihlerinin birçoğuna karşı çıkması ve İran'daki ekonomik beklentiler düşünüldüğünde iki ülke arasındaki gerginliğin yerini sakinliğin alabileceğine işaret eden Parsi, "Biden nükleer anlaşmayı kurtarmak ve İran ile ABD arasında diyalog zemini oluşturmak için eşsiz bir fırsata sahip. Bu kolay olmayacaktır ancak Biden'ın Trump döneminde ortaya çıkan tahribatı telafi etmek için kararlı olduğu görülüyor." dedi.
Parsi, buna rağmen Biden'ın iki ülke arasında yeniden diyalog zemini kurmayı başarabilmesi için bu tahribatı telafi etmenin ötesine geçmesi gerektiğini belirterek, "Nükleer anlaşmanın ayakta kalabilmesi için ABD ile İran arasındaki ilişkilerin daha geniş alanda olumlu yönde ilerlemesi gerekiyor. İki ülkenin düşmanlık ilişkisinin devam etmesi halinde Biden ya da İran'ın niyeti ne olursa olsun nükleer anlaşmanın korunmasına dair umutlar en aza iner." diye konuştu.
"Biden, Suudi Arabistan hakkında oldukça olumsuz görüşlere sahip"
ABD'nin yeni dönemde izlemesi muhtemel politikaları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Parsi, Biden'ın Suudi Arabistan yönetimi hakkında oldukça olumsuz görüşlere sahip olduğunu ve bu görüşlerinin de ABD'nin Orta Doğu'daki politikasına yansıyabileceğine işaret etti.
Trita Parsi şöyle devam etti:
"Biden, Suudi Arabistan'a karşı sert bir duruşa sahip. Suud Krallığı'nı uyguladığı politikalar ve benimsediği normlar nedeniyle uluslararası toplumun dışına itilen devlet olarak niteledi ve başkan olması halinde Suudi Arabistan yönetiminin gerçek yüzünü dünyaya göstereceğine dair ifadeler kullandı. Buna karşılık Orta Doğu'da istikrarsızlaştırıcı bir güç olmasına rağmen BAE'nin ise Riyad yönetimi kadar kirli olmadığını düşünüyor. Biden ve çevresindeki ekibin, ABD'nin Fars (Basra) Körfezi'ne dair dış politikasında büyük bir revizyon ihtiyacının farkında olduğunu düşünüyorum ancak ne kadar ileri gitmek istediklerini henüz tam olarak belirlememiş olabilirler."
"Trump, Orta Doğu'dan ABD'nin askeri varlığından çok diplomatik varlığını çekti"
Biden'ın başkanlığı döneminde ABD'nin Orta Doğu'ya yönelik politikalarının ne tür gelişmelere yol açacağına dair değerlendirmelerde de bulunan Parsi, ABD'nin Trump döneminde Orta Doğu'daki askeri varlığını azalttığına işaret ederek, "Buna karşın Trump yönetimi, Orta Doğu'dan askeri varlığından daha çok diplomatik varlığını çekti." şeklinde konuştu.
Parsi, "ABD, Biden yönetiminde Orta Doğu'da askeri varlığını önemli ölçüde azaltmasının yanında bölgeye tamamıyla diplomatik anlamda angaje olmaya karar verirse bölgesel güçlerin de bölgenin güvenliği için daha fazla sorumluluk üstlenmeye istekli olduğu göz önünde bulundurulduğunda Washington'un bölge üzerindeki istikrar sağlayıcı etkisi olabilir." ifadelerini kullandı.
Lübnanlı Orta Doğu uzmanı ve gazeteci Ali Haşim ise ABD'nin nükleer anlaşmaya dönmesinin kolay olmadığına dikkati çekerek, "Mevcut faktörler, 2015'tekilerden farklı olduğu için ABD'nin nükleer anlaşmaya sorunsuz şekilde döneceği ihtimali hususunda kuşkuluyum ancak Biden yönetimi anlaşmaya dönse dahi tüm yaptırımlar kalkmayacaktır. Para transferleri konusunda kısıtlamalar ve birçok İranlı kuruluş ve kişiler için yaptırım devam edecek." dedi.
"Biden döneminde İran'a baskı dışarıdan değil, içeriden gelebilir"
Biden'ın anlaşmaya dönmesinin Batı'nın İran'dan beklentilerini artıracağını söyleyen Haşim, "Bu şartlarda Batı'nın taleplerine karşılık vermemesi Tahran'ı yalnızlığa itebilir." yorumunu yaptı.
Bununla birlikte İran'da Trump'a karşı sağlanan dayanışmanın ABD'nin anlaşmaya geri dönmesi halinde ortadan kalkabileceğine dikkati çeken Haşim, "İran halkına Tahran'ın tutumunu değiştirmesi halinde neler olacağına dair bir perspektif sunulması hedefleniyor. Bu nedenle Biden döneminde İran'a yönelik azami baskı dışarıdan daha çok ülke içinden gelebilir." diye konuştu.
"Suudi Arabistan ve BAE Trump dönemini arayabilir"
Trump döneminde bölgesel dengeleri gözetmeyen güdümlü politikalar izleyen Suudi Arabistan ve BAE gibi bölge ülkelerinin Biden dönemindeki muhtemel konumları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Haşim, Biden'ın Suudi Arabistan ile ilgili kamuoyuna yansıyan görüşlerinin çok sert olduğunu hatırlattı.
Haşim, Biden'ın özellikle Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti hakkındaki görüşlerinin mevcut ABD yönetiminden oldukça farklı olduğuna, ancak bu açıklamaları adaylığı sırasında yaptığına işaret ederek şunları söyledi:
"Beyaz Saray'a çıktığında tutumunu ABD'nin ulusal çıkarlarına uyumlu hale getirecektir. Suudi Arabistan ve BAE'nin Trump dönemini arayacakları çok açık fakat bu onların müttefiklik statüsünü kaybedecekleri anlamına gelmiyor. Biden'ın Orta Doğu'da karşılaşacağı ilk büyük zorluk ise Yemen'deki savaş olacaktır."