İTTİHADUL ULEMA'nın 5'inci Âlimler Buluşması önemli mesajlarla son buldu

​İTTİHADUL ULEMA'nın düzenlediği 5'inci Âlimler Buluşması'nda, Fransa'nın İslam düşmanlığı ve siyonist işgal rejimiyle yapılan normalleşme adımlarına tepkilerin yanı sıra Müslümanların salgın sürecini nasıl hayra çevirmesi gerektiğine dikkat çekildi.

Ekleme: 31.10.2020 18:30:06 / Güncelleme: 31.10.2020 18:47:54 / Güncel / Diyarbakır Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

İTTİHADUL ULEMA'nın 2015 yılından bu yana dünyanın bir çok yerinden değerli âlimlerin katılımıyla Diyarbakır'da gerçekleştirdiği "Âlimler Buluşması" programı bu sene pandemi sürecinden dolayı online (ZOOM) olarak düzenlendi.

Türkiye, İran, Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün’den âlimlerin katıldığı büyük buluşma Rehber TV ve İTTİHADUL ULEMA ile İLKHA'nın Youtube hesabı üzerinden canlı olarak yayınlandı.

Moderatörlüğünü Molla Mahmut Kılınç'ın yaptığı program Ebubekir Arslan'ın Kur'an tilaveti ile başladı.

Şimşek: Böyle bir günde Alimler Buluşmasını tertip etmek daha da önem kazanıyor

Program İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek'in açılış konuşması ve Molla Beşir Varol'un selamlama konuşmasıyla devam etti.

Şimşek, konuşmasında 5'incisini düzenledikleri Alimler Buluşmasının hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

Şimşek, "Malumunuz olduğu üzere bugün İslam aleminde siyasi,  toplumsal,  ahlaki,  ailevi  ve ibadi sıkıntılar var. Böyle bir vakitte bu buluşmayı tertiplemek ve bu sıkıntılar hakkında istişare etmek çok önemlidir.  Daha önemli bir  konu ise  son zamanlarda özellikle Fransa'da ve Avrupa'da İslam'a Kur'an'a ve Müslümanların kutsallarına fiili ve sözlü saldırılar gerçekleştiriliyor. Diğer bir taraftan ise bazı Müslümanların yöneticileri Siyonist işgal rejimi ile  normalleşme adı altında Kudüs davasına ihanet ediyorlar. Böyle bir günde Alimler Buluşmasını tertip etmek daha da önem kazanıyor. Çünkü alimler bu tür toplantılar vesilesi ile bu saldırı ve yanlışlara karşı  seslerini yükseltmeleri gerekiyor  ve Müslümanları uyandırmaları lazım." dedi.

Coronavirus nedeniyle bu yıl Alimler Buluşmasını online düzenlediklerini hatırlatan Şimşek, salgının bir an önce son bulmasını Allah'tan niyaz etti.

Şimşek konuşmasının sonunda İzmir'deki depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır; yaralılara da acil şifa temennilerinde bulundu.

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam'dan tebrik mesajı

Programda HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam da bir tebrik mesajı verdi.

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, Alimler Buluşmasının çok önemli ve değerli olduğunu söyledi.

Bu birlikteliğin mazlum halka bir ümit verdiğini belirten Sağlam, "İnşallah bu yaptıklarınız ümmetin bütün sıkıntı ve hastalıklarına deva olacaktır.  Ümit ediyorum her yıl hazırladığınız bu alimler buluşması  İslam ümmeti için hayır,  güzellik ve özgürlüğe vesile olur." temennisinde bulundu.

"Küfür dünyası fitne, fesat ve ırkçılık silahlarıyla saldırıyorlar"

Sağlam, "Şüphesiz alimler peygamberlerin varisleridir. Toplumu eğitme konusunda en ağır yük onlarındır.  Faziletli ve ahlaklı bir topluluğu kurmak ancak alimler ile mümkün olur.  Alimlerin Sessizliği toplumun manevi ölümüdür.  İnşallah ümmetin sıkıntılarını çözme konusunda alimler muvaffak olurlar. Ahlaki ve manevi değerlerimizi korumak için şeyh, alim,  siyasetçi ve mütefekkirlerimiz birlikte çalışmaları gerekiyor. Küfür dünyası tank ve toplarla memleketlerimizi yıkıp sınırlarımızı açamadılar fakat görüyoruz ki fitne, fesat, ırkçılık silahları ile  kale ve sınırlarımıza saldırıyorlar." dedi.

"Alimler, ümmetin manevi hastalıklarının hekimidir"

Alimlerin, aydınların, siyasetçi ve akademisyenlerin hile ve planlara karşı uyanık olmaları gerektiğini söyleyen Sağlam, "Şüphesiz bu konu hakkında yapılan çalışmalar çok önemlidir.  Bugün memleket ve topraklarımız ayaklar altına alınmış, coğrafyamız emperyalistler tarafından işgal edilmiştir. Anne ve babaların feryatları, bomba ve füzelerin sesleri şehirlerimizin üstünden eksik olmuyor. Bu tür zamanlarda münakaşa  ve  ihtilaf hastalığından uzak durmalıyız özellikle mezhebi, meşrebi ve kavmi husumeti terk etmeliyiz.  Maalesef bu tür münakaşalar aramızda ihtilaf, bölünmüşlük savaş ve hasede sebep oluyor.  Bu manevi hastalığının tedavisi alimlerin görevidir.  Alimler, ümmetin manevi hastalıklarının hekimidir." diye konuştu.

"Kürtlerin kurtuluşu sadece İslam'ın adaleti ile mümkün olur"

Alimlerin, yeni nesillere umut vermesi  gerektiğini kaydeden Sağlam, "Gençlerimiz umutlarını kaybetmiş; özellikle İslami hasletlerini kaybetmişler. Kurtuluşlarını  emperyalistlerin kapısında arıyorlar. Alim ve rehberlerimiz yeni  nesillere Kürtlerin kurtuluşunun Amerika ve Avrupa'nın ideoloji ve fikirleriyle olmadığını anlatmaları lazım. Kürtlerin kurtuluşu sadece İslam'ın adaleti ile mümkün olur. Gençlerimize bütün sıkıntıların çözümünün içimizde olduğunu öğretmeliyiz. Emperyalist güçler ve uşakları hiçbir zaman bizim dostumuz olmamış ve bundan sonra da olmayacaklar." şeklinde konuştu.

"Bedeli ne olursa olsun ümmet, Peygamberine yapılan hakarete karşı cevapsız kalmamalı"

Sağlam, şunları söyledi:

İslam düşmanları kendilerini güçlü görüp bizleri zayıf gördükleri için bugün kutsallarımıza hakaret ediyorlar. İslam ümmeti ihtilaf ve bölünmüşlük yüzünden onlara cevap veremiyor.  Peygamberlerine de hakaret edildiği halde yine onlara karşı tek ses  olamıyorlar. Bedeli ne olursa olsun ümmet, Peygamberine yapılan hakarete karşı cevapsız kalmamalı.  Çünkü Peygamber, onlara canından daha azizdir.

100 yıldan fazladır ümmetin bölünmüşlüğü yüzünden Beytü'l Makdis, siyonistler tarafından işgal edilmiştir. Bugün izzet ve şereflerini satan bazı idareciler ile bu işgali ümmete kabul ettirmek istiyorlar.  Ümmet bu işgale karşı  durması gerekir.  Elhamdülillah bu konuda alimlerin sesi yüksektir.  Fakat  küfür,  plan ve programını onlarca yıl önce hazırlamış.  Bu planları yıkmak için ümmetin birleşip tek ses ile bu  planlara karşı durmaları lazım.

Sağlam, konuşmasının sonunda Alimler Buluşmasının Müslümanların uyanışı ve ümmetin özgürlüğü için bir başlangıç olması temennisinde bulundu.

Sağlam'ın mesajının ardından "Koronavirüs Sonrası Dini Hayat Ve Sosyal Yaşam" ekseninde sunumlar ve mülahazalar yapıldı.

Sunumlar ve mülahazalar yapıldı

İlk sunumu Kürdistan Alimler Birliği Başkanı Dr. Abdullah Veysi yaptı. Veysi, programda "Manevi yönden musibetlerin doğru anlaşılması (Musibetler esnasında yapılması gerekenler, bu tür musibetlerin sebebi ve ondan kurtulma yolları" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

Kürdistan Alimler Birliği Başkanı Dr. Abdullah Veysi: Peygamberimizi örnek alamazsak onu savunmamız da mümkün olamaz"

İslam'a ve Hazreti Muhammed'e saldırıların, özgürlük kılıfı altını yapıldığına dikkat çeken Veysi, "Peygamberin sünnetine çok iyi sarılmamız gerekiyor.  Peygamberimizi örnek alamazsak onu savunmamız da mümkün olamaz." ifadesine dikkat çekti.

Dünyayı etkisi altına alan Coronavirus'e karşı alimlerin yapması gerekenleri anlatan Veysi, salgın türü musibetlerin Allah tarafından gönderilen bir imtihan vesilesi olduğunu söyledi.

Veysi, "İnsanların Allah tarafından imtihan edilmesi, Allah'ın o kişinin derecesini yükseltmesi içindir. Her ne kadar acı da olsa musibetin neticesinde bir güzellik vardır.  Belaların en ağırı sevabı en yüksek olanıdır. Bunun için Allah insanları imtihan ediyor. Bununla onların derecesini yükseltmek istiyor. Dünyada bunun karşılığını göremeyebilir ancak kesinlikle ahirette bunun karşılığını alacaktır." dedi.

Musibetlerle alay edilmemesi, onlara karşı sabredilmesi gerektiğini ifade eden Veysi, "Bunun için bugün alimler olarak ilk önce nefisleri hazırlamamız gerekiyor. Yani alimler, Müslümanları musibetlerden önce nefislerini hazırlaması gerekiyor. Onların nefsini güçlendirmesi gerekiyor. Çünkü sabır zordur. Nefsin yapması gereken bir şeydir." diye belirtti.

"Alimler müminlerin imanlarını güçlendirmesi gerekiyor"

Veysi, sözlerine şöyle devam etti:

Alimler müminlerin imanlarını güçlendirmesi gerekiyor. Çünkü Müslümanlar biliyorlar ki başlarına gelen bütün musibetler ne ertelenebilir ne de öne çekilebilir. Bu bir kaderdir ve buna iman ediyorlar.

Hazreti Muhammed'in ve selef-i salihin başlarına gelen musibetleri düşünmemiz geriyor. Halka bunu anlatmamız gerekiyor. Çünkü onlar salih kişilerdi ve bir çok musibete maruz kaldılar ve böylece mertebeleri yükseldi. Bizim de sürekli bunu halka anlatmamız gerekiyor.

Allah'ın sabrının ve mükafatının çok geniş olduğunu bilmeliyiz. Kudsi hadiste şöyle buyruluyor: 'Allah, kulunun zannı üzeredir.' O yüzden in sanlar Allah hakkında her zaman hüsnü zanda bulunmalı. Çünkü yaşadığımız meselelere bu şekilde baktığımız zaman Allah da meseleleri de o şekilde değiştirecektir.

Karşılaştığımız bütün musibetlerin, günahlarımıza kefaret olduğunu da aklımızda çıkarmayalım.

Müslümanlar bir musibet ile karşılaştığı zaman kendisinde bir hata olduğunun farkına varıp bu hatadan geri dönmesi gerekiyor. Çünkü her musibetin bir karşılığı olabiliyor. Bir musibet, işlenen günahlardan dolayı geliyor olabilir.

Musibetlere karşı şikayet etmekten kaçınmalıyız. Musibetlerin hikmetinin anlamayan kişiler sadece şikayetçi olurlar."

Sosyolog Abdurrahman Arslan: Salgında dinin yeri konuşulmuyor

Daha sonra Sosyolog Abdurrahman Arslan, programda "Corona sonrası sosyal hayat; değişen toplum sosyolojisine karşı yeni yaklaşımlar ve alınması gereken tedbirler" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

Alimlerin, Müslümanların önderi olduğunu ancak bir asırdır bu önderliğin entellektüellerin elinde olduğunu söyleyen Arslan, "Bu bizim düşünce geleneğimize, Resulullah'ın bıraktığı mirasa ve onun buyurduğu hadislerden gösterdiği gibi uygun bir şey değildir. Dolayısıyla âlimlerimizin seydalarımızın bu önderliği hiçbir zaman bırakmadığını biliyorum ama daha kuvvetlice buna sarılıp entelektüellerle gerektiğinde daha çok tartışarak bu önderliğin sürdürülmesinin bizim geleceğimiz açısından çok önemli olduğuna inanıyorum." dedi.

"Sağlığın devletin tekeline geçtiği toplumlarda dinin hükümleri ihmal edilir"

Salgınla birlikte sağlıkla ilgili vesilelere sarılması gerektiğini fakat günümüzde sağlığın devletleştirildiğini vurgulayan Arslan, "Dolayısıyla dünün dünyasındaki sağlık sorunlarını çözmekle bugünün dünyasında karşılaştığımız sağlık sorunlarını çözmek arasında otorite açısından biraz fark vardır.  Sağlığın devletin tekeline geçtiği toplumlarda, ki modern toplumlarda geçmiştir, o zaman dinin hükümleri ihmal edilir."

"Sağlık deyip sadece insanın bedenini ele alırsanız din olmak üzere bütün dünyasını yıkarsınız"

Arslan, "Her hastalık, her afetin bilimsel yanıyla birlikte onun insanlar ilgili bir tarafı var. Ve insanın da sosyal bir varlık olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla siz sadece sağlık deyip sadece insanın bedenini ele alırsanız onun başta din olmak üzere bütün dünyasını yıkarsınız. Bugün beden öne çıkmıştır. Sadece insanın o bedenini iyileştirmeye yönelik bir çaba söz konusu." diye konuştu.

"Tarihteki büyük salgınlarda insanlar mabetlere sığınmış ama günümüzde bunun tam tersi yapıldı"

"Bir sürü tedbir alınıyor ama dinin bunun içindeki yeri nedir?" sorusuna işaret eden Arslan, "Hastalık çıktığından beri her şeyi konuşuyoruz ama dinin yerini konuşmuyoruz. Bu, Müslümanlar açısından zihinsel bir kırılmadır aslında. Tarihteki büyük salgınlarda insanlar mabetlere sığınmış ve dua etmişledir. Ama günümüzde bunun tam tersine mabetler kapatılmıştır. Bunu birilerini suçlamak için söylemiyorum. Sadece karşılaştığımız durumun resmini çekmeye çalışıyorum. Dolayısıyla insanlar tedbir derken birbirinden yalıtılmış, birbirlerinden uzaklaştırılmış bir durum yaşamakta. Bunun adına tedbir diyoruz. Gerçekten bunun ne kadar sağlığımızı koruduğun hakkında çok bilgi sahibi değiliz. Çünkü hastalık hakkında da çok detaylı bir bilgiye sahip değiliz." ifadelerini kullandı.

Salgınla birlikte insanların ölümden ne kadar çok korktuğunun ve hayatın ne kadar çok sevdiğinin ortaya çıktığını vurgulayan Arslan, "Eğer ölümden bu kadar korkmasaydık sağlık paradigması, tıp bizi bu kadar şemsiyesi altına alıp istediği gibi güdemezdi. Dolayısıyla burada itikatla ilgili bir sorunumuzun olduğunu hatırlatmamız gerekiyor."

Deprem ve salgınla ilgili bir konu hakkında daima bilim insanlarının ekranlarda boy gösterdiğine dikkat çeken Arslan, alimlerin bu tür salgınlara karşı bir dil oluşturması gerektiğini ve sürekli bunu halka anlatması gerektiğini ifade etti.

Yekgırtû Genel Sekreteri Prof. Dr. Bahauddin: Alimlerin görevi toplumu aslına döndürmektir

Kürdistan İslam Birliği (Yekgırtû) Genel Sekreteri Prof. Dr. Selahaddin Bahauddin, programda yaptığı konuşmada tarih boyuncu alimlerin etkilerinin büyük olduğunu, alimlerin Hazreti Muhammed'in dinini devam ettirenler olduğunu ifade etti.

Bahauddin, "İslam'a, Müslümanlara hizmet etmek isteyen herhangi bir kıyam veya hareketin, alimlerin rollerinden istifade etmesi gerekiyor. Alim bir tebliğci olarak,  bir yol gösterici olarak görevlerini yapmaları gerekiyor. Alimlerimiz görevlerini yerine getirme konusunda daha çok çaba göstermelidirler. Tarihte gördüğümüz gibi rejimler, alimleri kendi saflarına çekip yaptıkları şeylerin şer’i destekçisi yapmaya çalışıyorlar. Bu da ilim ve alimler üzerine büyük bir beladır. Tarihte sürekli büyük alimler bu konuda çok büyük sıkıntılar çekmiştir." dedi.

Alimlerin; mütevazi, vasat, gözü iktidar ve halkın elinde olmayan şahsiyetlerden oluşması gerektiğini söyleyen Bahauddin, "Alimleri gözü şeriatta, kitap ve sünnette olmalı. Allah'ın rızası peşinde olmalı. Şu anda İslam'a karşı büyük bir planın hazırlandığını hissediyoruz. Alimlerin görevi, İslami hareketlerin görevleri, İslami dernek ve toplulukların görevleri daha çok stratejik ve derin düşüncelerden oluşmalıdır. Daha çok birliği savunmalıdırlar. Gereksiz şeylerle uğraşmamalıdırlar. Allah'ın istediği şekilde ve İslam dininin izzeti için çalışmalıdırlar. Askeri olarak işgal edilmiş  ve sömürülen İslam devleti yok denecek kadar azdır fakat kültürel işgal vardır. Bu da teknolojik aletler ve medya aracılığıyla yapılıyor. İşgalcileri destekleyen gazeteler ile yapılıyor." ifadelerini kullandı.

Batılılaşmanın toplum ve gençler üzerinde büyük bir etkisinin olduğunu söyleyen Bahauddin, "Toplumu aslına döndürmek, dini ve dindarlığı sevdirmek, doğru ve şeri aidiyet ve mekanizmayı bulmak, fıkhen cevazı olan konuları kolaylaştırmak alimler üzerine gerekli ve ağır bir görevdir." diye belirtti.

Prof. Dr. Selahaddin Bahauddin'in sunumunun ardından katılımcılar kısa kısa mülahazalarda bulundu, verilen aranın ardından sunumların ikinci oturumuna geçildi.

Komela İslami lideri Ali Bapir: Salgınla birlikte İslami ilkelerin önemi öne çıktı

Kürdistan İslami Topluluk Partisi (Komela İslami) Genel Başkanı Şeyh Ali Bapir, programın ikinci oturumunda "Beş Noktada/eksende Korona ve sağlıklı iletişim" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

Bazı Arap ülkelerin, siyonist işgal rejimiyle normalleşme adımlarına değinen Ali Bapir, "Siyonist yapı eğer sistemini diğer İslam devletleri ve Arap devletleriyle normalleştirmek istiyorsa evvela kendisiyle başlaması gerekiyor. Kendisini normalleştirmesi gerekiyor. Çünkü normali değiştiren, Filistinlilerin topraklarını gasp ederek anormal bir şey yapmaktadır. Siyonist işgalle normalleşmeye giden devletler, biliniz ki israile doğru koşuşunuz sizin aleyhinizedir. Bunun sonucunda sadece bir kayıp elde edersiniz." dedi.

Ardından Coronavirus salgınından çıkarılması gereken dersleri anlatan Ali Bapir, İslam inancına göre Allah'ın hiçbir şeyi abes, boş yere yaratmadığını ifade etti.

Ali Bapir, "Bu hakikati idrak etmek kendi başına manevi bir kazanç kabul edilebilir. Coronavirus salgınında bu hakikati bilmek bir çok hakikate götüren bir anahtardır." dedi.

Afetler ve sıkıntıların Allah'ın bir sünneti olduğunu söyleyen Ali Bapir, "Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir." ve "İnsanların elleriyle yaptıklarından dolayı, karada ve denizde bozgunculuk çıkmıştır." ayetlerine atıfta bulundu.

Kainatın bir yöneticisinin olduğunu vurgulayan Bapir, "İnsan dilediği gibi tasarrufta bulunamaz. Gözle görülmeyen bir mahluk olan Covid-19 karşı insanlar aciz kaldı, sınır kapılarını kapattılar. Evlerine kapandılar. Dolayısıyla insanlık  içinde bulunduğu durumu düşünmeli. Akıllarını başlarına almaları gerekiyor. Gurur ve kibirlerinden vazgeçmeleri gerekiyor. Allah'tan uzak olan sistemlerinden vazgeçmeleri gerekiyor. Çünkü bu sistemler insanların hayatını berbat bir hale getirdiler. Özellikle fakirlerin durumu göz önünde." diye konuştu.

"Salgınla birlikte İslami ilkelerin öneminin öne çıktığını görüyoruz. Özellikle İslam'ın zamanın ötesindeki tavsiyeleri halen geçerlidir." ifadesinin altını çizen Ali Bapir, yöneticilere de halkın malına sahip çıkmaları, zulümden sakınmaları ve adaletle davranmaları çağrısında bulundu.

Bapir'in konuşmasından sonra diğer katılımcılar da birkaç dakikalık mülahazalarda bulundu.

Sonuç bildirgesi okundu

Molla Abdulkuddus Yalçın'ın okuduğu kapanış duasının ardından, program sonucu fikir  birliğine varılan 6 maddelik sonuç bildirgesi Türkçe, Kürtçe, Arapça, İngilizce, Farsça ve Fransızca dillerine tercüme edildi.

5'inci Âlimler Buluşması’nın sonuç bildirgesinin tamamı şöyle:

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd u senalar olsun. Âlemlere rahmet olarak gönderdiği Hazreti Muhammed Mustafa’ya, onun ehl-i beytine, ashabına ve onların yolunu sürdüren müminlere salat ve selam olsun.

Bu yıl beşincisini gerçekleştirdiğimiz buluşmamızı corona salgını sebebiyle sanal ortamda yapmak zorunda kaldık. Muhterem katılımcıların kıymetli sunumlarıyla önemli değerlendirmelerin yapıldığı toplantıda aşağıdaki hususlarda mutabık kalınmıştır.

1- Korona sonrasında dini hayat açısından iki husus dengede tutulmalıdır. Sağlık tedbirlerine dikkat edilmelidir. Ancak sağlık hassasiyetinin bir panik havası oluşturarak dini şiarları ortadan kaldırmasına müsaade edilmemelidir. Özellikle toplumsal yönü olan camide kılınan vakit namazları, Cuma namazı, Hac ve umre ziyaretleri gibi ibadetlerin sağlık tedbirlerine riayet edilerek yerine getirilmesi sağlanmalı ve bu ibadetlerin insanımızın zihin dünyasında oluşturduğu önemi kaybetmesine fırsat verilmemelidir.

2- Semavi musibetler kimi zaman imtihanın gereği olarak indiği gibi kimi zaman da yaygınlık kazanan günahlar sebebiyle iner. Özellikle herkesi etkileyen toplumsal musibetler çoğunlukla o toplumda yaygınlık ve aleniyet kazanan kötü fiiller sebebiyledir. Bu tarz genel musibetlerin günahlar sebebiyle olduğu hususunun toplum tarafından anlaşılması sağlanmalı ve bu musibetlerin atlatılması için tövbe ve istiğfarın önemi çokça anlatılmalıdır.

3- Corona salgını toplumsal hayatta da ciddi değişimlere sebep olmuştur. Bu değişimlerden bazılarının kalıcı olma ihtimali de yüksektir. Değişimleri şimdiden öngörmek ve âlimler olarak bu gidişatı doğru yönlendirmek için gerekli çabalar gösterilmelidir.

4- Corona salgını sonrasında yüz yüze iletişimin azaldığı, toplu olarak bir ortamda bulunma şansının (ya da fırsatının) son derece zayıfladığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Sosyal bir varlık olan insanın iletişimi kopmayacağına göre iletişim yolları da farklılaşacaktır. Değişen yeni duruma göre tebliğ metotlarını da farklılaştırmak bir zorunluluktur. Özellikle kalabalık oluşturmadan kurulacak birebir diyaloglar ve sanal âlem bu yeni dönemde tebliğ için en çok başvurulacak iki yöntem olacaktır.

5- Eğitim ve öğretim faaliyetlerinin ve bu kapsamda medrese ve tedris çalışmalarının her şart ve durumda sürdürülmesi bir zorunluluktur. İmkânlar el verdiği müddetçe sağlık tedbirlerine riayet edilerek yüz yüze eğitime devam edilmeli ancak bunun öğrenci ve müderrislerin sağlığını tehdit edeceği bir aşamaya gelmesi halinde uzaktan eğitim yoluyla eğitim sürdürülmelidir. Tedrisin kesintiye uğramaması için yüz yüze eğitimin sürdürüldüğü dönemde bir taraftan da uzaktan eğitimin alt yapısı oluşturulmalıdır. Böylece yüz yüze eğitimin mümkün olmaması halinde tedrise ara verilmeden uzaktan eğitim şeklinde devam etmesi sağlanmalıdır.

6- Corona salgını sebebiyle kimi zaman sokağa çıkma yasakları sebebiyle, kimi zaman da değişen iş koşulları sebebiyle insanlar evde daha çok vakit geçirmeye başlamışlardır. Bu vaktin doğru değerlendirilmemesi halinde evde uzun süre kalmanın ciddi sorunlar ve çatışmalar doğurması tehlikesi de mevcuttur. Bu vakitlerden doğru bir şekilde istifade edilebilmesi bu tehlikeyi bertaraf edecektir. Hem ailenin kaynaşması hem ebeveynlerin çocuklarını belli konularda eğitmesi için bu günler önemli fırsatlar sunmaktadır. Bundan istifade edilmelidir.

Davamızın sonu alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.  (İLKHA)



Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar